Beþiktaþ, yeni stadýndaki ilk Þampiyonlar Ligi maçýna; ligde herhangi bir mücadeleye baþladýðý gibi baþlamadý. Hesapladýðý golü, fazla geç kalmadan elde edebilmek adýna; çabuk devreye girmiþ bir inançla baþladý. Daha ilk yarým saat içinde, sýradýþý sayýda þutlar attý. Ama gol, bu þutlardan deðil; serbest atýþtan geldi. Quaresma, jenerik deðiþtirecek kalitede bir vuruþ yaptý. Top doksana gitti.
Beþiktaþ, öne geçiþin kas gevþettiði o ilk anlarda herhangidir rehavet, geri çekilme ya da kontrollü oynama gibi bir tercihi olmadý. O ana kadar nasýlsa, öyle kaldý... Devreye kadar geri adýmý olmadý... Bu, bir Þampiyonlar Ligi takýmý için, açýk bir özgüven iþaretiydi.
Golü atar atmaz, Türk usulü kývýrma/eyyam/yavaþlama eylemine girmedi.
***
Beþiktaþ, aslýnda daha 5’inci dakikada öne geçecek fýrsatý yakalamalýydý ama; Talisca þýk çalýmlarla süslediði sokuluþunu, egoist bir þutla heba etti. Oysa çok uygun ve boþ durumdaki Aboubakar’a pas çýkarsa, asistin kralýný yapardý.
Ama ne yazýk ki, bu tür durumlarda biraz sorumsuz/hesapsýz/ acele iþler yapýyor. Benfica’ya attýðý gol yüzünden sevildiðini bildiði için, hafiften þýmarma emaresi gösteriyor.
Dinamo Kiev geriye dürtükten sonra, makaralarý boþalmýþ eski usul vinç gibi; Beþiktaþ’ýn üstüne çullandý.
Siyah-beyazlýlar baþlarda oyun disiplinini bozmadan, bir süre bu ayaklanmaya karþý koydu; fakat nefesi yetmedi. Konsantrasyonumuz daðýldý. Telaþa kapýldýk...
Ýlk yarýda kaçan fýrsatlar, akibetimizi belirledi. Yazýk!