Anadolu’da yasayan bizlerin Batýya doðru yürüyüþü yeni deðil. Orta Asya’dan çýkan cedlerimiz at sýrtýnda Anadolu’ya gelerek baþlatmýþlar bu yürüyüþü. Daha sonra da yüzleri hep Batýya dönük olmuþ atalarýmýzýn. Önce Rumeli’ye geçmiþler. Bakmýþlar Ýstanbul’a sahip olmadan Batýya doðru yürüyüþ zor, Ýstanbul’u bu hareketin merkezi yapmýþlar. O zamanki yürüyüþün ana gayesi adalet daðýtmak, özgürlük saðlamak idi. “Bizans serpuþu görmektense Osmanlý kavuðunu tercih ederim” diyen Rumeli sakinlerini hepimiz biliyoruz. Osmanlý bu amacý kýsaca “îlâ-yý kelimetullah” olarak adlandýrýyordu. Kýsaca dinî özgürlük diyelim biz.
Bu amaca matuf yürüyüþümüz Viyana seferine kadar devam etti. Daha sonra istemeye istemeye, gözümüz arkada, Anadolu’ya donduk. Ulusçuluk tüm Avrupa’yý kasýp kavururken Rumeli’yi de kan ve göz yaþýna boðdu. Dedik ya aklýmýz orada kaldý. Bu sefer Jön Türkler’in Batý seferi baþladý. Amaç deðiþikti elbette, bu kez bizimkiler oralarda özgürlük aradýlar. Daha sonra iþçilerimiz yürüdü Batýya doðru. “Biricik ihraç kalemimiz” diyerek üzüntülerini dile getirenler oldu. Cumhuriyetle beraber daha çok Batýya bakar olduk, fakat özümüzü yitirme tehlikesi bizi hiç rahat býrakmadý.
Simdi özümüzü koruyarak yine Batýya doðru bir yürüyüþ içerisindeyiz. Avrupa Birliði iþte bu son yürüyüþe verdiðimiz addýr. Hedef mi? Viyana’nýn da ötesinde, Brüksel ve Strasburg, yani Avrupa Parlamentosu.
AB’deki týkanýklýðý aþmak için çalýþýyoruz. Kimse tanýmadýklarýna muhabbet beslemez. Yakýnlýk kurmadýklarýnýz sizinle birlikte hareket etmez. Sizi yanlýþ tanýyanlara kýzma hakkýnýz yoktur, ta ki onunla bir iliþki kurana kadar.
Ýþte TBMM ile AB’nin birlikte yürüttüðü ‘Diyalog Projesi’ kapsamýnda gittiðimiz Viyana’da bunlarý saðlamaya çalýþtýk. Pazar akþam üstü vardýðýmýz Viyana’da kýsa bir þehir turu yaptýk. Meþhur Stephan Katedrali’ni ziyaret ettik. Ben kiliseye girerken ‘Allah’ýn evidir’ deyip besmele çektim. Daha sonra da Hz Ýsa için Fatiha okudum.
Akþam Viyana Büyükelçimiz Ayþe Sezgin’in konutta verdiði yemek sempozyuma katýlanlarýn kaynaþmasý için harika bir ortam yarattý. AB Uyum Komisyonunun bu Viyana seferinde ‘Hoþgörü’ baþlýklý bir sempozyum gerçekleþtirdik.
Açýþ konuþmalarýnýn ilkini, TBMM AB Uyum Komisyonu Baþkaný olarak ben yaptým. Projenin amaçlarýný ve geliþimini özetledim. Kýsaca ‘Hoþgörü’ kavramý üzerinde durdum. Ýkinci konuþmacý Ýslam Ýþbirliði Teþkilatý Genel Sekreteri Prof. Dr. Ekmeleddin Ýhsanoðlu idi. Kapsamlý bir konuþma yaptý. Çeþitli toplumlarda ve bilhassa Ýslam toplumlarýnda ‘Hoþgörü’ ile baþý hoþ olanlarý ve olmayanlarý anlattý.
Ýlk oturum ‘Hoþgörü ve karþýlýklý anlayýþýn teþvikine yönelik stratejiler, Türkiye ve AB’den Örnekler’ adýný taþýyordu. Sivas milletvekili Nursuna Memecan yönetti, Nabi Avcý ile bir Fransýz senatör ve bir Avusturyalý profesör konuþtu. Konuþanlar kadar tartýþma bölümünde söz alanlar da dikkat çekti. Öðleden sonraki oturum Ýstanbul Milletvekili Harun Karaca baþkanlýðýndaydý. ‘Türkiye ve AB arasýndaki ortak deðerlere dayalý köprüler kurulmasý’, Avusturya Parlamentosu’ndan iki isim, Türkiye kökenli Alev Korun ve Christine Marek, Avusturya Ýslam Cemaati Baþkaný Dr. Fuat Sanaç, Avrupa Yahudi Parlamentosu’ndan bir Yunus Emre uzmaný olan Denis Ojalvo ve AB Türkiye Delegasyonu’ndan Erwan Marteil tarafýndan ele alýndý. Uzun bir tartýþma bölümüyle sonuçlandý birinci gün oturumlarý.
Viyana’daki en ilginç tartýþmacýlardan biri Susanne Winter isimli bir Avusturyalý parlamenterdi. Vaktiyle Ýslam’a hakaretten Avusturya mahkemelerinin iki yýl hapisle cezalandýrdýðý bu milletvekilinin sempozyuma katýlma niyetini bana aktaran arkadaþlarým, ‘Ya bir skandal çýkarsa’ endiþesi içindeydiler. ‘Gelsin, korkmayýn’ demiþtim. Geldi ve konuþmasýnýn ilk cümlesi olarak, “Beni buraya davet ettiðiniz için derin bir hoþgörüye sahip olduðunuzu anladým” dedi.
Viyana seferimiz bir yazýya sýðmýyor. Susanne Winter ile ilgili anlatacaklarým bitmedi.
Ýkinci günü, WONDER temaslarýmýzý, Viyana’daki Osmanlý karargâhýna yaptýðýmýz ziyareti haftaya burada bulabilirsiniz.