Diyanet’e açık çağrı!

Beş vakit namazı camide kılmaya özen gösteren, imam olmadığı zaman mihraba da minbere de geçen biriyim. 

Bunları özellikle baştan yazıyorum ki aşağıda yazacaklarımdan dolayı kimse beni yanlış anlamasın. 

Kuran tilavetinin ve ezanın güzel sesle ve güzel makamla icra edilmesi Müslüman’ı da gayr-i müslim’i de memnun eder. 

Müslüman zaten kelamın en güzeli olan Kuran ayetlerini usulüne uygun, güzel bir ses ve makamla dinleyince huzur bulur, huşuu artar. Manasını anlıyorsa imanı da güçlenir. Gayr-i müslim de güzel ses ve makamla icradan etkilenir. Bu etkiyle Müslüman olanlar da vardır. 

*** 

Ama günümüzde yüksek sesli hoparlörle okunan ezan ve Kuran tilaveti müminin umduğu huzuru ve huşuu vermek bir yana kulakları tırmalamaktadır, rahatsız etmektedir. 

Bu durum aşırı derecede ses kirliliği yapmakta ve beyin hücrelerini öldürdüğü için insan sağlığına zarar vermektedir. 

Çevre Bakanlığı yıllar önce 85 desibelin üstündeki seslerin sağlığa zararlı olduğunu ve sorumlularının cezalandırılacağını belirleyen bir yönetmelik yayınlamıştı. 

Bu yönetmelik kimi yerlerde uygulansa da maalesef camilerde uygulanmamakta, itiraz etmek isteyenler ‘ezan düşmanı’ olarak yaftalanmaktan korktukları için çekimser kalmaktadırlar. 

Özellikle bitişik bina sistemi olan semtlerde yüksek volümlü ezanlar küçük çocukları korkutmakta büyükleri de rahatsız etmektedir. 

Oysa ezanın sevdirilmesi gerekir değil mi? 

Mehmet Görmez hoca döneminde konuyla ilgili yayınlanan genelgeyi bir camiin ilan panosunda görmüştüm. 

Ama maalesef bu konu halledilmek bir yana ayarı kaçmış vaziyette. 

*** 

Özellikle selâtin camilerdeki imam ve müezzinlerimizin kıraatleri ve ezanları insanın ruhunu okşayan bir gıda gibi geliyor insana. 

Ben bazen onları dinlemek için bu camilere giderim. 

Yolumun ürerinde olduğu için de en fazla Üsküdar’daki Mihrimah Sultan ve Valide-i Cedid camilerine uğrarım. 

Bu iki camiin imamları da müezzinleri de düzgün ve başarılı kıraatleriyle cemaatin huzur ve huşu içinde namaz kılmalarına sebep oluyorlar ki her birini ayrı ayrı tebrik ediyorum. 

Hafta içinde dostlarımla ikindi namazında Valide-i Cedid Camii’nde buluşmak üzere anlaştık. Camiin kıblesinde bulunan Uncular caddesindeki Fütüvvet Vakfı’nın balkonunda ezana kadar dostlarla sohbet ettik. 

*** 

Ezan başlayınca sanki bir bomba patladı. 

Valide Camii’nin minaresindeki hoparlörler sonuna kadar açılmış kulakları patlatacak şiddette bir ezan. 

Mihrimah Sultan müezzini de aynı tonda münavebeli okumaya başladılar. 7-8 dakika boyunca müezzinlerin o güzel sesleri ve makamları hoparlörlerin şiddetinde boğulmuş, dinleyene huzur vereceği yerde kulak zarlarını patlatan bir eziyete dönüşmüştü.

Bu durum sadece bu iki camimize mahsus bir şey değil. Türkiye genelinde hoparlörleri sonuna kadar açmak gibi bir hastalık var maalesef. 

Rahmetli Şevket Eygi, Sultanahmet Camii’nin hoparlörlerinden duyduğu rahatsızlığı yaza yaza kaleminde tüy bitti. 

*** 

Bu eziyeti dile getirenleri ‘ezan düşmanı’ ilan edenler de çıkmadı değil. Oysa mesele ezana karşı çıkma meselesi değil. 

Mesele ezanın insan sağlığına zarar verecek bir ses tonu ile okunması meselesidir. 

Rahatsızlık ezandan değil, yüksek sestendir

Sadece ezan değil fısıldansa sesin duyulacağı camilerde bile hoparlör kullanılması namazda huşu ve huzuru ihlal etmektedir. 

Günde beş kez semaya yükselen bu çağrının, insanın beden ve ruh sağlığına zarar vermeyecek düzene kavuşturulması öncelikli olarak Diyanet’in sorumluluğundadır. 

Unutmayalım nefret ettirmek değil sevdirmekle emrolunduk!