Diyarbakýr Beþ No’lu Cezaevi’yle yüzleþme baþlýyor

Meclis Ýnsan Haklarý Komisyonu’nda kurulan Diyarbakýr Cezaevi Komisyonu bugün ilk tanýklarý/maðdurlarý dinleyecek.

Bayram Bozyel, Abdurrahim Semavi ve Mesut Baþtürk komisyonun dinleyeceði ilk tanýklar, ilk maðdurlar olacak.

Bu üç arkadaþýmýz çeþitli tarihlerde Diyarbakýr Cezaevi’nde kaldýlar ve çok yoðun iþkenceler gördüler. Diyarbakýr Cezaevi’nde kalmýþ her kiþi, bir maðdur ama ayný zamanda bir tanýktýr. Baþkalarýnýn acýsýna hatta hayatýný çeþitli biçimlerde koðuþlarda ve hücrelerde kaybetmesine tanýk olmuþ kiþiler.

Komisyonun dinleyeceði arkadaþlarýn her birinin yayýnlanmýþ bir kitabý var.

Bayram Bozyel, hatýralarýný ve yaþadýklarýný, ‘Diyarbakýr Beþ No’lu’ isimli kitapta toplamýþtý.

Mesut Baþtürk, ‘Esat, Polat ve Azat’ isimli kitabýnda fantastik bir üslup kullandý, zor bir konuyu, daha fazla dikkat çekmek amacýyla, farklý ve ilginç bir üslupla anlatmaya çalýþtý.

Abdurrahim Semavi’nin bu yakýnlarda yayýnlanan kitabý cezaevindeki çocuk koðuþunu anlatýyor: Zindan Çocuk.

Abdurrahim bu cezaevine çocuk yaþta getirildi. Ve kendisi gibi çocuk yaþta olanlarýn kaldýðý koðuþta zor zamanlar geçirdi.

Türkiye þimdi bir ateþ topunun içinden geçiyor. Ve bunun en önemli sebebi, dön dolaþ Kürt meselesi. Þiddet ve terörün kol gezdiði bir dönemde, kamuoyunun dikkatini kýrk küsur yýl öncesine çekmek ve yüzleþme alanýna katkýda bulunmak amacýyla Meclis çatýsý içinde bir çalýþma baþlatmak her þeyden önce cesur bir adým.

Bu adýmýn desteklenmesi, konuyla ilgili herkesin elini taþýn altýna koymasý, bu cezaeviyle ilgili olarak maðdurlarýn yýllardýr büyük bir hasrete dönüþmüþ umutlarýný arttýracaktýr.

Türkiye öylesine hassas bir süreçten geçiyor ki, yüzleþme ve demokrasi alanýndaki mücadelesini, belirsiz tarihlere erteleyemez. Yüzleþmeyle beraber insan hak ve özgürlüklerinin korunmasý için verilecek mücadele, aslýnda þiddete ve teröre karþý mücadelede toplumun en büyük imkaný, en büyük koruyucusudur.

90’lý yýllarýn devleti, bu imkanlarý kullanmak istemediði gibi, temel hak ve özgürlükleri, teröre karþý mücadele bahanesiyle belirsiz tarihlere erteledi.

Türkiye geçmiþiyle yüzleþebilen bir ülke olamadý, yüzleþir gibi yaptý ama yüzleþme ve geçmiþin aðýr yükünden kurtulma, hesaplaþma söz konusu olduðunda, çeþitli hamleler hep yarým yamalak kaldý.

Faili meçhul cinayetler, Dersim ve Diyarbakýr Cezaevi, daha baþka yüzleþme ve hesaplaþma alanlarý maalesef doðru dürüst dokunulmadan var olmaya devam ediyor.

Bu defa yarým kalmasýn istiyoruz. Hayatýný kaybedenler, ömür boyu sakat kalanlar oldu, Diyarbakýr Cezaevi maðdurlarýnýn çoðu hala da çok farklý psikolojik sonuçlarla baþ etmeye çalýþýyor.

Bu maðdurlar kuþaðýna ait biriyim ben de. Herkes gibi bu aðýr hafýza benim de hala hayatýmýn bir parçasý gibi... Kitaplar, makaleler yazdým, þanslý sayýlýrým belki, bu cehennemi konuþmak için, önüme çýkan fýrsatlarý deðerlendirmek için hiç tereddüt etmedim.

O cezaevinden sað çýktým ve þimdi o cezaevini araþtýracak ve sadece durum tespiti yapmakla yetinmeyecek ama bu yüzleþme hamlesini, maðduriyetler yaþamýþ insanlarýn ruhunu rahatlatacak aþamalara vardýracak bir çalýþmaya diðer partilerden arkadaþlarýmla beraber katkýda bulunacaðým.

Yaþadýklarýma bakýyor ve derin düþüncelere dalýyorum. Vardýðým sonuç þudur:

Benim ‘baþýma gelenler’ insan hayatýnda kolay kolay rastlanmayacak, mutluluk verici bir sürpriz, þaþýrtýcý bir ironi ve belki de tarihin þakasý gibi!

Diyarbakýr Beþ No’lu Cezaevi’yle yüzleþme baþlýyor!

Yüzleþme davetimiz, bu yüzleþmeye varým diyen herkesedir...