Dün Baþbakan Diyarbakýr’daydý. Barýþ konusunda, ne yazýk ki bu bir yýlda ciddi adýmlar atamadýk. Bunda hepimizin payý var. Baþbakan, Diyarbakýr’a çok sayýda tesis ve proje açýlýþý için de gitti. Bu önemli, ama bunun sürdürülebilir ve kalýcý olmasý daha da önemli. Yeni Teþvik Sistemi de Doðu’ya küresel yatýrýmlarý çekebilir. Ama burada iki önemli husus var. Birincisi, bölgesel kalkýnma ajanslarýnýn, bu süreçte, iþlevlerinin artmasý, ikincisi de yerel yönetimlerin, daha etkin ve demokratik yapýlar olarak yeniden yapýlandýrýlmasý. Bunun için de çok güçlü bir yerel yönetimler reformu gerekiyor. Þimdiki Milli Eðitim Bakaný Ömer Dinçer’in bir zamanlar ön ayak olduðu reform paketi, yeni Anayasa süreci ile birlikte, raftan indirilmeli.
Aslýnda bu krizle birlikte- krizin bir dönüþüm olduðunu düþünürsek- tüm dünyada ayný sancýlar var. Mesela Çin’e bakalým. Çin, 2005’ten beri, artan bir hýzla, alt yapý yatýrýmlarýna yönelmiþ durumda. Krizle birlikte, devreye sokulan destek paketleri yerel yönetimler aracýlýðýyla alt yapý yatýrýmlarýna dönüþtürüldü. Ancak Çin’de yerel yönetimlerin, belki zorunlu olarak, iþlevlendirilmesi ÇKP’deki ‘liberallerle’ merkezcileri burada da karþý karþýya getirdi. Liberallerin sözcüsü Baþbakan Wen Jiobo, önlerinde yalnýz iki seçenek kaldýðýný; ya siyasi reformlarý yaparak daha demokratik bir yapýya geçeceklerini ya da kültür devrimini bile aratacak yeni bir geriye dönüþle karþý karþýya kalacaklarýný söylerken, yalnýz Çin’e ait deðil, dünyaya ait bir sorunu dile getiriyordu aslýnda.
Ayný durum, yani geriye dönmek ya da krizin dayattýðý koþullarý hazmedip, ileriye yürümek, AB için de söz konusu deðil mi? AB de bu krizle birlikte ya birlikte ýsrar edip yeni bir geniþleme perspektifini önüne koyup, mali ve siyasi birliði inþa edecek ya da eski ulus-devletler dönemine geri dönecek.
Bütün bu geliþmeler gösteriyor ki bu kriz insanlýðý, ulus-devletlerin sýnýrlarýnýn dýþýna taþýyacak bir büyük dönüþüm fýrsatý. Bu dönüþüm, ayný zamanda, Batý’nýn yaklaþýk 400 yýl süren hegemonyasýný da sorgulayan ve bitiren yeni bir dönemin baþlangýcý olarak önümüze geliyor. Bu topraklar, yani Anadolu ve Mezopotamya, Batý’nýn 17. yüzyýla giderken, oluþmaya baþlayan üstünlüðünden önce, þimdi kimsenin inanamayacaðý bir uygarlýðý ve bu uygarlýðýn alimlerini ortaya çýkarmýþtýr ki; bunlardan ikisi biliyorsunuz, Bediüzzaman (çaðýnýn en iyisi) diye anýlýr. Bediüzzaman El Cezeri (1136-1206) ve Bediüzzaman Said-Nursi (1871-1960). Þu soruyu soruyorum; bugüne kadar neden bu iki Ýslam alimini görmezden gelip, reddettik?
Mezopotamya, þimdi çaðýnýn en iyisi olan bilim ve fikir insanlarýný, çaða yön verecek filozoflarý çýkaramýyor. Bunun nedeni, insanlýk tarihinin en verimli, en doðurgan ve uygarlýklar beþiði bu bölgesinin, sömürü ve talanýn egemen olduðu bir dönemden geçmesi ve halklarýn egemenliðinin elinden alýnmasýdýr. El Cezeri’nin, el yazýsý kitap kopyalarý halen insanlýðýn elinde. Bu þaþýrtýcý kitaplarda, El Cezeri’nin günümüze ýþýk tutan bir sibernetikçi, elektroniðin atasý, makine mühendisliðinin ilk kurucusu olduðunu görürüz. Yani, Avrupa’da bilim insanlarý engizisyon mahkemelerinde ölüme yollanýrken, Diyarbakýr’da Artuklular mekanik biliminin ilk uygulamalarýný hayata geçiriyorlardý. Diyarbakýr, El Cezeri sayesinde sibernetiðin, mekaniðin ve elektroniðin temellerinin atýldýðý ilk yerdir. Artuklu sarayý, 1180’lerde kaloriferlerle ýsýnýyor, birer mekanik harikasý olan robotlar hayatý kolaylaþtýrýyordu. Batý, El Cezeri’nin çizimlerini ve o dönem yaptýklarýný ancak sanayi devriminde hayata geçirebilecekti.
Batý, El Cezeri’yi kopya etti
Alman fizikçisi H. Widemann, 1880’de El Cezeri’nin çizimlerini ancak kopya eder ve Alman sanayicilerine satar. Mekaniði doruk noktasýna çýkaran Alman sanayisinin arkasýnda El Cezeri’nin dehasý vardýr. Peki, neden El Cezeri’nin yaptýklarýný Batý ‘gerçeðe’ dönüþtürmüþ de biz yanýndan bile geçmemiþiz. Bunu yalnýz Batý’nýn kurnazlýðý, aç gözlülüðü ile açýklayabilir miyiz?
Bugün neden Diyarba-kýr’da bir El Cezeri Teknoloji Üniversitesi yok? Bugün neden Doðu’da Bediüzzaman Said-Nursi’nin hayali Medresetü’z-Zehra Üniversitesi’ni kuramadýk? El-Cezeri eserlerini o günün bilim dili olan Arapça yazdýðý ve Said-Nursi’de Medresettü’z-Zehra’nýn eðitim dili için Kürtçe caizdir dediði için olmasýn... Yine kendimizi dar ulusçu bir otarþiye mahkum etmemizin sonucu olmasýn yeni El Cezeriler’le tanýþmamamýz...