Diyarbakýr’ý özledim

Türkçede “kahýr yüzünden lütuf” diye bir söz vardýr.

Paris’de alçakça bir suikasde kurban giden üç hanýmýn Diyarbakýr’dan memleketlerine uðurlanmasý sýrasýnda þâhid olduðumuz vakur duruþ, sarâhaten söylüyorum, milletimle iftihâr etmeme vesîle teþkîl etdi.

Ýþte olgunluk budur, basîret budur, ferâset budur!

Rue La Fayette’de sýkýlan kalleþçe mermilere verilebilecek en anlamlý cevab budur!

O nâmussuzlar bu milletin zekâsýyla alay etmek niyetindeydiler.

Sanýyorlardý ki bu toplumun ferdleri dangalakdýr ve böylesine kör kör parmaðým gözüne bir tuzaða düþürülmeleri iþden bile deðildir.

Ne kadar yanýldýklarý, þu memleketi ve milleti ne kadar yanlýþ tanýdýklarý ayan beyan ortaya çýkdý!

Karlý ve alabildiðine maðmûm bir ikindi üzeri uzak bir Batý Avrupa þehrinden o vedâ törenine âid görüntüleri izlerken ansýzýn bir an, onyýllar önce ömrümde ancak bir kere kýsa bir çekim çalýþmasý için þöyle görebildiðim Diyarbakýr’ý özledim. Diyarbakýrlýlara gýpta etdim. Yine bir an için içimden “Keþke ben de Diyarbakýrlý olsaydým.” diye geçirdim. Ama içimdeki dejenere Ýstanbul züppesi derhâl müdâhale ederek “Kendine gel,abartma!” ihtârýnda bulundu.

Aslý aranýrsa benim þuralý yâhut buralý olmam zerre kadar hâiz-i ehemmiyet deðil bu meselede tabii. O sâdece bir dipnottu...

Lâkin üç gencecik can çok, ama çok yüksek bir bedel!

Buna raðmen gerekince nasýl kenetlenebileceðimizi göstermesi bakýmýndan paha biçilmez deðerde bir tecrübe!

Onun için, diþlerimizi gýcýrdatarak ve ellerimizi pantalon ceplerimizde yumruk yaparak da olsa bu trajediden hangi dersleri çýkarmamýz îcâb etdiðini düþünmemiz lâzým.

Bir kere bu menhus olayýn bütün ilgilileri bileyerek demokratikleþme yolundaki çalýþmalara daha da hýrsla asýlmalarý sonucunu yaratacaðý daha ilk anda zâten ortaya çýkdý. Bu kesin!

Öyle umuyor ve diliyorum ki bir yýlý aþkýn süredir üzerinde mütemâdiyen ahkâm kesdiðimiz, düzayak Türkçesi ile zevzeklik etdiðimiz anayasa metni nihâyet en geç ilkbahâra doðru tamamlanýr. Eðer þimdiki anayasamýzda olduðu üzere bir alay lüzumsuz ve sonradan ortaya çýkdýðý üzere ayakbaðý teferruâta boðulmaz ise kýsa ve özlü bir metni kaleme almak fazla zor bir iþ olmasa gerek. Çünki devletimizin, dolayýsýyla toplumun ihtiyâcý olan genel ve temel prensipler belli. Bunlar kýsa bir metin içinde vaz’edilirse diðer yasalardan gerekli olanlarý bu temel prensiplere uygun hâle getirmek de fazla zor bir iþ deðildir.

Zâten Cumhûriyet Hükûmeti’nin ve Yüce Meclis’in hiç vakit kaybetmeksizin bu konulara yöneleceðini tahmîn ediyorum.

Bugün memleketlerinde topraða verilecek olan Sâkine Cansýz, Fidan Doðan ve Leylâ Söylemez’e Tanrý’dan rahmet ve âtýfet dilerken bu vahþetin bir “kahýr yüzünden lütuf” olmasýný da bütün kalbimle umuyorum.

Ýnþallah bir kere daha        hayâl kýrýklýðýna uðramam...