Diyarbakır’ı, PKK ile değil 40 sahabe ile anlamak...

Bölücü terör, bir yandan vatan bütünlüğümüzü tehdit ederken, bir yandan da mütedeyyin Kürt kardeşlerimizi HDP boyunduruğuna mahkûm etme stratejisi güdüyor. Hendeklerle, el yapımı patlayıcılarla savaş alanına döndürülen, tarihine, ruhuna hançer saplanan Diyarbakır hüzünlü bugün. O Diyarbakır ki, İslam’ın medeniyet yıldızlarından bir şehirdir. O Diyarbakır ki, İslam tarihinin ilk asrına ev sahipliği yapan sayılı Anadolu şehirlerindendir. Mekke’nin fethinden 9 yıl sonra 639’da Diyarbakır bir İslam beldesi oldu. Fetih sırasında 40 sahabe şehit düştü. İki Peygamberin (Hz.Elyesa, Hz. Zulkifl) kabri de Diyarbakır’da. Aralarında İslam’ın büyük komutanı Halid Bin Velid’in oğlu Süleyman’ın da olduğu şehit sahabelerden 27’sinin türbesi, Saray Kapı’da Hz. Süleyman camiinin (Kapı Camii) bitişiğindeki şehitlikte bulunuyor. Birkaç yıl önce bir ramazan günü ziyaret ettiğim bu yerde heyecanlandım, Mekke ve Medine’dekine benzer bir duygusallık yaşadım. Yan yana 27 şehit sahabe...

Diyarbakır’ı Türkiye’ye sevdirecek öyle manevi güzellikler var ki, şu terör belası bitse, gönüller yeniden kucaklaşsa, inanınız Türkiye, Diyarbakır’a akacaktır. Diyarbakır’ın güzel insanlarının misafirperverliğini, Doğu’nun ve Güneydoğu’nun gönülleri fetheden o samimiyetini bir yerinde görsek, bizi kimse Türk-Kürt diye ayıramaz.

Evet, bugün bizi ayırmak istiyorlar. Bugün bizi sınırlarımızdaki yangının içine itmek istiyorlar. ABD’nin, Rusya’nın, İngiltere, Almanya, Fransa’nın, İsrail’in ve İran’ın menfaat hesapları bölgemizi yakıp yıkıyor. Milyonlarca insan yerinden yurdundan oldu. Denizler artık mülteci faciaları ile anılıyor. Binlerce bebek, küçücük çocuk, anneleri, babaları ile dalgaların arasında kaybolup gidiyorlar. Bize bu acıları yaşatanlarda merhamet yok, şefkat yok, sadece kirli hesaplar var.

Diyarbakır’ın Sur’unda, Cizre’de, Şırnak’ta, Nusaybin’de beş yüzden fazla şehit verdik. Her sabah şehit olacağını bile bile, keskin nişancı pusularına rağmen, patlayıcılar döşenmiş sokaklara, evlere giren kahramanlarımız var. Bölgedeki insanımızın bu kahramanlığa desteği var.

Bu destek bize tarihi bir fırsat sunuyor. Fiziki tahribatı tamir ederken, gönüllerin tahribatı da giderilmelidir. Meydanlar, sokaklar, evler, alt yapı yeniden inşa edilirken, manevi yaralar da sarılmalıdır. Duyuyoruz ki, hükümet/AK Parti, bir “gönül köprüleri” seferberliğine hazırlanıyor. Proje kapsamında  İstanbul-Diyarbakır, Konya-Van, Kocaeli-Mardin, Kayseri-Şırnak, Ankara-Hakkâri, Bursa-Batman, Sakarya-Siirt, Antalya-Ağrı ve Samsun-Tunceli kardeş şehirler olmuş. Bütün şehirlerimiz bu seferberliğe katılmalı, HDP’li belediyelerin ihmal ettiği ilçeler, şehirler en hızlı şekilde ayağa kaldırılmalıdır. Bir yandan da sivil toplum örgütleri, dernekler, vakıflar devreye girmeli, terörden zarar gören vatandaşlarımıza el birliği ile yardıma koşmalıyız.

Bizim inancımızda var, şer gibi görünenden çok hayırlar çıkmıştır. Büyük acılar yaşıyoruz, şehitler veriyoruz. Eğer kardeşliğimiz yeniden diriliyor, tahkim ediliyor, vatanımızın bölünmesi planlarını dürüp atıyor ve Büyük Türkiye’nin yolunu ardına kadar açıyorsa, akan kan boşuna akmıyor. Çanakkale’de, İstiklal savaşında boşuna akmadığı gibi...

Gönül seferberliğinde en büyük görev de Diyanet’e ve Milli Eğitim Bakanlığına düşüyor. Doğu ve Güneydoğu’nun manevi kalkınması için ciddi projeler yapılmalı, dedesinden atasından koparılmış, ellerine silah tutuşturulup dağa götürülmüş nesiller, sıcak yuvalarına, anne babalarına kavuşmalıdır.