Diyarbekir êdi aşitiyê dıxwaze, Kekê!

Diyarbekir êdi aşitiyê dıxwaze, Kekê! (Diyarbakır artık barış istiyor, Keke!)

Bölgede örgütlü siyasi çevrelerin temsilcileri aynı noktada birleşti: Akan kan dursun artık. Kimin olduğu farketmez, sonuçta bu kan, bu toprakların çocuklarının kanı. Kürtlerin sorunları Kürtlerle konuşulsun, PKK ile değil. 

İki seçim yapılmışken ve çatışmalar sürerken Diyarbakır bütün bu yaşananlara ve geleceğe dair ne düşünüyor? Beklentileri, duygu ve düşünceleri nedir? Meclis’te grubu bulunan partiler dışında kalan ama sayısal anlamda güçlü olmasa da bölgede düşünsel anlamda karşılığı olan siyasi hareketlerin temsilcileri ile görüştük. HAKPAR’dan Vasfi Kahraman, Kürdistan İslami Hareketi / Azadi Hareketi’nden Sedat Doğan ve Ali Fuat Doğuç, PSK (Kürdistan Sosyalist Partisi)’nden Hasan Dağtekin, PAK (Kürdistan Özgürlük Partisi)’nden Nuri Sınır, MAZLUMDER’den Ahmet Aksoy, HÜRDER’den Şaban Dalğın ve Avukat Sabahattin Korkmaz’ın ortaklaştığı en temel nokta şu oldu: “Kürtler, PKK ile mücadeleye kurban edilmesin”

ŞABAN DALGIN - Hür-Der Genel Başkanı

İnsanlar korkuyor, çekiniyor. Korkmayan çekinmeyen tarafları da şiddetin tarafı olarak görüyor ve onların da yaptığı hal hareketleri insanlar kendi dinamiği olarak görmüyor.

Yeni süreçte devletin sadece örgütle görüşmemesi gerekir. Çünkü Kürtlerin haklarını onların aldığı anlamına gelir. Adımlar sanki PKK istedi de atıldı gibi olur. Ama HDP’ye net şekilde “Devletin hataları gibi örgütün hatalarını da söyleyebilirsen ben de seni Kürtlerin doğal bir temsilcisi olarak kabul ederim” demelidir devlet. Bunu demeden HDP’yi hiç muhatap almamak toplumun yarısına haksızlık olur.

Türklerin de Türkçü duygularını törpülemesi lazım. Operasyonlarda duvarlara ırkçı şeyler yazıldığında inanın dindar biri olarak benim bile Kürtçü duygularım kabarıyor.

Yönetimde de reform bekliyoruz. İnsanlar kendilerini kendi içlerinden çıkanlar yönetsin istiyor. Bölge halkını en iyi o anlayacaktır çünkü.

TÜRKİYE KÜRTLERİN DE DEVLETİ OLSUN

Nasıl yeniden kardeş olacağız? İnanın Kürtlerde duygusal ayrışma başlamış. Türkiye kendini Kürtler için çekim merkezi haline getirmezse Kürtlerin seyri değişir. Ama yeni anayasa yapıldığında Kürtler de “bu benim anayasam” dediğinde kopuş durur. İnsan en çok kendisinin inkâr edilmesinden rahatsız olur. TC ulus devlet olmanın ötesine geçebilmeli. Ben Anadoluyum demeli. Anayasa milliyetçi yapıdan uzaklaşmalı. O zaman her şey yola girer. Kürtler de, Türkiye’nin içerde ve dışarıda yaptığı her şeyle övünürler, “bu bizim devletimiz” derler.

Kürtlerin içine bu duygu yerleştirilemez, her hakkı PKK silahla almış gibi görünürse olmaz. Devlet tanıdığı haklarla ilgili “ben verdim” demesin. Doğal seyriyle her hak veriliyor olsun. Devlet diyor “ben verdim” o da diyor “hayır, ben aldım”. Gerek yok. İnanın doğal akışta, daha etkileyici oluyor. Bırakın hakkına kavuşan söyleyisn. Verdim demek buyurgancadır, Kürdü ezer. Kürt ezik hissederse yine öfke duyar.

GENÇLERİ DAĞDAN KURTARMAK LAZIM

Öte yandan insanlarımızın şu an PKK’ye yönelmesindeki en büyük etken ekonomiktir. Gençtir. Bakıyor okul okuyamıyor, iş güç yok, bir yere varamıyor, biraz da maceracı bir ruh varsa hemen dağa gidiyor. PKK dağa adam götürme sıkıntısı çekmiyor. Bölgeye ekonomik anlamda pozitif ayrımcılık yapılmalı. Bazen deniyor ki başka şehirlerde de imkân yok. Anlıyorum ama oraların insanları isyan içinde değil. Bu ateşi düşürmek zorundasın. İşler ihalecilerin eline verilmemeli.

Kürtlerin kendilerini ikinci sınıf muameleye tabi tutuluyor gibi hissediyor. Bir nedeni bölge gençlerinin çalışmak için batıya gitmek zorunda kalması. Burada çalışsalar, başka kültürlerin, sınıfsal ayrımların ezikliğini hissetmezler. Batıya gidenlerin hepsi milliyetçiliği kabarmış olarak dönüyor. Zaten düşük işlerde çalışmış horlanmışlar.Horlayan da başka kültürden olunca diyor ki “beni bunlar eziyor, Kürt olduğum için başıma bunlar geliyor”. Bu, zamanla milliyetçilikle birlikte isyan duygusu yükseliyor.

Suriye’de Türkiye hakem pozisyonunda kalmaya devam etmeliydi. Oradaki Kürtlere vatandaşlık kimliği verilmesini Esed’den Türkiye Cumhuriyeti istedi. O konumunu devam ettirmeliydi.

NURİ SINIR - PAK genel başkan yardımcısı

Kürtlerle Türkler bin yıldır bir arada. 1071’de Diyojen’e karşı Alparslan’a en büyük desteği Kürtler verdi. 1514’te Osmanlılarla Safeviler karşı karşıya gelince Kürtler tercihlerini Sünni olan Osmanlı’dan yana yaptı. Son ittifak Osmanlı parçalanırken Türkiye Cumhuriyetinin oluşmasına en büyük desteği Kürtler verdi. Demem o ki, Kürtler hiçbir zaman Türklere ihanet etmemişler. Türklerse hep Kürtlere ihanet etmiş.

KÜRTLER TÜRKLERE HİÇ İHANET ETMEDİ

Unutulmuyor. 80’de cezaevinde öyle insanlık dışı bir vahşet vardı ki. Yazmak istiyorum ama inanın kalemi elime alamıyorum. 90’larda da zulüm sürdü. Kürtler çok tedirgin edildi. Ya şimdi? Devlet adımlar attı. Mesela Kürtçe televizyon kurdu, hepimiz olumlu gördük ama hala hukuki statüsü yok. Siyasi bir karar sadece. Niye? Diyoruz ki yasal güvenceye kavuşturulsun. Toplumsal hava oluşturmak zor değildir.  

Özetle; yeni dönemde bir şey yapılacaksa devletin geçmişle yüzleşmesi ve Kürtlerden korkmaması gerekir. Eğer sağlam kalıcı adımlar atılmazsa, Ortadoğu batağında Türkiye mevcut rahatını da kaybeder. Devlet Kürtlerin sorunlarını, taleplerini, siyasete kurban ederse çok yanlış olur.

Süreçte PKK tüm Kürt’leri temsil etmiyor, kimseyi kaale almadan, neyin neden yaptığı anlaşılmıyor, demiştik. Bundan sonra tüm Kürt’lerin örgütlü temsilcileri süreçte yer almalı. Silahların bırakılmasını PKK ile görüşmek kaçınılmazdır. HDP-DBP de dışlanmamalıdır. Üçüncü göz zaruridir.

AKAN KAN BİZİMDİR, ARTIK DURMALI

Temel amaç bu ülkede akan kanın durmasıdır. Akan kan bu topraklarda yaşayan, bu toprakların çocuklarının kanıdır. Asker, polis, PKK’li ya da sivil... Bu kanların akıtılmasına sebep olan 12 Eylül ve sonrasının yöneticilerini tarih lanetlemiştir zaten. Bunu durduracak olanları da tarih yazacaktır. Herkesin duysun isterim; Biz Kürt’ler bu savaştan ve akıttığı kanlardan bıktık. Her iki tarafta da rantçı ve savaştan nemalananlar akan kandan haz alıyorlar. Bu ülkenin tümünde ortak akılda buluşacak insanlar, gerçekleri görerek ve beraber hareket ederek bu oyunu bozabilirler. Bu oyun bozulmalıdır.

VASIF KAHRAMAN - Hak Par İl Başkanı

Türkiye’de bir yangın var. Herkesin canı yanıyor. Yangını nasıl söndüreceğiz. Sorunun kaynağındaki sebep Kürt meselesidir. Başka sebepler de vardır ama en mühimi budur. Meselenin bu noktaya gelmesinin nedeni ise bırakın çözüm aramayı, sorunun varlığının bile kabul edilmemiş olmasıdır. Ama bugün Kürtler vardır, Kürtçe vardır. Vardır diyebiliyoruz artık. Ama Kürtlerin hakları kabul edilmiyor bu defa. Hakların varlığı ve gasp edilmiş olduğunu kabulle işe başlanabilir. Hükümet devlet eğer bu sorunu çözmeyi kafasına koymuş ise çıkacak ve kamuoyuna açıklayacak: Ben bu işi şu adımları şu takvimde çözeceğim. Kürtlerin hakkını anayasal olarak tanıyacağım. Bunu derse Kürtlerin bütün sivil toplumundan siyasi partilerinden destek alır.

SABAHATTİN KORKMAZ - Hukukçu “Kürt aydını”

Haklar konusunda belki toplu iğne başı kadar yol alsak da ifade özgürlüğünde iyiyiz. Kürtçe ve Kürdistan bir haktır, bunu savunurum ama bunu gerçekleştirmek için yerden bir tek taş alıp atmam. İllegal yol ve yöntemleri reddediyorum. Meşruiyete önemsiyorum. Meşruiyet için iki şart vardır bana göre. Bir hakikat, iki araçlar. Silah asla meşru değildir.

HDP’lilerin PYD’lilerin şu ana dek bir kez bile Esed posterini yaktığını görmedim. Ama Erdoğan posterini yaktıklarını gördüm. Esed’in kim olduğunu unutmamaları gerekir oysa. 

Bütün Kürt coğrafyasının Türkiye ile ilişkilerini iyi tutması gerekir. AK Parti hükümeti bu sorunun çözümü için, Kürtler için büyük bir avantaj. Kürtlerin yüzü Batı’ya dönüktür. Bütün coğrafya yüzünü batıya döndüğünde önce Türkiye’yi görür. Türkiye’nin hakkını haklar konusunda teslim etmek gerek. Bireysel haklarda bütün coğrafya içinde en iyiyiz. Kolektif haklarda İran iyi.

Kuzey Irak’ta Kürdistan bağımsızlaşıyor. Dualarımız bunun için. Ama PKK çok rahatsız. IKBY’nde de, burada da çıkaran kargaşanın da arkasında başka devletler var bana göre. PKK meselesi Kürtlerin ulusal meselesi değildir. Ama Kürt meselesi PKK’nın kullandığı bir araçtır. İmralı süreci bence meşru değildi ama silahların çekilmesi için önemliydi, destekledik. Ama Kürt meselesi ancak devletin toplumla yapacağı müzakerelerle çözülür.

Mazlumder’den Ahmet Aksoy: Operasyonlar esnasında sivil halkın gündelik ihtiyaçları için 3-4 saatlik de olsa molalar verilmeli. Zararlar karşılanmalı.

Yeni anayasa için örnek: Medine Sözleşmesi

Ali Fuat Doğuç / Kürdistan İslami Hareketi / AZADÎ HAREKETİ

Yeni anayasa yapılırken Medine Sözleşmesi hatırlanmalı. Farklılıklar içinde hukuk oluşturmanın en güzel örneğidir. Bence Türklerle Kürtler aynı millet değildir. Ama temel mesele milliyet değil haktır. Biz federasyonu savunuyoruz ama bunu silahı şiddeti reddederek yapıyoruz. Ben Müslümanım, şiddeti savunmam mümkün değil. Türkiye Kürtlerin statü talebini değerlendirirken, Irak’ta bağımsızlaşmak üzere olan bir Kürdistan olduğunu, Suriye’de Kürt kantonlarının varlığını görmeli. Konuyu PKK / HDP karşıtlığı üzerinden değerlendirmek doğru değil. Farklı Kürt kesimleri muhatap olacaksa Devlet-Hükümet ile olacak, PKK/HDP’ye karşıtlıkla değil.

Suriye Kürtleri PYD narına yanmasın

Hasan Dağtekin / Kürdistan Sosyalist Partisi

Türkiye Irak’ın kuzeyindeki Kürtlerle nasıl iyi ve doğru bir ilişki geliştirdiyse Suriye’deki Kürtlerle de geliştirmelidir. PKK orada da kendisi dışındaki hiçbir siyasi görüşe yaşam hakkı tanımıyor. Şiddeti tek seçenek haline getiren hemegonyacı bir tavrı var. Suriye’de PYD’den daha eski ve halk içinde daha güçlü siyasi hareketler var ama PYD gençleri silahlandırıp Esed’in desteğiyle diğerlerini ezdi. Ama o halkı gözetmek lazım. Türkiye PKK’nin ne yaptığından bağımsız olarak Kürtlere kayıtsız kalmamalı. Bir zamanlar bazı partilerin güney Kürdistan’a yaptığını Suriye’ye yapmamalı AK Parti. Bu olduğunda buradaki Kürtler de büyük bir güven duyar.

Bir İngiliz bir harita çizmiş, yüzyıldır kanıyor

Sedat Doğan /Azadi Hareketi Disiplin Kurulu Başkanı

Bir deli bir kuyuya taş atmış kırk akıllı çıkaramamış sözü gibi Ortadoğu’da da bir İngiliz bir harita çizmiş, yüzyıldır kimse düzeltemiyor. Halbuki 1900’lerde bölgede ne Irak var, Suriye, ne Türkiye. Osmanlı var. Bir de Kürdistan var. Zihnimdeki çözümde bu dört parçanın bir şekilde birleştirmesi var. Federasyon mudur, gevşek sınırlar mıdır bilmiyorum. Kürtlerin çoğunlukta olduğu yerlerde Kürtçe eğitim dili olmalı. Türklerin sahip olduğu haklara Kürtler de sahip olduğunu hissetmeli. Türkiye yeni hukukunu etnik vurgudan arındırmalı. Silah kimin elindeyse onunla konuşulmalı ama Kürtlerin hakları örgütle konuşulmamalı. Üçüncü göz mutlaka olmalı.

YARIN: HENDEKLER VE ÇATIŞMALAR DİYARBAKIR EKONOMOSİNİ NASIL ETKİLEDİ? TİCARET ODASI VE ESNAF ODASI NE DİYOR? SUR’DA NELER OLUYOR?