‘Dizi’ deyip de geçmeyin

Eski defterleri karýþtýrdýkça tezime güvenim artýyor: Sayfalar dolusu anlatýmdan daha etkilisi, insanlarýn evlerine gönüllü misafir ettikleri televizyon dizileriyle söyleyeceðini ifade etmektir...

Kimileri eleþtirse ne deðiþiyor; ‘Muhteþem Yüzyýl’ dizisi artýk milyonlarýn kendi tarihine dair bilgisinin temelini teþkil ediyor... Diziyi hâlâ sadakatle izleyenler için, ‘Osmanlý’, dizide gördüðü tiplerdir; dizide yaþadýklarý da o dönemde yaþananlar...

Gösterildiði 70 ülkede durum bu.

‘Kurtlar Vadisi’ dizisi de her yerde raðbet görenlerden...

Eylül ayýnda New York’ta, Hasan Bülent Kahraman’la taksisine bindiðimiz genç þoför, aramýzdaki konuþmalardan bizim ‘Türk’ olduðumuzu çýkarmýþtý. Nasýl? ‘Muhteþem Yüzyýl’ dizisini Arapça altyazýyla izliyormuþ, Türkçe konuþmalara kulaklarý alýþmýþ... Kýzkardeþi de balayý için Ýstanbul’u seçmiþ zaten...

“Gümüþ dizisinin çekildiði yalýyý da görmüþler” dedi kýzkardeþi ve eniþtesi için...

Benzer bir deneyimi aylardýr Ýskandinav dizileri izleyerek ben de yaþýyorum. Önce bir politik dizi olan Borgen’di izlediðim; sonra polisiye-gerilim dizileri çýktý karþýma. Baktým keyif alýyorum, þimdilerde peþi peþine ‘Köprü’ (The Bridge-Boren) dizisini izliyorum...

Ýyice küçükken, babamýn yolu düþmüþtü de, Ýsveç’ten renkli bir tahta at sahibi olmuþtum. Bir de ‘Teþekkür ederim’ karþýlýðý sözcükler: ‘Tak simüket’... Borgen’in baþrol oyuncusu, bir mülâkatta, anadili için ‘dünyanýn en kaba dili’ deyimini kullanmýþ... Kulak verdiðinizde, ne demek istediðini hemen kavrýyorsunuz. Vikinglerin dili zaten farklý olamazdý.

‘Köprü’ dizisi Ýngiltere’de bir fenomen. Onu ben de BBC’den izliyorum. Biri Danimarkalý erkek diðeri Ýsveçli kadýn iki polis, ülkelerini birbirine baðlayan uzun köprünün üzerinde iþlenmiþ bir cinayeti soruþturma amacýyla biraraya geliyorlar... Kadýnýn duygu mahrumiyeti getiren bir rahatsýzlýðý var; erkeðin de bir sürü zaafý... Birarada ideal bir ‘ortaklýk’ kuruyorlar...

Dizinin ilk on bölümünde kendisini ‘insan haklarý savunucusu’ olarak tanýtan bir seri katilin peþindeydiler; ikinci sezonda ‘çevre haklarý’ adýna teröre bulaþan bir çetenin peþine düþtüler...

Herkesin aðzýnda ‘kumpas’ ve ‘komplo’ sözcüklerinin dolaþtýðý bir ülkede yaþýyoruz, fakat þöyle aðýz tadýyla her bölümü birbirine pek çok soru iþareti býrakarak devredilen bir dizimiz yok. Siyasi dizi de yok, polisiye-gerilim türü de...

O sebeple, yöntemini bulanlar, nitelikli yabancý dizileri yabancý televizyonlardan izliyor... Biraz daha becerikli olanlarýmýz ise, birbirinin aynýsý yerli dizileri ve niteliksiz filmleri deðil, þimdilik ülkemizden abone kaydetmeyen þirketlere baðlanarak, istedikleri film ve dizileri ekranlarýna getirebiliyorlar...

Dizi ve film aboneliði sunan þirketlerin saðladýðý imkânlardan...

Filmler ve diziler sunan abonelik sistemlerine ayda önemsiz bir miktar ödediðinizde istediðiniz filmi veya dizinin bölümlerini hemen o anda izleme fýrsatý buluyorsunuz. Herbirinin menüsünde 20 binden fazla filmle eski-yeni binlerce dizi var... Pek çok ülkede belirli bir zevk düzeyine eriþmiþ insanlar normal kanallarý terk etti, kendi tercihlerini ön plana alma imkâný bahþeden aboneliklere kaydý.

Reklâmverenler dünyada giderek yaygýnlaþan eðilimin farkýna vardýlar...

Ýki taraflý bir geliþmeye yol açýyor bu durum: Abonelik yoluyla film ve dizi izlettiren þirketler kendileri de film ve dizi iþine girdiler, yalnýzca kendi abonelerinin izleyebildiði özgün iþler yapýyorlar; buna karþýlýk, reklâmverenler de artýk bu özel mecralarý kollamaya baþladýlar...

Teknoloji sýnýr duvarýný aþmanýn yollarýný da öðrettiðinden, sýradan iþlerden býkanlar, dünyanýn neresinde olurlarsa olsunlar, yararlanacaklarý bir mecra bulabiliyorlar.

‘Muhteþem Yüzyýl’ ve ‘Kurtlar Vadisi’ gibi dizilerimizin, bir noktaya kadar Ýskandinav dizilerinin de, baþka ülkelerde ilgi görmesinin ‘sýrrýný’ acaba keþfeden oldu mu?

‘Köprü’ dizisinin erkek baþrol oyuncusu, Ýngiliz gazetesine, “ABD-karþýtý bir havasý var bizim dizilerin, ondan” açýklamasý getirmiþ...

Pek yanlýþ gelmedi bu tespit kulaðýma...