Kendi içiþlerimizle fazla meþgul olduðumuz için —aslýnda Türkiye’yi de yakýndan ilgilendirdiði halde— dikkatlerden kaçan bir geliþme var: Barack Obama’nýn on gün sonra yemin etmesiyle baþlayacak ikinci baþkanlýk döneminde, ABD, eskisinden bayaðý farklýlaþýyor...
Ýlk dikkat edilmesi gereken nokta, ABD ekonomisi... Bir zamanlar ‘dünya egemeni’ görünmesini saðlayan güçlü ekonomisiydi ABD’nin; þimdilerde bu iddiasýnýn çok iþitilmemesinin sebebi, ekonominin içine düþtüðü aðýr türbülans... Borç yekûnu 16.4 trilyon dolara ulaþtý ve beklenen, gelecek ayýn sonuna ulaþmadan, Amerikan maliyesinin, ‘borçlarýný ödeyemez’ hale gelmesi...
Ekonomisi krizde, borcunu ödeyemeyen ABD ‘liderlik’ görevini de yerine getiremez.
Hemen kolayýndan “Oh olsun” demeden önce bunun Türkiye açýsýndan ne anlama gelebileceði üzerine kafa yormanýzý tavsiye ederim.
Bir baþka önemli geliþme ise, ABD’nin siyasi sistemi içerisinde müthiþ aðýrlýklý olduðu bilinen ‘Ýsrail Lobisi’nin bu yeni dönemde etkisinin azalacak olmasý... Bunun sinyalleri çok güçlü bir biçimde alýnmaya baþlandý.
‘Lobi’ aðýrlýðýný en fazla hükümete yeni atanacak bakanlar üzerinden hissettirir, ne yapar eder istemediði kiþilerin stratejik görevlere getirilmesini engellemeyi baþarýrdý. Bu defa öyle olmayacaða benziyor.
Ýlk darbeyi Hillary Clinton’un yerine atanacak dýþiþleri bakanlýðýnda aldý ‘Lobi’: Ýsrail’e yakýn bilinen, yakýnlýðýný ispat için yapmadýðý kalmayan ABD’nin BM’deki temsilcisi Susan Rice’ý kendisine borçlu kýlarak iþbaþýna getirme taktiði uyguladý; taktik elinde patladý. En etkili Musevi örgütü Anti-Defamation League’in baþkaný Abraham Foxman’ýn “BM’deki hasmane atmosfer içerisinde Ýsrail’i aslanlar gibi savunan Rice bir ‘gladyatör’dür” sözlü desteði yetmezmiþ gibi, Sinagog’ta topladýðý 400 hahamý da “Biz onu istiyoruz” açýklamasý yapmaya zorlamýþtý Rice...
Sonuç: Baþkan Obama dýþiþleri bakan adayý olarak Kongre’ye John Kerry’nin ismini bildirdi.
Daha büyük bir darbe ise dün geldi: Geleneksel olarak ‘Ýsrail-yanlýsý’ siyasilere tahsis edilen savunma bakanlýðý makamý için, Obama, eski bir senatör olan ve Lobi’nin düþmanca saldýrýlarýna muhatap Chuck Hagel’i uygun gördüðünü açýkladý.
Obama’nýn partisinden bile deðil Hagel, Kongre’de eyaleti Nebraska’yý Cumhuriyetçi Parti senatörü olarak temsil etmiþti (1997-2009). ‘Ýsrail-karþýtlýðý’ yakýþtýrmasýna hak kazandýracak söylem veya eylemi de yok; yalnýzca Bush’un Irak savaþýna en sert karþý çýkanlardan biriydi ve Ýsrail’e sadakat konusunda sýkýþtýrýldýðýnda, “Benim önceliðim kendi ülkeme sadakattir; ben Amerikalýyým ve Amerika’ya sadýðým” cevabýný verdiði biliniyor.
Günlerden beri medyada aleyhinde yayýnlar çýkýp durdu, o da yetmezmiþ gibi kendisini karalayan paralý ilânlarla yýpratýlmaya çalýþýldý; ama sonunda Kongre’ye bildirilen Hagel’in ismi oldu.
ABD’de ‘Ýsrail Lobisi’nin güç kaybetmesi, önümüzdeki dönemde dünya dengelerinin farklý bir zeminde gerçekleþmesini saðlayabilir. Ekonomik sorunlarýyla baþ etmeye çalýþýrken baþka ülkelerle uðraþamayan Washington’un bizim bulunduðumuz coðrafyadaki boþluðunu Türkiye doldurabilir. Tabii etrafýnda kendisine dost ülkeler çemberi oluþturmasý þartýyla...
‘Kürt sorunu’nun fazla gecikmeden sonuca ulaþtýrýlmasýnýn neden gerekli olduðunu herhalde þimdi daha iyi anlamýþsýnýzdýr.