“Statüko”yu korumakta kararlý “ana akým medyanýn” siyaseti belirleyici gücü olsaydý, 2002 seçim sonucu böyle çýkmazdý. Arkasýndaki cýlýz medya desteðiyle meydanlardan gelen Recep Tayyip Erdoðan deðil, Mesut Yýlmaz baþbakan olurdu veya en azýndan, Tansu Çiller’li bir “Anayol” koalisyon formülüyle karþýlaþabilirdik. Olmadý.
Aksine, “ana akým medyanýn” daha bir kaç yýl önce “muhtar bile olamaz” dediði Erdoðan tek baþýna iktidara yürüdü, Kýlýçdaroðlu’nun bir kaset kumpasýyla parti baþkanlýðýna yürümesini canla-baþla destekleyip “Baykal antipatisini” gösteren o medya, Deniz Baykal’ý ikinci parti olarak gördü. Cem Uzan’ýn yine ayný medya yapýlanmasýna meydan okuyarak aldýðý yüzde 7.5’luk oy ise, büyük umutlarla desteklenen Mesut Yýlmaz ve Tansu Çiller’in siyaset tarihinin arka sayfalarýnda kalmasýna neden oldu.
Diyeceðim þu: Medya, siyasette etkilidir ama belirleyici deðildir.
Seçmen, köþe yazýlarý, atýlan manþetler ve TV ekranlarýndan yayýnlanan kumpas yüklü programlara göre deðil, yaþadýðý dönemin sorunlarýna ve bu sorunlarý kimin daha iyi çözebileceði kaygýsýna göre karar verir. Seçmen lafa bakmaz, gerçekçidir.
En azýndan, 2007 cumhurbaþkanlýðý seçimi krizinden bu yana Erdoðan, “ana akým medya”nýn hedefindeki isim, o ise, girdiði her seçimi kazanýyor, bugün de Cumhurbaþkanlýðý Külliyesi’nde hemen her hafta muhtarlarý aðýrlýyor, anlamlýdýr.
Gazetecilik-siyasi aktivistlik hattý
Kanal D’nin genç ekran yüzü Ýrfan Deðirmenci için üzüldüm. Sabýrla çalýþarak gazetecilik kariyerini yükseltebilir, yaþam ilkeleri ve düþünceleri doðrultusunda belirleyici kararlar alabileceði noktalara ulaþabilirdi, gazetecilikle siyasi aktivistlik arasýndaki o çok ince çizgiyi ýskaladý ve savrulmayý tercih etti. Zaman ona “ortam daðýldýðýnda herkesin daðýlacaðýný” gösterecek, yaþayarak öðrenecek.
Çevresindekiler ondan bir gerçeði saklýyor olabilir, bir meslek aðabeyinin söylemesinde yarar var: Hakkýnda alýnan karar küresel medya uygulamalarýna uygundur. Haberin içinde yer alan ekran yüzleri siyasi kanaatlarýný paylaþamazlar, bu, medya kuruluþlarýnda köþe yazarlarýna verilmiþ bir haktýr. Günümüz medya uygulamalarýnda kurumlar, ekran yüzleri, editörler ve muhabirlerle yaptýklarý anlaþmalara facebook, twitter, instagram hesaplarýnýn kontrol edileceði, kendilerine verilen “kurumsal” e-mail hesaplarýnýn da takip edileceði maddelerini koymaktadýrlar.
Medya kuruluþlarýnýn sosyal medyanýn güçlendiði dönemde bu hassasiyeti haklý ve doðrudur, Türkiye’de dikkat edilmemektedir.
Bakýyorum, iki köþe yazarý twitter üzerinden birbirlerine en aðýr kelimeleri kullanarak “saydýrmakta”, bu tutum ilgili kurumlar tarafýndan görmezlikten gelinmektedir. Birbirine söyleyecek bir lafýn varsa, köþende yaz, çalýþtýðýn kurumun okuyucularý da faydalansýn, di mi?
Gereðinden fazla güçlü göstermek
Aydýn Doðan’ýn iki de bir çevresinde þekillenen bu tartýþmalardan memnun olduðuna inanýyorum. O, gücünün sýnýrlarýný kuþkusuz biliyor ve kendisini olduðundan güçlü gösteren bu tartýþmalarýn medya-siyaset hattýndaki varlýðýný pekiþtirdiðini görüyor. Aydýn Doðan, 90’lý yýllarýn medya patronu kuþaðýnýn son temsilcisi, “duayen” kimlik taþýyor ve kamuoyunda yaratýlan güç görüntüsünün büyüsüne kapýlarak her biri birer “kibir abidesine” dönmüþ yazarlarýnýn ve ekran yüzlerinin halkýn siyasi tercihleriyle temaslarýnýn yýllar önce kesilmiþ olduðunu bilecek kadar da akýllý bir insandýr.
“Hürriyet Dünyasý”denilen o yapýda, gerçeklerle iliþkisini kesmeyen tek portre Aydýn Doðan’dýr, çünkü, oyununu sürdürmeyi baþarýyor. Ona, arkasýnda medya rüzgarý olmadan iktidara yürümüþ ve “medyaya raðmen” iktidar gücünü pekiþtirmiþ bir siyasi hareketin içinde “Doðan Grubu’na bir çakayým” refleksiyle kalem oynatan, TV programlarý yapanlar da farkýnda olmadan destek oluyor.
Oysa karþýmýzda, toplumun 90’lý yýllarýn ortalarýnda ilk sinyalini verdiði, sonrasýnda da güçlendirdiði o muazzam “dip dalgayý” görmezlikten gelip, saten gibi sakin denizler arayarak sörf yapmaya çalýþan bir medya grubu var. O dip dalgaya hazýrlýklý olmadýklarýný “411 El Kaosa Kalktý” manþetinde zaten görmüþtük, “seçkinci tavýrlarýyla” öylece duruyorlar.
Her 10 yýla üçüncü sanayi devriminin 100 yýlýna eþit deðiþimi sýðdýran bir dönemde, deðiþmemek, bitkisel hayat demektir.
Dokunmayýn, býrakýn kendi haline...
Siz esas, yanýnda yer aldýðýnýz siyasi hareketi iktidara taþýyan o dip dalganýn bugün verdiði “deðiþim sinyallerine” dikkat edin, onun þifresini çözmeye çalýþýn.
15 Temmuz’da tanklarý durduran o iradenin önümüzdeki 10 yýla dönük hedef arayýþlarýnýn nabzýný tutun...
Artýk Aydýn Doðan’dan “maðduriyet” çýkaramazsýnýz, geçiniz...