Büyük ihtimalle unutmuþsunuzdur. Þimdi ben söyleyince hatýrlayacaksýnýz, Abdullah Öcalan Ýmralý adasýndaki ilk yýllarýnda “Demokratik Ekolojik Toplum Paradigmasý” diye bir tez atmýþtý ortaya. O dönemde epeyce gýrgýr konusu olmuþtu. Aradan onca zaman geçince unutuldu tabii.
Öcalan’ýn avukatlarýndan Cengiz Kapmaz’ýn tuttuðu notlardan oluþan “Öcalan’ýn Ýmralý Günleri” kitabýndan öðreniyoruz ki ada sakini o sýralarda, nasýl eline geçmiþse artýk, anarþist düþünür Murray Boochin’in “Özgürlüðün Ekolojisi” kitabýný okumuþ, çok etkilenmiþ ve eski ideolojisi Marksizm’in de artýk iflasýnýn ilan edildiði o dönemde takipçilerine “orijinal” bir toplum modeli sunmak istemiþti. Yeni bir toplum modeli tasarlamak o kadar da zor bir iþ deðildi zaten. Koskoca Apo’nun sözgelimi bir Platon’dan, bir Hobbes’tan veya Marx’tan ne eksiði vardý sanki!
Belki gülüyorsunuz ama taraftarlarý derhal bu tezi hem de tez elden hayata geçirmeye koþmuþlardý. Ýmralý’dan “arkadaþlar bu konuya eðilsin” talimatý gelir gelmez daha içeriði bile belli olmayan “Demokratik ekolojik toplum paradigmasý” tezi birdenbire Kürt hareketinin resmi ideoloji oluvermiþti.
Hatta o günlerde Diyarbakýr’da kýz kaçýrma, kan davasý, arazi kavgasý gibi vakalara bakmak üzere bir “özerk mahkeme” kurulmuþ ve bu mahkemenin “cinsiyet özgürlükçü demokratik ekolojik toplum paradigmasýný” esas alacaðý ilan edilmiþti. Sonra ne oldu o mahkeme bilmiyorum. Ama bu hikâyeden birkaç sonuç çýkarabiliyoruz:
Bir defa Öcalan kendi kitlesi üzerinde muazzam bir etki gücüne sahip. Liderleri ne kadar akla ve mantýða ters þeyler de söylese bunlarý ciddiye alýp dediklerini yapmaya hazýr bir kitle var. Bu hareketin baþlangýçtaki adýnýn “Apoculuk” olduðunu unutmayýn. Kiþi kültüne dayalý bir yapý var karþýmýzda. Öcalan “rehber” olarak, “yaþamýn önderi” olarak vs. adlandýrýlýr. Örgütteki “sýradan” militanlar için önemli olan Öcalan’ýn hayatýdýr, hatta hayat konforudur. Nitekim 1999’da Öcalan’ýn yakalanmasýný protesto için, daha sonraki yýllarda ise “önderliðin” cezaevi þartlarýnýn düzeltilmesi veya tecridin kaldýrýlmasý için özellikle cezaevlerindeki PKK’lý militanlarýn kendilerini yakma eylemleri gerçekleþtirdiklerine þahit olduk.
Öcalan’ýn kendisi bu durumu övünerek anlatýyor: “Ýsa çarmýha gerildiðinde etrafýndakiler sadece aðlayabildi. Muhammed öldüðünde cesedi üzerinde üç gün iktidar tartýþmasý yapýldý. Lenin öldüðünde kimse kendini öldürmedi. Ama tutuklanmam ve sonra teslim edilmem üzerine Kürt halkýnýn evlatlarý, oðul ve kýzlarýnýn yüzlercesi kendilerini cayýr cayýr yakarlarken acaba ne demek istiyorlardý?... Bunlar özgürlük hareketinin bir yöntemi olarak deðil, benim etrafýmda geliþen olaylardý” Bu sözler sadece bir megalomanýn kendini övmesi olarak deðil, taraftar kitlesi üzerindeki kiþisel karizmasýnýn etki gücünü iyi hesaplayabilen bir örgütçünün karþý tarafa “pazarlýk açma” sinyali olarak da okunabilir.
Ne var ki Öcalan örgüt üzerindeki etki gücünün ve kiþisel karizmasýnýn sýnýrlarýný da görmek lazým. Çünkü baþlangýçta büyük ölçüde kiþisel karizmasýyla yönettiði örgüt zaman içinde büyümüþ, geniþlemiþ ve farklý bir yapýya dönüþmüþ bulunuyor. Öcalan’ýn taraftar kitlesi üzerinde karizmatik bir etkisi var, ancak örgüt üzerinde etkinliði az. Daha 1990’lý yýllarýn baþýnda bile kendi kurduðu örgüt üzerinde eskisi gibi mutlak derecede bir hâkimiyeti kalmamýþtý. Ama özellikle yakalanýp cezaevine girdikten sonra örgütün yönetimine fiilen karýþma imkâný iyice azaldý.
O halde PKK’nýn silah býrakmasý için devletin baþlattýðý müzakere sürecinde tek muhatap olarak Öcalan’ýn seçilmesi doðru mu? Taraftar kitlesi üzerindeki karizmatik etkisine karþýlýk örgüt üzerindeki etkinliðinin sýnýrlý olmasý müzakere sürecinin de zaaflarýndan biri. Bunu görmek lazým. Ama Öcalan’ý bir tarafa, örgütün diðer unsurlarýný bir tarafa koyduðunuzda Ýmralý’nýn dengeleri belirleme þansý daha fazla gibi görünüyor. Paris’te öldürülen üç PKK’lý kadýnýn cenaze töreninde ortaya çýkan tablo, örgüt içi diðer unsurlarýn böylesi kritik durumlarda Öcalan’ýn iradesine karþý açýkça bir tavýr içinde olacak kadar güç ve cesarete sahip olmadýklarýný gösterdi sanki. Bunun da aslýnda Apo’dan baðýmsýz birtakým gerekçeleri olmalý. Bilmem, yanýlýyor muyum?