Bizden istenen belli bir düþünce/düþünme kalýbý var. Daha net ifade edersek, adeta ne düþünmemiz gerektiði bize dayatýlýyor.
Bu kalýplarý ve iddialarý belli baþlýklar altýnda ifade edelim. Öncelikle Türkiye yakýn bir tarihte girdiði demokratikleþme sürecinden kopuyor. Ýkincisi dünyanýn neredeyse tamamýyla kavgalý. Elbette bu parantezin içinde kendi bölgesinde, özellikle de komþularýnýn tamamýyla kanlý býçaklý. Bu nedenle yapayalnýz, kuþatýlmýþ ve hareket edemez durumda.
Bu dayatmalarýn devamýnda þu geliyor: Tüm bunlarýn sebebi olan bir siyasi iktidar ve onun lideri var. Türkiye acilen bunlardan kurtulmalý. Siyaset yeniden dizayn edilmeli.
Bu operasyonun Gezi ayaðý bir deneme sürüþüydü. Bunun devamýnýn mutlaka geleceðini öngörenlerden biriyim. Hani nerede diye sorular baþladýðýnda, 17 Aralýk’ta hepimiz ikinci operasyonun çok daha farklý yöntemlerle baþladýðýný gördük.
Eðer yukarýda söylenenler gerçekten doðruysa, siyasetin kýsa sürede çökmesi, seçimlerde AK Parti iktidarýnýn aðýr bir yenilgiye uðramasý ve bunun ardýndan Türkiye’nin sil baþtan yapmasý gerekiyor.
***
Peki manzara öyle mi? Sokak bunu doðruluyor mu? Gezi ve 17 Aralýk mimarlarýnýn apaçýk biçimde ortak iþ tutmasý kimseyi rahatsýz etmiyor, aksine insanlar bu operasyonlara geniþ ölçekte destek mi oluyor?
Kuþkusuz hiçbir þey 17 Aralýk öncesi gibi olmayacak. Bazý ipler koptu, bazý iliþkilerin artýk tamir edilmesi imkansýz. Ortaya çýkan çatýþma halinin, zaman zaman sakinleþiyor gibi görünmesi sadece bir yanýlgý. Tam aksine kýsa sürede iþler þu ana kadar olduðundan çok daha sert ve derin bir ayrýþmayý beraberinde getirecek.
Baþbakan Tayyip Erdoðan’ý hedef alan koalisyon, 2007 ve sonrasýndaki denemelerin aksine, bu kez çok açýk ve kuralsýz bir savaþý göze almýþ görünüyor. Erdoðan’ý tasfiye etmeye dönük hamleler önceden inkar ediliyor, gizleniyor, en azýndan masum kýlýflar altýnda ifade ediliyordu. Oysa þimdi tam bir savaþ ilaný var.
Türkiye’yi kolayca operasyona uðratýlabilecek, istenildiði gibi at oynatýlacak bir ülke gibi görenler, bu operasyonlara fazlaca bel baðlamýþ durumdalar. Oysa bu kavga görünenden daha büyük. Sonuçlarý üzerinde biraz kafa yorulduðu takdirde, sýradan bir galip-maðlup denklemine sýðmayacak kadar büyük.
Bu savaþýn maðlubunun kim olduðu þimdiden belli. Bunu çýldýrmýþçasýna etrafa saldýranlar dahil herkes biliyor. Ancak birinin kaybetmesi, diðerinin mutlak anlamda kazanmasý anlamýna geliyor mu? Ýþte asýl kritik soru bu.
***
Bu sorunun cevabýný ararken, öncelikle doðru gibi görünen yanlýþlardan sýyrýlmak, bunlarý marifetmiþ gibi anlatmaktan vazgeçmek gerekiyor.
Türkiye ve elbette Tayyip Erdoðan, yalnýz deðil, yalnýzlaþmýþ deðil, bütün uluslararasý sisteme savaþ açmýþ, tek baþýna yürüyor filan da deðil. Bu kocaman bir yanýlgý, bunu marifet gibi savunmak saçmalýk. Aksi yönde, yani operasyon anlamýnda Türkiye’ye karþý kullanmak ise tipik bir kasaba kurnazlýðý.
Göreceksiniz. Kýsa bir süre sonra Türkiye’nin kendi bölgesindeki aðýrlýðý ve küresel ölçekteki karþýlýðý üzerinden yeni geliþmeler ortaya çýkacak. Bir baþka boyutuyla ifade edersek, þu sýralarda yaþanan kavganýn Türkiye’nin geleceðini esir almasý söz konusu bile olamayacak.
Önümüzdeki tarihi bir fýrsat. Ýç dengelerimizi yeniden ve demokratik þeffaflýkla kurmak, bunu yaparken kimsenin hukukun saðýný solunu çekiþtirmesine izin vermemek, yakýn tarihteki maðduriyetleri gidermek için daha fazla çaba göstermek gerekiyor.
Gerisi gelecektir.