Askeri yönetim Kürtlerin "Dað ya da yayla Türkü" olduðunu tekrarlayýp duruyordu da, bunlara pek kulak asan yoktu! Ama en ilginci, "kendini Kürt sananlar" yaftasýdýr Kürtlerin alnýna zýmbalanan! Kurtuluþ Þavaþý sýrasýnda yazýlan mektuplarda ve Meclis’te yapýlan konuþmalarda ‘Kürt ve Kürtler’ deyimleri açýkça kullanýlýrken, 27 Mayýs sonrasýnda bu kelimeler yasaklanmýþ.
Türkleþtirme siyaseti iki ana yöntem üzerinden gerçekleþtirilmek istenmiþ: Önce Kürt nüfusunun yoðun olarak yaþadýðý bölgelerde, Türklük merkezleri kurulacak ve buradaki nüfusun Türk olduðu ilan edilecek. Bu yönteme baðlý olarak bölgede yatýlý okullar açýlacak, Kürt çocuklarýna Türkçe öðretilecek, Türklük bilinci verilecektir! Daha sonra Doðu ve Güneydoðu'da yaþayan Kürtlerin Batý illerine nakledilmeleri saðlanacak!
Cumhuriyetin ilk darbe sonrasý yönetimi öyle çözümler (?) üretmiþ ki, bunlar daha sonra sorunlara sorun katmýþ.
Ýlk çözümleri Takrir-i Sükun Yasasý’ný yeniden devreye sokmak olmuþ. Baktýn ki birileri Dað Türkü, Bayýr Türkü falan gibi abuk deyimleri kullanmýyor, Kürt demekte ýsrar ediyor, o zaman aðýzlarýn vuracaksýn kiliti! Ardýndan Ýstiklal Mahkemelerini Doðu'da yeniden açýlmasýný saðlayacaksýn! Genel Müfettiþliklerin ve bölgede sömürge yönetiminin kurulmasýný da gündeme alacaksýn! Kürt nüfusu Batýya göç ettirilirken Türk nüfusun Doðu'ya yollanmasý saðlanacak elbette! Bölgede Türklük Merkezleri kurulacak, bölge halkýna Türklük aþýlanacak, halkýn Türkçe öðrenmesi birinci hedef olacak. Bu kadarla kalmýyor tabi cuntacýlarýn uygulamak istedikleri: Türk erkeklerin Kürt kýzlarla evlenmesi saðlanacak! En traji-komik önerilerin baþýnda da bu geliyor!!
Bölgeye özgü, yepyeni bir adalet düzeninin kurulmasý da bir baþka uygulama olacak-mýþ! Aðalarla Þeyhler Batýya göç ettirilecek, askere alýnan Kürtlere Türkçe öðretilecek... Bu öneriler doðal olarak sorunu tam anlamýyla içinden çýkýlmaz hale getirilecekti ki, 1961 seçimlerinden sonra hepsi çöpe atýldý!
Cumhuriyet'in ilk yýllarýnda kaleme alýnan sorunun çözümüne yönelik raporlara baktýðýnýzda din konusuyla ilgili ne bir öneri ne de bir açýklama bulabilirsiniz. Çok sonra, 1990'larda yapýlan çalýþmalarýn birçoðunda dinin birleþtirici etkisinden yararlanýlmasý, din adamlarýnýn devreye sokulmasý gibi öneriler yer alýrken ilk yýllarda bu konuya hiç girilmemesi düþündürücüdür en azýndan!
Tek parti yönetiminin Doðu siyaseti, daha çok sorunu görmezden gelmeye ya da asimilasyon siyasetine dayanýr. Dönemin siyasi aklý bir yandan Kürt nüfusunu zorla Batý bölgelerine yerleþtirirken, Türk nüfusu da Doðu'ya iskan etmeyi öngörmüþ. Yöneticilerin bölgeye yarý sömürge muamelesi yapmalarý, bölgeyi bir idari sürgün yeri olarak görmeleri, sorunu çözmek bir yana, hepten derinleþtirmiþ. Hatta kimi zaman içinden çýkýlamaz hale getirmiþtir!! (Bknz: Türkiye'nin Kürt Sorunu HafýzasýHüseyin YaymanDoðan Kitap)