Doları kim yükseltiyormuş, gördünüz mü?

Rahip Brunson yetmezmiş... Bütün tutukluları (Selahattin Demirtaş’ı, Osman Kavala’yı, Enis Berberoğlu’nu, şunu bunu) salıverirsek dolar “anında” düşermiş. 

Bu kadar mı? 

Erdoğan’a küfreden ODTÜ’lü gençleri de salıvermeliymişiz. 

Bunları bir “gazeteci” yazıyor. 

Hani, bazı iktisatçılar, “Doların yükselişini, ekonominin içinden bakarak ve sadece ekonomik gerekçelerle izah edemiyoruz” diyordu ya... 

Bunun izahatını gazeteci arkadaşımız bulmuş... 

Demeye getiriyor ki, “Bunun küresel ekonomik krizle, FED kararlarıyla, ekonomik yetersizliğimizle alakası yok. ABD’nin patronajındaki finans odakları bize operasyon çekiyor, koşulsuz biat etmediğimiz için bizi cezalandırıyor.”

E, biz de bunu söylüyoruz... 

Bunu söylediğimizde, “Bırakın dış güçler edebiyatını, önce ekonominizi düzeltin” diyorlar ve bir dış manipülasyon olmadığına bizleri inandırmaya çalışıyorlar. 

Metin Topuz’u da salıvermeli miyiz? 

Hani, 17/25 Aralık girişiminde, FETÖ’cü polislerle ABD İstanbul Başkonsolosluğu görevlilerinin koordinasyonunu (temasını) sağlayan kişi... 

Bu isimleri salıvermek de yetmeyecek, anladığım kadarıyla... 

Niye yetmediğini, bir yıl kadar önce, CHP’li Selin Sayek Böke ağzından kaçırmıştı... 

Daha önce iki kez yazmıştım. 

Bu üçüncü baskı olacak. 

Selin Sayek Böke, ilk dalgalanma sırasında, “doların yükselişini nasıl durdururuz?” konulu bazı mesajlar paylaşmıştı.  

İçinde “dalgalı kur”, “serbest piyasa” ifadelerinin geçtiği teknik bir izahat bekliyordum.  

Hani Aydın Doğan’ın çokbilmiş tetikçileri doların manipülasyonla yükseltildiğini söyleyenlerle (özellikle Erdoğan’la) dalgalarını geçiyorlardı ya... “Bunu da üst akıla bağladınız ya, helal olsun...” gibilerden güya ironik ama özünde “terbiyesizce” açıklamalar yapıyorlardı ya... Etyen gibi takıntılı Davutçular da bu esprilere balıklama atlıyorlardı ya...  

Ben de Selin Sayek Böke’den “üst akıl” tezini boşa çıkaracak bir izahat bekliyordum.  

Ne bileyim, “mali disiplinden şaşmayın” diyebilirdi, “Merkez Bankası’nı rahat bırakın” diyebilirdi, üretimi ve yatırımı işaret edebilirdi, FED’in pozisyonuna dikkat çekebilirdi...  

Bir iktisatçı nasıl bakıyorsa, öyle bakıp, doların bir manipülasyon iklimine ihtiyaç duymadan, tamamen “piyasa koşulları” içinde yükseldiğine bizleri inandırabilirdi.  

Hayır, öyle yapmadı. Ültimatom verdi. Doların yükselişini durdurmamız için neleri yapmamız ya da yapmamamız gerektiğini açıkladı. 

O açıklamadan benim çıkardığım sonuçlar şunlar: 

BİR- FETÖ soruşturması derhal durdurulmalı, ihraç edilmiş kamu elemanları görevlerine dönmeli.  

İKİ- OHAL uygulamasına son verilmeli, KHK’lar iptal edilmeli.  

ÜÇ- Tutuklu HDP’liler ve darbeciler salıverilmeli.  

DÖRT- Terörle mücadele ve sınır dışı operasyonlar durdurulmalı.   

İlginçtir, bunları ABD’li dostlarımız, Avrupa Parlamentosu üyeleri ve Schulz gibi “yan figürler” de söylüyor. 

Ben de artık böyle düşünüyorum: Amerika’ya koşulsuz biat edersek, darbecileri ve PKK’lıları salıverirsek, terör operasyonlarını durdurursak, bazı yatırım kalemlerini (Kanal İstanbul’u, nükleer enerji santrallerini, yerli savunma sanayini) askıya alırsak “kur oyunlarıyla” üzerimize gelmekten vazgeçecekler. 

Burada “asıl mesele” şu: 

Direnecek miyiz? 

Boyun mu eğeceğiz? 

Bunun kararını da, her zaman olduğu gibi, “millet” verecek!