Dolmabahçe, Sultanahmet, Paris,biz mesajı aldık. YA SEN..!

Müslümanlar olarak, günlük hayatımızdaki muamelatta, inancımızla alakalı samimiyetimizde, ahlaki duruşlarımızda, çok mu düzgünüz, hiç mi hatamız eksiğimiz yok? Olmaz mı, var tabi ki, hem de çok..!

Fakat muhatabı olduğumuz öylesine büyük bir ahlaksızlık ve barbarlık var ki, salim bir kafayla eksiğimizi hatamızı tadil etmeye bir türlü fırsat bulamıyoruz…

Tıpkı, Temel’in “bi tik turamayrum ki” dediği gibi. Ringde boks yaptığı rakibinden art arda yumrukları yiyip dengesi dağılan Temel’e kenardan antrenörünün, “ula sağdan vur, soldan vur, alttan vur, şoyle vur, boyle vur” diye bağırıp taktik vermesi üzerine Temel’in; “tuyiyrum, anlayrum, furacağum hocam da, bi tik turamayrum ki”  diye sitem etmesine benziyor ümmetin hali..!

Yüz yıldır, faşist Ziyonizmin şeytan aklı ile beraberemperyalist ve barbar batı adamının el ele vererek başta Osmanlı tebaası olan işbirlikçi ve beyinsiz dincisi/dinsizi hainleri de kullanmak üzere, insanlığa kalleşçe çelme takıp üzerine çullanmasıyla başladı bu gün bütün can alıcı yaşadığımız sıkıntılar..!

Topraklarımız işgal altında, insanlarımız topluca katlediliyor. İş makinalarının kepçeleriyle mezarlara dökülmüş kayıtsız ve sahipsiz medfun yüzbinlerce sahipsiz ümmet çocuğu var…

Zengin yer altı, yer üstü kaynakları sömürülmekte ve o toprakların çocukları, alıcı sömürgenin her türlü hizmetini görebilecek şekilde ehilleştirilmiş köle pazarlarındaki yığınlar gibi maksatsız halde bir mal gibi el değiştirmek üzere bekleşerek ömür tüketiyor..!

Yine de bir kısmı bayrağın düştüğü son kale Dersaadet’de, bütün fikri, siyasi, ahlaki ve fiili bombardımana rağmen kendisini korumayı başarmış, olan bitenin farkında yeniden büyük istiklal mücadelesi için gücünü toparlamaya çalışıyor..! Bu büyük tarihi toparlanma ve “tik turmayı başarma” kendisini hissettirdikçe de sömürgen taarruz şiddetini her alanda arttırmakta ve yağlı bir urgan gibi ellerinden kayıp giden hakimiyet dizginleri telaşlarını arttırmakta..!

Geçtiğimiz günlerde Dolmabahçe Sarayı önünde gerçekleşen ve hamdolsun ucuz atlatılan bombalı saldırı, sonra Sultanahmet meydanında bir polisimizin şehadetiyle neticelenen canlı bomba saldırısı, peşinden, Paris’te Hz. Peygambere galiz hakaretler içeren karikatürlerin yayınlandığı dergide yaşanan katliam ve son günlerde tırmandırılmaya çalışılan Avrupa’daki İslam düşmanlığı ve ülkemizdeki terör belası hepsi aynı şeytan aklın projeleridir..!

Ve Paris  ve  İstanbul’daki provokasyonların mesajı da aynı yere dir… Bu mesajı gayet iyi alıp karşılıyoruz ve ayaklarımızın altında çiğniyoruz..!

Barbar Batı adamı infial içindedir. Nüfusları azalıyor, yaşlanıyorlar ve girdikleri menopoz dönemi hesapsız ve akılsız davranışlar sergilemelerine neden oluyor. Yıllardır kaynaklarını sömürdükleri mazlumlar her gün gözlerinin önüne bir kâbus gibi gelip huzurlarını kaçırıyor…

Asırlar boyu bir mal gibi alıp sattıkları kölelerin çocukları, rüyalarından çıkıp sokaklarında kabadayı kabadayı gezmeye başlaması yaşlı faşist ve köleci batıyı son derece rahatsız ediyor…

Ziyonist’le yatıp kalkan Barbar Avrupalı böyle giderse yakın bir gelecekte, canlarını ve kaynaklarını sömürdüğü, artık birkaç nesildir Avrupa vatandaşı olan göçmenlerin himayesine girecek...

Çünkü nüfusları hızla artan Avrupa vatandaşı göçmenler yakın gelecekte demokratik seçim yoluyla Avrupa’yı teslim alacak..! Ve bu göçmenlerin önemli bölümü de Müslüman kökenli…

İşte Ziyon’la yatıp kalkan Avrupalının son zamanlarda tırmandırdığıİslam düşmanlığının altında yatan  esas gerçek bu, ahını aldığı mazlumların yükselişi..!

Zulüm ve işkence eken derin Avrupa, ektiğini biçmekle karşı karşıya..! İnşallah aklını başına devşirir…

Derin Avrupalı’nın tek bir çıkış yolu vardır… Provokasyonlarla işin üstesinden gelemeyeceğini idrak etmek… Ziyon’un yatağından kendisini bir an evvel dışarı atmak… Çifte standartçılığı acilen bırakmak. Kendi rahatı için insanlığın kaynaklarını sömürmeden adil bir şekilde paylaşmaya razı olmak…

Mesela, artık  “Dünyanın beşten büyük” olduğunu anlamak..!

Dolmabahçe, Sultanahmet, Paris, biz bu acı mesajı ve yıllardır benzerlerini gayet sarih bir şekilde alıyoruz, ama önemli olan apaçık mesajı sizin almanız..! Kaybedeceği olan varsa o da sizsiniz..!

İnsanlığın müşterek kaynaklarını adil bir şekilde ortak olarak kullanmaktan başka çıkış yok..! Bak o zaman nasıl sulhu salah oluyor..!