Geçen Cuma günü (25 Aralık 2015) yayınlanan yazımda “Başbakanın HDP ziyaretine itirazım var!” başlığı altında Demirtaş’a verilen randevuya karşı çıkmıştım.
Yazının sonunda şöyle demiştim:
“Başbakanın bu örgüt lideri/eşbaşkanı ile görüşmesi bu siyasi mevtaya hayat vermekten ve meşruiyet kazandırmaktan başka bir işe yaramayacaktır.
Adamlar siyaset yapmıyorlar ki, fiilen ve resmen ve de kurumsal olarak terörü destekliyor ve kendi devletlerine saldırıyorlar.
Şu anda seçmen tabanını da kaybeden bu örgüte başbakan ziyareti hayat bûsesi demektir.
Teröre destek veren bir örgütün ayağına artık gidilmemelidir!”
***
Bazı AK Parti vekillerinin de aynı kanaatte olduklarına ve bu ziyaretten rahatsızlık duyduklarına aldığım tepki telefonlarıyla muttali oldum.
Önder’in laubali cevabı partideki rahatsızlığa tuz biber ekmiş olmalı ki ertesi gün başbakanlık Demirtaş’a yapacağı ziyareti iptal etti.
İyi de etti.
İptal sonrası HDP’nin üyesi bulunduğu Demokratik Toplum Kongresi (DTK) olağanüstü genel kurulunda alınan kararlar, ziyaret iptalinin ne kadar isabetli olduğunu göstermiş oldu.
Başbakanlık ziyareti o gün iptal etmeseydi DTK kararları açıklandıktan sonra iptal ederdi.
***
2007’de Diyarbakır’da kurulan DTK, HDP’yi de içine alan Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde bulunan birçok siyasi parti, sivil toplum örgütü, inanç grubu temsilcisini çatısı altında toplayan bir oluşum.
“DTK çatısı altında, HDP, DBP, belediye başkanları, Süryani, Ermeni, Keldani, Yezidi gibi etnik ve dini inanç grubu temsilcileri, bölgede faaliyet gösteren esnaf, ticaret ve odaları temsilcileri, bölgedeki KESK, Türk - İş gibi sendikaların temsilcileri yer alıyor.”
***
Hafta sonu Diyarbakır Kayapınar Spor Kompleksi’nde toplanan DTK Olağanüstü Genel Kurulu’na HDP eş başkanları da katıldı ve iki gün süren toplantı sonunda14 maddelik bir bildirge yayınlandı.
Kongrede kabul edilen 14 maddelik talepler listesinin, terör örgütü PKK-Kongra/Gel’in 17 Mayıs 2005 tarihinde kabul ettiği ‘KCK Sözleşmesi” ile benzerlik göstermesi ayrı bir konu.
Bununla birlikte 14 maddenin demokratik yollarla gerçekleşmesi talebine de kimse karşı çıkamaz/çıkmamalıdır!
***
Lakin aynı bildirgede yapılan açıklama katılanların gerçek niyetlerini ortaya koyduğu için bunların hiçbirine masum talep olarak bakmak mümkün değildir.
Ayrıca bu açıklamayı yapanların terör eylemlerine şahsen değil kurumsal olarak destek verdikleri açık ve net olarak anlaşılmaktadır. Bu bildirge teröre verilen desteğin itiraf belgesidir.
O açıklamayı yapan ve altına imza atan hiçbir kurum hukuk nazarında meşru olamaz.
***
Bildirgenin sonunda deniyor ki: “(...)Aylardır özellikle halkın özyönetim ilan ettiği yerlere tank, top, binlerce asker ve polis ile ağır saldırılar yürütülmektedir. Haklı ve meşru temele dayanan bu direniş mutlaka kazanacaktır. DTK olarak halk meclislerinin ilan ettiği özyönetim ilanlarını ve halkımızın her alanda yürüttüğü bu haklı ve meşru direnişi sahipleniyor; Kürt halkının ve tüm Türkiye halklarının bu direnişlere katılmasını ve destek vermesini demokrasi ve özgürlük mücadelesi gereği olarak görüyoruz.”
Yani özyönetim adı altında yürütülen kalkışmayı DTK üyesi kuruluşlar kurumsal olarak destekliyorlar, yetinmiyorlar bütün Türkiye’yi bu kalkışmaya teşvik ediyorlar.
***
Başbakan bu bildirgeye imza atan partiyle randevusunu iptal ederek son derece isabetli bir karar almıştır.
Bu bildirgeden sonra onlarla aynı masaya oturmak bu kalkışmaya ve azmettirmeye göz yummak olurdu.
Öte yandan hatırlatmakta fayda var ki, bu bildirgeyi kurumsal olarak destekleyen siyasi partiler ve diğer kuruluşlar hakkında soruşturma açmayanlar da bu kalkışmaya göz yummak gibi bir sorumsuzluk örneği sergilemiş olurlar.
***
Efendim zaten HDP kendisini kapattırarak batıda mağdur rolü oynamak istiyormuş.
Devletin eli armut toplamasın, vatansever kuruluşlar boş durmasınlar.
Bu örgütlerin teröre nasıl destek verdiğini batıya anlatsınlar/anlatalım.
Anlamazlarsa kolayı var.
Devlet, Güneydoğudan terör sebebiyle göç edenlerin batıya yönelmelerini kolaylaştırsın, bak nasıl hizaya geliyorlar.