Selahaddin E. ÇAKIRGÝL
Selahaddin E. ÇAKIRGÝL
Tüm Yazýlarý

Dudaktan çýkan söz yaydan fýrlayan ok gibidir; onu baþtan tutmak gerek..

14 Aðustos Cuma günü, Ýstanbul’dan Van, Ahlat ve Malazgirt’e gidip döndüðümüz 1 günlük yolculuðun intibalarýný, inþaallah yarýna býrakarak, okuyuculardan gelen görüþ veya eleþtiriler üzerinde biraz yârenlik eyleyelim.

***

*Önce belirteyim, kiþi, kaleminin ve sözlerinin sorumluluðunu düþünmek, hesabýný vermek zorundadýr.

Bu bakýmdan, ‘sosyal medya’ denilen ve bir bataklýða ve laðým çukuruna dönüþen iletiþim alanýnda -gecikmeli olsa bile-, yapýlmýþ olan son kanun düzenlemelerinin hayýrlý olacaðý kanaatindeyim. Bunu bazýlarý güyâ, tevâzu adý altýnda, hattâ acaip ve hattâ tarihte veya günümüzde meþhur olan isimlerin ardýna gizlenerek veya takma isimlerle yapýyorlar.

Ýnsan olan, aðzýndan çýkan sözün sorumluluðunu baþtan kabul eder. Bu bakýmdan baþka dünyalara baðlý olanlarýn yaptýklarýna aldýrmadan, dürüst bir Müslüman olarak söylediðimiz, söyleyeceðimiz her sözün sorumluluðunu baþtan kabul ederek ve açýk kimliðimizle yazmayý þiar edinmek zorundayýz.

*Bugünlerde, -inþaallah- bir çözüme kavuþturulacaðý ümidi daha bir artan ve Ýstanbul’un adýný da kirleten bir ‘uluslararasý sözleþme’ etrafýnda tartýþmalar devam ediyor.

Bu konuya 12 Aðustos tarihli yazýda deðinmiþtik. Þimdi bir muhalefet partisi baþkaný olan eski bir Dýþiþleri Bakaný’nýn, o ‘sözleþmeyi imzalamaktaki sorumluluðunu gururla kabul ettiðini’ açýklamasýna raðmen, bir yazýmýzda bu konuya deðindiðimizde, bazýlarý feryadý koyverdiler.

Hata hatadýr, arkadaþ..

Bazýlarý da, o sözleþme 8 yýl önce imzalanýrken, kimsenin farkýnda olmamasýna deðiniyor. O konuyu ‘fakir’ de sormakta.. Oyun sonra farkedilmiþ.. Geç farkedilmesi, itiraz edilmemesini gerektirmez herhalde?

*Paris’ten bir okuyucu da, bu konudaki tartýþmalarýn deðinirken, ‘hangi parfümü alalým diye bizlere danýþanlarýn, baþkalarýna aðýr bir dille saldýrmasý ne kadar doðru? Evleri camdan olanlar, baþkalarýnýn pencerelerine taþ atmamalý’ diyor.

Bu da bir ayrý konu..

Nezih olmayan kelimeleri dilimizden, kalemimizden uzak tutmakta, evet, daha ýsrarlý olmak gerekiyor.

*Bazýlarý da, 12 Aðustos tarihli yazýmda, ‘istenmeyen maddelere þerh konulmasý en çýkar yol..’ deyiþime takýlarak, o maddelere þerh konulamayacaðýna dair kayýtlar olduðunu söylüyor.. Bu gibiler, her halde, uluslararasý bütün sözleþmelerin, anlaþma ve andlaþmalarýn yorumunun güce göre her türlü yorumlanabileceði gerçeðini unutuyorlar. Haklýlýk adýna, þeytanýn avukatý olmaya gerek yok..

BÝR ÝHTÝLAFIN SUNUM ÞEKLÝNE BAKAR MISINIZ?

Pakistan’da, bir araziye yüzlerce fidan dikilmiþ.. Bir grup da gitmiþ, o fidanlarý söküyorlar, çýlgýnca..

Bu, dýþ dünyaya, ‘Fidan dikmenin günah olduðuna inanan Pakistanlý yobazlar..’ diye yansýtýlýyor?

Gerçek mi bu?

Hayýr!.

Meselenin özü ne?

Bir arazi üzerine bir tarafýn mülkiyet iddiasý var.. Karþý taraf da orayý ormanlaþtýrmak adý altýnda bir kamuoyu oluþturmak istiyor..

Ama, bunun, ‘aðaç dikmenin günah olduðuna inanýlan Pakistan’da..’ diye sunulmasý, ancak alçaklýkla ifade edilebilir. Müslüman Pakistan halkýný kötülemeyi esas alan o haberin, bizim Müslüman toplumumuza sunulmasý çok basit bir haber pazarlamasý mýdýr; yoksa, alçakça bir þeytanî kurnazlýk mý sözkonusudur?

Bunun düþünülmesi gerekir.

***

Hicrî - Qamerî 1442 yýlý ve ‘Kerbelâ/ Âþurâ merasimlerine yaklaþýyor.

Irak’da þiî müslümanlarýn büyük mercilerinden Âyetullah Ali Sistanî, ‘CoronaVirus’ salgýný sebebiyle, bu yýl, aðlama ve aðýt geleneði’nin tekrarlanmasýný haram ilân ettiði halde, bir çok molla, ‘ulemâ kesimi’ adýna ‘Âþurâ aðýtlarýnýn kendileri için her þey olduðu’nu belirterek, hastalýk gerekçesiyle yasaklanmak istenmesine keskin ve aðýr suçlamalarla çok sert ve tahrik edici konuþmalar yapýyor ve hattâ, ‘Deðil hastalýk, baþýmýza taþ yaðsa, yine de vazgeçemeyiz..’ diyorlar.

Hele de Ýslâm gibi bir din adýna sergilenen bu gibi fanatik görüþleri mâkul görmek -göstermek sadece bir mezhebin mensublarý arasýnda deðil, diðer Müslüman toplumlarda da görülebilmekte..

Yazýk!!