Düğümler

AB maceramız yeniden hız kazanıyor. Yeni bir faslın açılmasına yeni tartışmalar eşliğinde şahit olduk. Türkiye’de bazı alanların hukuk çerçevesi içinde düzenlenmesine bile tahammülü olmayanların çığlıkları etrafı inletiyor.

En çetrefilli konularımızın başında kadına dair olanlar var. Bu alandaki sorunların, bırakın giderilmesini, tespit ve teşhisinde bile kültür farkı kendisini hemen belli ediyor. Türkiye’yi hiç bir kültürel değerini gözetmeden kendilerince uydurulmuş bir çerçeveye oturtmak isteyenlerle, kültür ve inanç manzumemizi koruyarak sorunların altından kalkabileceğimizi savunanların çekişmesi, en çok kadın konusunda ortaya çıkıyor.

AB ile birlikte yürüttüğü Değişim ve Diyalog çalışması çerçevesinde, TBMM AB Uyum Komisyonu’nun, Paris’te bir araya getirdiği Türkiye’den ve AB ülkelerinden milletvekilleri, sivil toplum kuruluşları, uzmanlar, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, medya mensupları ve siyasi partilerin kadın kolları temsilcileri, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği konusunu tartıştılar. Bu konuyu bütün yönleriyle anlamak bir kadını anlamak kadar zor. Düğüm üstüne sayısız düğüm gibi duran sorunları çözmekse hem zaman hem sabır istiyor.

TBMM AB Uyum Komisyonu Başkanı olarak yaptığım açılış konuşmamda üç konuyu dile getirdim. Değişim ve Diyalog projesinin asıl hedefinin AB parlamenterleri ile TBMM üyeleri arasındaki diyalogu geliştirmek olduğunu detaylarıyla anlattım. Daha sonra AB vizyonumuzda bir değişiklik olmadığını ve tam üyelik hedefine yürüdüğümüzü, bazı sorunlarımız olduğunu fakat bunları gidermek için sağlam bir iradenin de hükümet ve toplumda mevcut olduğunu vurguladım. Elbette bütün bu süreçte AB’nin ikircikli tutumunu ve beklentilerimizi de ifade etmeyi unutmadım. Son olarak da toplumsal cinsiyet eşitliğindeki bazı temel sorunları sıralayarak hiç bir önyargıya düşmeden çalışmamız gerektiğini ifade ettim.

Benden sonra Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu Eşbaşkanı Helene Flautre konuştu. Üç noktaya vurgu yaptı. Kadına karşı şiddet, siyasal temsil ve istihdam. Eşbaşkan başörtüsü sorununun Meclis’te aşılmış olmasından duyduğu memnuniyeti de dile getirdi.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının bu işi ne kadar ciddiye aldığını ve Bakan Fatma Şahin’in canhıraş gayretlerini görmek için Bakan Yardımcısı Aşkın Asan’ı dinlemek gerekiyormuş. Biz de öyle yaptık. Alınan mesafe çok büyük. Bu, bize, diğer sorunların da çözülebileceğine dair sonsuz bir ümit aşılıyor.. Ben içimden, bu işe çok emek vermiş olan eski bakanlarımızı, Güldal Akşit, Selma Kavaf ve Nimet Baş’ı da anmadan edemedim. Elbette bu yolun açılmasında Başbakan Tayyip Erdoğan’ın iradesi her şeyin önünde. Buna rağmen hala Başbakanı sosyal hayatta kadına yer yok anlayışıyla itham edenler yok mu, insanın bu kadar kötü niyet olamaz diye haykırası geliyor.

Konu dört ana başlık halinde ele alındı.

Cinsiyet Eşitliğinin Ana Plan ve Programlara Dahil Edilmesi, bu konu ile uğraşanların üstünde en çok durdukları husus. Oğuz Oyan’ın laiklik nutuğu ile başladı tartışma. Kimi kadın kuruluşları bunun sadece sözünü ederken son dönem hükümetleri başta Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı eliyle zaten gerekli adımları atmış durumdalar. Birçok kadın kuruluşu bu faaliyetlere destek verirken bazıları da köstek olmak için ideolojik körlüklerini devreye sokmaktan çekinmiyorlar. TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonunun kurulmuş olması bile tek başına önemli bir husustur dedi Komisyon Başkanı Azize Sibel Gönül.

Karar Alma Mekanizmalarında Kadınlar başlığı altında konuşanlar ve tartışmaya katılanların kimi eğitimin önemini dile getirirken kimi siyasette kota ve fermuar sisteminin lüzumu üzerinde durdu. Üst düzey kadın yönetici azlığı çok konuşulan bir konuydu.

Cinsiyet Eşitliği Mekanizmalarının Uyumlaştırılması başlıklı oturum, Yaşar Yakış’ın dirayetli yönetiminde cereyan etti. Fransız Kadın Hakları Komisyonu Başkanı, Avrupa Konseyinin ilgili komisyonundan bir üye ve Avrupa Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Enstitüsü temsilcisi de söz aldılar. Gaye Erbatur bir soru sordu. Sağlık konusunda bu kadar başarılı olan Türkiye eğitim ve kadın konusunda niçin yeteri kadar ilerliyemiyor? Cevap açık değil mi? Eğitim ve kadın konusuna ulus devlet ve laiklik gözlüğü ile bakanlar çok, oysa sağlık alanı böyle değil.

Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Konusunda Medyanın Rolü de yoğun tartışmalara sahne oldu. Medyanın kendi içinde yaptığı ayrımcılık sık sık dile geldi. Nazife Şişman hem bir yazar hem de sosyolog olarak, müslüman kadın imajının başörtüsüne hapsedilmesine itiraz etti.

Bunlar sempozyumdan kısa kısa aktarabildiğim notlar. Bir de kulis ve çay sohbetleri var. Onlar bir şeyi daha ortaya koyuyor. Bu konuda fikir birliği sağlamak zor.

Sempozyumda kimi kültürel değerleri önemserken kimi mesela Başbakanı, kadını anneliğe hapsetmekle itham etti. Bu hükümetin sorunları çözmekte samimi olmadığını iddia edenler ve bizi sempozyumda şov ve propaganda yapmakla suçlayanlar çıktı. Hem de sempozyumun başında... Kendileri gibi bizimle fikir beraberliği olmayan pek çok kişi davet edilmişken ve herkes dilediği gibi konuşma hakkına sahipken... Mademki burası Hükümet propagandası ve şov yeri niçin geldiniz buraya dedim onlara. Yoksa fikir haysiyet ve namusunu bir Paris seyahatine satmakta mahzur mu görmediniz diye geçirdim İçimden. Gözlerine ve kalplerine perde inenlere ben ne yapabilirim ki...

Çözülemez düğüm yoktur.