Günlerdir konuþulan, ucuz istismarlar tarafýndan bolca dile dolanan düðüne ben de davetliydim.
Kalabalýk salondaki mütevazi düðünün en çarpýcý bölümü, gelin ve damadýn tanýtým videolarýydý.
O alýþtýðýmýz klasik kareler, bu uzun filmin sadece birkaç dakikalýk bölümünden ibaretti.
Tanýtýmýn geriye kalan bölümü adeta Türkiye’nin son 15 yýlýný yaþanmýþlýklar üzerinden özetleyen “Baþörtüsü yasaðýndan yerli ÝHA’ya; deðiþen Türkiye Belgeseli”ydi..
Bunun ilk bölümü Sümeyye Hanýmýn, sadece inancý gereði taktýðý baþörtüsü sebebiyle yaþadýklarý, “yüzde 99’u ‘Müslüman” diye tanýtýlan bir ülkede Müslüman olduðu için çektiði zulümler ve bunlarýn aile üzerindeki izdüþümünü gözlerimiz yaþararak izledik.
Yahya Kemal Beyatlý gösteri merkezinde bir düðün deðil de sanki bir drama sahneleniyordu...
En çarpýcý bölüm ise baþörtüsü zulmünün sona erdiði günün akþamý o evde yaþananlardý. Baba Erdoðan eve girince Sümeyye ile kucaklaþýyor ve “Elhamdülillah bir yasaðý daha kaldýrdýk, hadi bir þükür namazý kýlalým” diyor. Birlikte namaz kýlýyorlar, sonra Sümeyye Haným Yazin-i Þerif okuyor ve baba Erdoðan da ellerini kaldýrýp uzun bir dua ediyor.
Damat ‘yeni Türkiye’nin sembolü
Damat Selçuk Bayraktar’ýn hayat hikayesi ise yasaklarýn kalktýðý bir Türkiye’de enerjimizi ne kadar deðerli þeylere harcayabileceðimizin canlý bir örneðiydi.
Bir amatör pilotun oðlu olan ve küçüklüðünden beri uçmaya odaklanan Selçuk, daha ÝTÜ’de öðrenci iken pilotsuz uçan hava aracý tasarlýyor ve uçuruyor.
Özgür bir ortamdaki bu merak, bugün adeta baðýmsýz bir ülke olarak terörle mücadeledeyi devam ettirebilmemizin sýrrý olan milli insansýz hava araçlarýmýzýn doðuþuna kadar uzanmýþ.
Yani bu düðünde benim aklýmda kalan sahneler, iki deðerli gencimizin hayatýndan aktarýlan ve Türkiye’nin nereden nereye geldiðini çok güzel özetleyen kesitler oldu.
Umarým hayallerinin ötesinde mutlu olurlar ve özgür Türkiye’yi daha nice güzelliklere uçuracak deðerli evlatlar yetiþtirirler.
***
Ayrýca bu düðün ayný zamanda fitnecilere de güzel bir cevap oldu. Baþbakan Davutoðlu’nun da nikah þahitleri arasýnda bulunmasý, “Arkadaþýmýzýn çocuðu bizim de çocuðumuzdur” diyen sayýn Abdullah Gül’ün, her þeyin ötesinde samimi bir aile dostu olduklarýný gösteren ifadeleri bu düðünü daha da anlamlý hale getirdi.