Marifet kendine ya da kendinden olana dokunulduðunda tepki göstermek deðildir.
Marifet kendinden baþkasýna, kendinden olmayana dokunulduðunda tepki göstermektir.
Ne var ki CHP lideri Kemal Kýlýçdaroðlu, kendi partisinden olmayan milletvekillerine dokunulduðunda tepki göstermedi.
Üstelik milletvekillerinin dokunulmazlýðýnýn kaldýrýlmasýný da destekledi.
Ama þimdi kendi partisinin milletvekili Enis Berberoðlu’na dokunulunca anýnda tepki verdi.
Yargýnýn kendi partisinin milletvekiline dokunmasýný protesto etmek için “Adalet yürüyüþü” dediði yürüyüþe geçti.
Ancak bu yürüyüþ toplumun çoðunluðunu peþinden sürükleyen bir yürüyüþ olabilir mi?
Kemal Kýlýçdaroðlu’na “Sen baþkalarýna dokunulduðunda neredeydin” demezler mi?
Bu yürüyüþün toplumun çoðunluðunu peþinden sürükleyen bir yürüyüþ olabilmesi için, Kemal Kýlýçdaroðlu’nun baþkalarýna dokunulduðunda da tepki gösteren bir geçmiþinin olmasý gerekir.
Oysa Kemal Kýlýçdaroðlu böyle bir geçmiþe sahip deðildir.
Ama mesela ben böyle bir geçmiþe sahibim.
Baþkalarýna dokunulduðunda ilk tepkiyi benim gösterdiðimi belgeleyen bir geçmiþe sahibim.
Nitekim 12 Eylül darbe döneminde hukuksuzluklara, yargýsýz infazlara, iþkencelere karþý ilk tepkiyi ben verdim.
Sadece kalemimle deðil eylemlerimle de verdim.
Hukuk dýþý, insanlýk dýþý uygulamalara karþý bir insan haklarý kampanyasý baþlatýp insan haklarý mücadelesine öncülük ettim.
Bu uðurda da darbeciler tarafýndan iþkenceden geçirilmek, hapsedilmek gibi çok aðýr bedeller ödedim.
Ben de herkes gibi “Bana ne, bana dokunmayan yýlan bin yaþasýn” diyebilirdim.
Ama böyle demedim.
28 Þubat darbesi döneminde de böyle demedim.
O dönemde yazdýðým ve bir zamanlar dünyanýn en çok okunan üç büyük dergisinden biri olan Gýrgýr dergisinin yerini alan Leman dergisi, solcu gençlerin en çok okuduðu yayýn organýydý.
Ben o dergide yazarken dindarlar 28 Þubatçý generallerin zulmü altýndaydý.
Dindarlara yapýlan bu zulme suskun kalýp “Ben solcu bir yayýnda yazýyorum; dindarlara yapýlan zulme karþý çýkýp da generallerin tepkisini üzerime niye çekeyim” diyebilirdim.
Fakat böyle demedim.
“Zulme karþý direneceðiz” diye baþlayan, “Yýlgýnlýk yok, direniþ var” diye biten bir yazý yazdým.
Ve bu yazýmla, dindarlara yapýlan zulümleri protesto etmeleri için, solcu gençleri dindar gençlerle birlikte omuz omuza yürümeye çaðýrdým.
Bu çaðrým üzerine binlerce solcu genç Ýstanbul Üniversitesi’nin önünde dindar gençlerle bir araya geldi.
Ardýndan dindar gençlerle solcu gençler Ýstanbul Üniversitesi’nin önünden birlikte yürüyüþe geçti.
Attýklarý slogan “Zulme karþý direneceðiz” diye baþlamakta, “Yýlgýnlýk yok, direniþ var” diye bitmekteydi.
Benim yazýmda geçen bu cümleler slogan haline gelmiþti.
Benim öncülük ettiðim bu yürüyüþe katýlanlarýn sayýsý elli binin üzerindeydi.
Bu yürüyüþ 28 Þubat döneminin en etkili eylemiydi.
Kemal Kýlýçdaroðlu’nun var mý böyle bir geçmiþi?
Kendinden olmayanlar zulüm görürken sus otur.
Yargý kendi partinden bir milletvekiline dokununca, adalet isteyip kendini yollara vur.
Bu konuda geçmiþte atalet içinde olan birinin, þimdi “Adalet” deyip yürümesi ne kadar etkili olur?