Dünya bu kadar çalışkan siyasetçi görmedi

Müzakere sürecinde yeri ve zamanı mıdır?

Hem yeridir, hem zamanı...

Hani, “Epeydir içinde Kemal Kılıçdaroğlu geçen yazılar yazmıyordun?” diye şekvada bulunuyordunuz ya...

İşte içinde Kemal Kılıçdaroğlu geçen bir yazı.

Hayır, bu kez “çalışkanlığını” öveceğim.

Denilebilirse, CHP genel başkanları arasında en çalışkan, en gayretli, en üşengeç olmayan kişi.

Hatta, en inatçı...

İsmet Paşa, beyaz trenle yaptığı seyahatleri ve bir iki yurt dışı gezisini saymazsanız, neredeyse yerinden kıpırdamayan bir liderdi...

Başbakanken çok az dolaşırdı.

Muhalefete düştükten sonra biraz gayrete geldi, “Seferberliğe çıkıyoruz” diyerek gezilerine anlam katmaya çalıştı ama gittiği yerlerde çoğunlukla aleyhte nümayişlerle karşılandı. Ankara’da oturmayı seviyordu. Mümkün olsa da hiç dışarı çıkmasaydı.

Bülent Ecevit, seçim dönemlerinde acul ve gayretliydi.

Mahdum İnönü (SHP Genel Başkanıydı ama siz onu CHP anlayın), denilebilirse, en üşengeç, en tembel, hatta en alakasız genel başkandı.

Siyaseti sevmezdi. Mitingden hoşlanmazdı. Basın toplantısı düzenlemekten nefret ederdi.

SHP Genel Başkanıydı ama SHP’yle alakası yoktu.

Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı’ydı ama “Dışişleri”yle alakası yoktu.

Hiç unutmuyorum, bir defasında sormuşlardı; “Sayın Erdal İnönü, Ermenistan Dağlık Karabağ Bölgesi’ni işgal etti, Azerileri katlediyor. Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı olarak bu konuda ne söyleyeceksiniz?”

 

Ne mi söyleyecekti?

Ondan kolay ne var...

İki geğirti arasına sıkıştırarak aynen şunları söyledi: “Duyduk. Üzüldük. Buradan Azerbaycanlı yurttaşlarımıza başarılar diliyorum.”

 

Bu alakasızlığı sevimli bir görüntü de oluşturuyordu.

Naif ve espriliydi. İsteseniz de kızamıyordunuz.

Deniz Baykal da üşengeçti. Az dolaşırdı. Vatandaşla temastan hoşlanmazdı. Seçim zamanlarında birtakım yerlere gider, kendisinin de inanmadığı birtakım konuşmalar yapar, kendi ölçeğinde heyecan yaratırdı ama seçimler bitince sönüp giderdi. “Laiklik” konusundaki acul gayreti ve muarızlarına yönelik demeç bombardımanı bile, onu kronik ataletinden kurtarmaya yetmezdi.  

 

CHP’deki “kronik tembelliğe” son veren isim, ilginçtir, henüz bürokrat alışkanlıklardan kurtulamamış Kemal Kılıçdaroğlu oldu.

İsterseniz önce konuyla ilgili haberi okuyalım:

Başlık, “Kılıçdaroğlu’ndan dünya rekoru...”

Buyurun: “CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 2012 yılında ilçe ve beldelere yapılan ziyaretler dikkate alınmadan yapılan hesaplamaya göre yurt içi ve yurt dışında toplam 123 bin 544 kilometre yol yaptı. Kılıçdaroğlu, bu ziyaretler sayesinde dünyanın Ekvator çevresini üç kez dolaşacak mesafeyi kat etti.”

 

Gerçekten de dünya rekoru.

İlk kez CHP’nin başında çalışkan bir siyasetçi var.

Her yere gidiyor.

Uzatılan her mikrofona konuşuyor.

Seçim olsun olmasın, üşenmeden bütün bölgeleri dolaşıyor.

İlçe ve beldelere jet geziler düzenliyor.

Büyük küçük demeden, bütün açılışlara katılıyor.

Ev ziyaretleri yapıyor.

Kahvehanede vatandaşla sohbet ediyor.

Başbakan Erdoğan bir söylese, o iki söylüyor.

Ne lazımsa yapıyor. Ne gerekirse söylüyor.

Diyeceksiniz ki, “Kılıçdaroğlu bu kadar çalışkan, bu kadar gayretli, bu kadar özverili de, CHP neden hâlâ yerinde sayıyor, neden iktidar alternatifi olamıyor?”

 

Doğru soru bu işte...

Fakir bu soruya cevap olabilecek değerlendirmeleri zaman zaman bu sütunda paylaşıyor, “Silivri’nin dili değil, vatandaşın dili olun” diyerek kendince bazı tüyolar veriyor ama aldığı cevap “Senin Kılıçdaroğlu’ndan başka işin yok mu?” olunca, gerisini getirmek istemiyor.

Benim Kılıçdaroğlu’ndan başka bir sürü işim var elbette...

Bu kadar enerji boşa gidiyor.

Ona üzülüyorum.

Bu da, bir tür “milli servet kaybı” sayılır.