Dünya ne yana, biz de o yana...

Geçen gün bir yurtdışı gezide elimdeki tableti gören şimdi uluslararası alanda uzmanlaşmış eskilerden bir okur, pek çok gelişmeyi Kulis’ten öğrendiğini söyledikten sonra, “Artık teknolojik yenilikleri sizden okumuyoruz” serzenişinde bulundu.

Doğru söze ne denir?

Konuya ilgi duyduğum zamanlar pek ilgi çekmeyen bir alandı teknoloji: Çıkan yeni aygıtlar, onlarda kullanılan programlar, bilgiye kolay ulaşım yolları, arşivleme, biriktirilen dataların tasnifi... Bilgisayar ve internet dünyasında kaydedilen ilerlemeler...

Microsoftfirması yeni ürününü tanıtacağı zaman listeye ismimi bu ilgimden dolayı yazmış olmalı... 1995’te...

Şimdi öyle mi ya... Her gazetenin birden fazla teknoloji muhabiri var; haftalık sayfalar yayımlamak âdetten oldu. Konulara ilişkin müstakil dergiler çıkıyor. Daha da önemlisi, teknoloji artık iki yaşındaki bebelerin bile elinde...

Gazeteler teknolojiyi sayfalarına taşıdılar, gelişmelerin kendileri için taşıdığı tehlikeleri de hissediyorlar, ama pek azı buna karşı hazırlıklı. Geçenlerde birinin, “30 yıl sonra kâğıda basılı gazete kalmayacak” öngörüsünde bulunduğunu işitince dondum kaldım. “30 yıl mı, çoktan sizlere ömür be arkadaş” diye bağırasım geldi.

Dünyanın dört bir tarafında gazeteler kapılarına kilit vuruyor...

Sebebini şu bilgi açıklayabilir sanıyorum: Herbirimizin bilgi için başvurduğumuz arama motoru ‘Google’ var ya, onun şirketinin kârının bu yıl 60 milyar doları geçmesi bekleniyor. Sadece reklâmdan elde edilen bu rakama ABD’de çıkan bütün dergilerin toplamı 2007 yılında ulaşmışlardı ve o günden beri sürekli düşüş halindeler... Bu bilgiyi edindiğim Business Insider dergisi, Google’un reklâm gelirinde bu yıl gazeteleri de geçeceğini bildiriyor.

Amerika’da çıkan gazete ve dergileri okumuyorsunuz, onlara reklâm vereniniz de yok, ama her bilgi aldığınızda Google şirketine para kazandırıyorsunuz... Böyle bir dünya oldu dünyamız...

Sadece gazete ve dergiler mi? Televizyon kanalları da yeni gelişmelerin tehdidi altında. İnsanlar artık filmleri basit bir aylık ücret karşılığı abone oldukları firmaların sitelerine girip izliyorlar; borsada değeri en fazla yükselenlerden biri öyle bir şirket: Netflix... 18-34 yaş arası Amerikalılar artık geleneksel kanallardan çok YouTube’a uğruyorlar... YouTube ve Apple şirketleri geleneksel kanalları devreden çıkarmanın ve haberleri de kendi mecralarında vermenin yolları arayışındalar...

Netflix ve YouTube şu anda ABD’deki internet trafiğinin yarısını teşkil ediyor...

İşin daha da ilginç yönü, hep gençlerin at koşturduğu bir alan sayılan ‘sosyal medya’ya ilginin yaşları ileri olanlarda giderek artması... Twitter ve Facebook sözgelimi; yalnızca gençler tarafından kullanılan birer iletişim kanalı sanılıyor. Oysa her iki mecrayı yaşı ileri olanlar da kullanıyor ve onların ağırlığı giderek artıyor.

Twitter’da 55-64 yaş arası kullanıcıların sayısı bir yıl içerisinde yüzde 79 artmış görünüyor. Facebook ve Google’un benzer bir işlev gören Google+ adlı programına ilgi gösteren 45-54 yaş grubu arasındakiler dikkat çekici: Facebook’ta yüzde 46, Google+’ta ise yüzde 56 artmış bu yaş grup kullanıcılar... Face kullanıcılarından 189 milyonu sayfalarına cep telefonu veya tabletleri üzerinden ulaşıyorlar...

Siz Twit atar, Facebook veya Google+ sayfanızı genç dostlarınız için düzenlerken, aynı mecraları keşfeden sizden yaşlılar da kendilerini kendi sayfalarında görünür hale getiriyorlar... Çoluk-çocuk işi sayıp sosyal medya kullanıcılarını küçümseyen, hesaba katmayan siyasiler ve iş sahipleri yanlış yapıyorlar... Face kullanıları ortalama günde beş kez sayfalarına göz atıyorlar ve yüzde 80’i orada karşılarına çıkan ürünlerle yakından ilgileniyorlar...
Böyle bir dünya artık dünyamız ve Türkiye de bu gelişmenin dışında değil.

Yoksa ara sıra olsa okurları bu tür gelişmelerden haberdar eden Kulis’ler mi yazmalıyım?