Dünya yıldızı dediğin budur

Üç büyüklerin artık standartlaşmaya başlayan bir oyun anlayışları var. Maç boyunca koşmak ya da tempolu oynamak istemiyorlar. Bazen ikinci yarı başında, ama çoğu kez de ilk bir saatten sonra hız kazanıyorlar. İşin tuhafı, bazen gol yeseler bile kılını kıpırdatmadıkları oluyor. İşi sona bıraktıklarında, gol gelmiyorsa bu kez önce telaş, sonra panik başlıyor.

Galatasaray dünkü maça da, kendini fazla sıkmadan girdi. “Bu takıma nasılsa gol atarım” rahatlığı içinde, canını sıkmak istemedi...

Akhisar kendi yarı sahasından çıkmasa da, çıkamasa da Cimbom’un pek umurunda değildi. Rakip üzerine gelmediği için, onlar baskı yapıyormuş gibi göründüler. Ama ilk yarı boyuncu ortayla çıkan bir şey yoktu. Burak’ın sert şutu ve Sneijder’in aşırtması dışındakiler; hava-civaydı.

***

Geçen haftanın şok iyisi Sabri; orta diye attığı topların hepsini rakibe postaladı. Bir tek Umut’a attırdığı kafa şutu ortasıyla sınırlı kaldı. Birkaç pası, hatta bir korneri bile Akhisar’a gitti. Kişisel istatistiklerine bakıldığında; Sneijder’in verdiği pasların toplamı isabetli çıkabilir. Ama çoğu risk taşımayan ve stratejik önemi olmayan cinstendi...

Dany ve Semih, üzerine gelemeyen rakibe karşı gereksiz fauller yaptılar. İkisi de sarı kart gördü ama; Dany’nin Gekas’ın boğazına ceza sahası içinde yaptığı tuhaf itiş, başka hakeme kırmızı çıkartır, penaltı çaldırırdı. Ucuz kurtuldu!

***

İlk yarının son 15 dakikasında ancak başlayan evsahibi dirilişi; ikinci yarı ile birlikte biraz daha belirginleşti. Hatta Gekas’ın şutu direkten döndü.

Durum kötüye gidince Drogba-Amrabat takviyesi yapıldı. Dünya çapında bir yıldızın sahaya girmesi, hemen meyvesini verdi. Çin’den gelip Afrika’ya giden, oradan da Türkiye’ye gelen Drogba, ayağının tozuyla Galatasaray’ı ayağa kaldırdı.

Vallahi helal olsun!