Dünyanýn bugünkü dengesi, açýktýr ki, Amerika'nýn Agustos-1945'de Japonya'ya karþý, beþer tarihinde ilk kez kullanýlan atom bombasýnýn dünyayý esir alan barbarlýðý üzerine kuruludur.
Ama 1905'e kadar fizikçilerin 'maddenin parçalanamaz en küçük parçasý' olarak tarif ettikleri 'atom'un; o tarihte ilk kez Albert Einstein ve arkadaþlarý fizikçilerle birlikte yeni bir tarif geliþtirerek, 'maddenin parçalanabilir en küçük parçasý' diye tanýmladýklarý 'atom'un parçalanmasý halinde ortaya korkunç bir tahrip gücünün çýkacaðýný teorik olarak açýklamalarýndan 40 sene sonra, atom bombasýnýn pratik olarak patlatýlmýþ olmasý, evet, Amerika'ya 'karþý konulamaz bir güç' görüntüsü vermiþ ve dünya da sinmiþti.
Gerçi, dünyada bugün, 9 devletin atom bombasýnýn olduðu biliniyor. Bilinmeyenler de vardýr elbette. Birçok devlet, nükleer silah sahibi olurken, baþkalarýnýn olmamasý için ve hem de o devletlerce bir 'yasaklama getirilmesi' çaðrýsý yapýlmasýnýn bir mantýðý yok. Elinde nükleer silahlarý bulunan devletlerin her birisi de o silahlarýný imha ederlerse, ancak o zaman, böyle bir çaðrý yapýlabilir.
Haziran-1967'de '6 Gün Savaþý' denilen ve Ýsrail rejimi karþýsýnda Mýsýr, Suriye ve Ürdün ordularýnýn korkunç þekilde yenildiði savaþtan sonra... 1973 Ekimi'nde bu kez de Enver Sedat Mýsýr'ýnýn Siyonist Ýsrail rejimine, Ramazan ayýnda ânî bir saldýrý gerçekleþtirmesiyle bu kez, Ýsrail rejimi korkunç þekilde yenilgiye uðramýþ ve yaþlý bir kadýn olan Ýsrail Baþbakaný Golda Meir, Amerikan Baþkaný Nixon'a, 'Atom bombasý kullanmaktan baþka çaremiz yok.' demesi üzerine, Nixon, Enver Sedat'ý 'atom bombasý' tehlikesine karþý uyarmýþ ve 'ateþ-kes'i derhal kabul etmesini istemiþ ve Enver Sedat da, halka TV ekranlarýndan yaptýðý açýklamada , 'Ben bugüne kadar Ýsrail'le savaþtým ve onlarý yendik. Ama savaþa devam edecek olursam, bundan sonra Amerika'yla savaþa girmiþ olacaðýz ve ben Amerika'ya karþý savaþmýyor ve 'ateþ-kes'i kabul ediyorum' demiþti. Ve Amerikan makamlarý eðer doðru söylüyorlarsa, Ýsrail'in atom bombasý ürettiðinden ilk o zaman haberdar olduklarýný ifade etmiþlerdi. Ama Fransýz emperyalizmine karþý verilen mücadele yýllarýnda eski bir gerilla savaþçýsý olan o zamanki Cezayir Baþkaný Huari Bûmedyen, Enver Sedat'ý, 'Mýsýr'a atýlacak bir Atom Bombasý'nýn Ýsrail'i de vuracaðýný, bunun için onu kullanamayacaklarýný nasýl düþünmediniz' diye çok sert þekilde eleþtirmiþti.
Bunlarý niçin mi hatýrlatýyorum?
Çoðu kimse, dünyanýn geldiði noktayý düþünmeden, Ýsrail'e karþý savaþ açýlmasýný istiyorlar. Tamam, insanlýðýn klasik savaþ metotlarýný bir kenara býraktýran nükleer silahýn 1945'de kullanýlmasýndan sonra; þimdi, Siyonist Ýsrail rejimi Gazze'de yaptýðý bombardýmanlarda, atom silahý kullanmadýysa da, ondan geri kalmayan korkunç silahlarla ve hiç bir insanî ve ahlâkî ölçü ve sýnýr da tanýmayan bir barbarlýk sergiliyor.
Ve daha önce bu sütunda birkaç kez iþaret ettiðimiz üzere, Ýsrail'e karþý bir müdahalede bulunacak bir devlet veya bir baþka güç odaðý ortaya çýkacak olursa, o zaman karþýsýnda Ýsrail rejimini deðil, Amerika'yý bulacaktýr. Ve bunu USA Baþkaný Biden, 7 Ekim'deki 'Aqsâ Tufaný'ndan sonra Doðu Akdeniz'e getirdiði iki uçak gemisi ve yüzlerce bombardýman uçaklarýyla Tel-Aviv'e gelip, 'Biz buradayýz, biriz ve bir yere de gitmeyeceðiz, müdahale eden olursa, bertaraf ederiz.' sözleriyle net olarak ifade etti. Ve o sözlerinden 1 gün geçmeden Biden, 'Eðer burada, Ýsrail diye bir devlet kurulmamýþ olsaydý bile, biz Batý medeniyeti olarak, burada böyle bir devleti yine kurardýk.' demiþti.
Hz. Peygamber (sav) 'Savaþ istemeyiniz, ama gelip çattýðýnda, savaþtan kaçmayýnýz da.' buyurmuþtur. Bugün gelinen nokta bu noktadýr ve Ýsrail denilen küçük bir güçle, bütün Müslüman dünyasýný psikolojik bir savaþta ezmek isteyen Amerikan emperyalizmi, bütün dünya Müslümanlarýna meydan okumaktadýr.
Bu durumda, evet, dün 100 yýl önce 3 Mart 1924'de, dünya Müslümanlarýnýn gücünü bir noktada birleþtirmek imkânýna sadece nazarî olarak deðil, amelî olarak sahib Ýslâm Hýlafeti'nin tamamen buharlaþtýrýlmasýndan bu yana periþanlýðýmýz devam ediyor ve Müslüman coðrafyalarýndaki irili-ufaklý devletlerin her birisi de, en azýndan yönettikleri kitleler karþýsýnda devlet olduklarý havasýný yýpratmamak için, sadece kendilerini nasýl koruyabileceklerini düþünüyorlar.
Bu durumda, 'fakîr'in hayali ve ümidi odur ki, bugün, mâdem ki, Amerika, burada dünya Müslümanlarýna meydan okuyor; o halde, Mýsýr, Türkiye ve Ýran da, aralarýndaki tâlî meseleleri bir kenara býrakýp, 'Amerika, senin burada meydan okumaný biz kendimize savaþ açýlmýþ sayýyoruz' deyip bir devreye girmedikçe, gerisi, daha bir çetin olacaktýr.
Ama bu üç ülke, birbirlerine oyun oynamadan, samimî þekilde birlikte hareket ederse, iþte o zaman, yeni bir dünya dengesinin oluþmasý muhtemel ve hattâ mümkündür. Ve Amerika o zaman, Vietnam ve Afganistan'dan kaçmak zorunda kaldýðý gibi, bu bölgede de en azýndan bugünkü gibi meydan okuyan tavýrlarýný yeniden gözden geçirmek zorunda kalabilir.
Bakýnýz, dün Rusya lideri Putin yeni bir dünya dengesi arayýþýnda olduðunu, 'Ýslâm dünyasý ile daha yakýn iþbirliði içinde olmak istedikleri' þeklindeki sözleriyle açýða vurdu.