Dünyanýn 8. harikasý

“Dünyanýn 8. harikasý; tebessüm eden bir çocuktur” dedi Sayýn Emine Erdoðan Hanýmefendi. 7 Mart günü Külliye’nin kapýlarý dünyanýn en güzel misafirleri için açýlmýþtý: Koruyucu aileleriyle birlikte korunmaya alýnmýþ çocuklarýmýza... Arkadaþýmýz Fadime Özkan ve meleði baþ misafirimizdi. Benim masamda da Ayþe Cevahir Ersoy ve eþi Mehmet Kenan Ersoy'un evlatlarý vardý. Onlarý Bilal-i Habeþ'in memleketinden getirmiþ Ayþe Haným. Maceralý bir süreçten ve bir kaç aylýk bebek olarak geldikleri Ýstanbul'da, günler çabuk geçmiþ, Zeynep ile Mehmet dört yýldýr Ersoy ailesi himayesine geçmiþler. Bakanýmýz Zehra Zümrüt Selçuk konuþurken gözyaþlarýmýzý tutamadýk. Bakanýmýz evlat sahibi olmayý bekleyen bir anne olarak, kendisine “Zehra anne” diye sarýlan çocuklar sayesinde anneliði tattým, çok þükür dedi...  

Çocuklarý esirgeme ve yetiþtirme bilinci olan bir toplumuz. Devlet geleneðimizde de toplumsal pratiklerimizde de bizi biz kýlan unsurlarýmýzdandýr himaye meselesi. Dini inancýmýza baktýðýnýzdaysa hemen her seferinde namaz esnasýnda defaatle okuduðumuz “Maun” suresi baþta olmak üzere hidane ve himaye meseleleri hem imanýn rükünlerinden hem de fýkhýn (islam hukukunun) ana mevzularýndandýr... Kainatýn Efendisi de (sav) bir yetimdir... 

Hayatýmýn son 15 yýlý Ýslam Annelerini araþtýrarak geçiyor. Edebiyattaki yazým maceramýn da nabzýný tutan bu muhterem hanýmlarýn en bariz özellikleri ‘koruyucu anne’likleridir diyebilirim. Sözgelimi Kur’an-ý Kerim’de kötülüðün prototipi olan Firavun’un eþi Hz. Asiye, þayet Hz. Musa’nýn koruyucu annesi olmasaydý, Hz. Musa’yý asrýn zorluklarýndan ve Firavun’un þerrinden kim koruyacaktý... Keza evladýnýn hem annesi hem de babasý olan Hz. Meryem... Evinde sadece kendi çocuklarýný deðil yoksul akraba çocuklarýný ve pek çok yetimi de büyüten merhamet timsali Hz. Hatice... Hiç çocuðu olmadýðý halde, dini eðitim verdiði genç kýzlarý evinde barýndýran Hz. Aiþe... Bizler Ýslam tarihinin yýldýzý olan bu kadýnlara baktýðýmýzda doðursun doðurmasýn, toplumdaki tüm gençliðin, çocuklarýn ve yetimlerin anneleri olduðunu görürüz. 

Merhamete ve himayeye dair tüm bu geleneksel birikim bizde kurumlaþmaya da yol açmýþtýr. Devletin, bakýmýný vakýflar aracýlýðýyla üstlendiði yetimler, en üst makamlara kadar gelmiþlerdir. Sözgelimi Endülüs Fatihi Tarýk bin Ziyad, bu yetimlerdendir. 

Osmanlý döneminde Hidane-i Etfal, Himaye-i Etfal, Dar’ül Eytam, Dar’üþ Þafaka, Dar’ül Aceze gibi kurumlar da vakýf bilinciyle bu minvaldeki yaralarýmýzý sarmak için kurulmuþlardýr. 

2016’ya kadar Sosyal Hizmetler Genel Müdürlüðümüze baðlý Çocuk Esirgeme Yurtlarýnda kalan çocuklarýmýz için, 2016’dan sonra hizmet tarzý deðiþtirilerek, aile içinde yetiþme-yetiþtirme tarzýna geçilmiþtir. Artýk kurumlarda ve koðuþ sistemli yurtlarda deðil, sevgi evlerinde, sevgi ailelerinde yetiþen çocuklarýmýz, aile bilinci, kardeþ dayanýþmasý içinde yetiþiyorlar. 

Sevgi; emek ve cesaret istiyor. Paylaþýldýkça artan tek hazine, sevgidir. Koruyucu ailelerimizin sayýsýnýn artmasýný istiyoruz. Bu konuda çalýþan YETKÝM Derneði Baþkaný Baki Yazgan ile de tanýþtým. Kendisi de yurtlarda büyüyen bir müdür Baki kardeþimiz. Ýþimizin daha çok olduðunu söyledi...