Dünyanın en fakir cumhurbaşkanı...



O’nu, Al Jazeera’dan meslektaşım Lucia Newman’ın gerçekleştirdiği söyleşi ile tanıdım.

Uruguay Cumhurbaşkanı Jose Mujica...“Dünyanın en fakir cumhurbaşkanı” olarak tanımlanan bu çok özel insan, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmayla dikkatimi çekmişti: “Eski ruhani tanrımızı kendi ellerimizle kurban ettik ve artık Market-Tanrı’nın tapınağındayız. Bu yeni tanrı, ekonomimizi, politikamızı, alışkanlıklarımızı, yaşamlarımızı düzenliyor ve bizlere faiz oranları ve kredi kartları ile mutluluğun yeni adresini veriyor. Öyle anlaşılıyor ki, bizler, yalnız tüketme için yaratılıyoruz ve artık tüketemediğimiz zaman, derin hayal kırıklığına uğrayarak, kendimizi yok ediyoruz.”

1935 yılında doğmuş, siyaseti, Marksist-Leninist bir gerilla grubunda tanımış, yaşamının 14 yılını cezaevinde geçirmiş, bedeninde tam altı kurşun yarasının izi olan bir ateist için ilginç bir konuşmaydı bu...

Nitekim, Newman’ın sorularını yanıtlarken, ateist olduğunu tekrarlıyor ama şöyle devam ediyor: Katolik kilisesine büyük saygı duyuyorum. Çünkü biz, Latin Amerikalılar’ın iki ortak zeminimiz var, birincisi dil birliğimiz, ikincisi kilise. Kiliseyi red edersem, halkımı reddetmiş olurum.

Gerçek özgürlük nedir?..

Mujica, devletin kendine verdiği cumhurbaşkanlığı sarayında oturmuyor. Başkent Montevidio yakınındaki basit çiftlik evinde yaşamını sürdürüyor. Korumaları ve hizmetlileri yok, Newman’a çayını kendi demliyor, maaşının yüzde 90’ını hayır işlerine ayırıyor. Bir cumhurbaşkanından çok, bir filozof ile karşı karşıyasınız: “Bana fakir denmesi yanlış, ben, tutumlu bir insanım. Asıl fakirler, sürekli yaşamdan talepleri olan ve elde ettikleri ile yetinmeyen insanlardır. Ben elimde hafif bir bavulla dolaşıyorum. Bu, bana, istediğim yaşamı sürdürmek için yeterli zamanı veriyor. Asıl özgürlük, yaşamak için kazandığın zamandır. Bir de düşündüğünü açıkça söylemektir. Kimseyi, benim gibi yaşamaya ikna edemem. Fikirlerime karşı olanlar da vardır ama, özgürlüğü, kendi gibi olmakta bulurum.”

Mujica’ya göre, senatör olan eşinin geliri kendilerine yetiyor, acil bir durum için bankada da bir miktar paraları var, hepsi bu..

Dünyayı değiştirebilir miyiz?

Söyleşiden edindiğim izlenim, artık karşımızda bir gerilla lideri yok, yerini, düşünceleriyle iz bırakmayı hedeflemiş bir pasifist almış: “Sistemi bugün değiştirmenin mümkün olmadığını biliyorum, insanlık, tüketim üzerinden devam edecek. Ama önümüzde bilimin söyledikleri var. Eğer, bugün, dünyanın bütün ulusları, Amerikalılar kadar tüketirse, böyle tam üç dünyaya ihtiyacımız olacak. Ben, insanların geceleri yatacak bir saçak altı bile bulamadıkları bir dünyada, başkalarının 500 metrekarelik malikanelerde  yaşamasını anlamıyorum. Evsizler için ev, suyu olmayanlar için su lazım, ekmek lazım. Sen, böyle bir dünyada özel uçağım olsun, oraya buraya gideyim diyorsun. Eğer herkes daha fazlasını isterse, bir gün kimseye bir şey kalmayacak. Küresel ısınmadan söz ediyoruz ama doğaya saldırmaya ve çöp üretmeye devam ediyoruz. Ben, heba olan kaynaklar ve adaletsizlik için üzülüyorum, ama siz bana bakmayın, ben, kendimin mahkümuyum. Bir şeyi değiştirmek için değil, gelecek için konuşuyorum. Bir siyasi düşünce yöntemini bırakmak istiyorum, hiçbir şey kısa vadeli  zafer de hemen köşe başında değildir.”

Çok özel adımlar...

Mujica, dünyanın gündemine, marihuana’yı yasal kılmasıyla oturdu:”Tam 100 yıl boyunca uyuşturucu ile mücadele ettik, bu, yalnız, uyuşturucu kaçakçılığının ve örgütlerinin güçlenmesine yaradı. Şimdi, marihuana, ihtiyacı olanlara bir ilaç gibi eczanelerde satılacak ve bu yolla kaçakçılığı önlemiş olacağız. Kokain ve diğer uyuşturucu ile savaşımız sürecek.”

Eski bir gerilla lideri, bugünün cumhurbaşkanı olarak, Kolombiya hükümeti ile ELN gerilla grubu arasında arabulucuk da yapıyor: Savaş acı getirir, bir bölgede yaşanılan bir acı, aslında hepimizin acısıdır. Kolombiya hükümeti gerillalarla anlaşma yapmak istediğinde uzaktan izleyemezdim, acıya birlikte son vermemiz gerekiyor.

Jose Mujica... Tanınması gereken bir portre...