Bundan yaklaþýk bir buçuk ay önce Dýþiþleri Bakaný Hakan Fidan söylemiþti bu sözü.
Tam olarak þöyle demiþti Dýþiþleri Bakaný, Güney Kore Dýþiþleri Bakaný Park Jin ile gerçekleþtirdiði ortak basýn toplantýsýnda:
"Uluslararasý sistemde kalýcý bir dönüþümün iþaretinin yaþandýðý günlerden geçiyoruz. Yeni bir jeopolitik ve jeoekonomik denklem oluþmakta ve Asya da bunun tam kalbinde yer alýyor. Batý dünyasý merkezî konumunu kaybederken, dünya siyasetinin aðýrlýk merkezinin doðuya Ata topraklarýmýza kaymakta olduðunu görmekteyiz."
Eskiden olsaydý bu sözler kompradorlar tarafýndan boðulurdu.
Çok þükür, o günler geride kaldý.
Her ne kadar, yapay tartýþmalardan dolayý tam olarak enerjimizi ülke olarak sahaya yansýtamasak da, eskiye nazaran uzun erimli stratejiler geliþtirebiliyor, taktik hamlelerimizi yapabiliyoruz.
Türk Devletleri Teþkilatý artýk rasyonel bir zemine kavuþtu.
Kurumlar noktasýnda iþ birlikleri artýyor.
Kültürel baðlamda, 160 milyonluk bir nüfusun birbirini daha fazla anlamasý için çabalarý heyecanla takip ediyoruz.
Dile kolay...
Bir tarafta, komünist Sovyetler tarafýndan tam anlamýyla kültürel jenoside uðramýþ doðu Türklüðü ve kapitalist emperyalizmin her türlü darbesine maruz kalmýþ, siyasal ve ekonomik istikrarýný bir türlü yakalayamamýþ batý Türklüðü arasýnda kültürel anlamda da yeniden bir bað tesis ediliyor.
Buraya gelmiþken þunu da hatýrlatalým:
Geçen yüzyýlý anlamak istiyorsak, Ýngilizlerin doðu ve batý Türklüðü'nün direncini kýrmak için geliþtirdiði sömürge stratejilerinin izini iyi sürmemiz gerekiyor.
Bu romantik bir düþ deðil...
Bilakis, tarihi gerçeklik!
Bakýnýz...
Dýþiþleri bakaný ne diyor:
"Yeni bir jeopolitik ve jeoekonomik denklem oluþmakta..."
Son otuz kýrk yýlda yaþanýlanlarý þöyle bir hatýrlayalým:
Uluslararasý sistemin yapýsý Soðuk Savaþ ve sonraki döneme göre çok farklý...
ABD, Rusya ve Çin dahil hiçbir devlet kutup/nizam oluþturabilecek kapasiteye ve etkiye sahip deðil. AB zaten jeopolitik açýdan toplu karar alabilen ve etki oluþturabilen bir yapý olma hüviyetine hiçbir zaman ulaþamadý.
Bu durum, bir yandan büyük güçlerin tek taraflý hareket imkânýný kýsýtlarken, diðer taraftan da orta büyüklükteki ve bölgesel güçlere daha fazla hareket alaný saðlýyor. Bu devletler ya daha baðýmsýz politika (ekonomik ve siyasi) izlemeyi tercih ediyor ya da kýsa süreli ve konu/olay odaklý ittifaklar/iliþkiler kuruyor.
Dolayýsýyla...
Uluslararasý sistemin yapýsý Türk devletlerinin daha baðýmsýz dýþ politika izlemelerine olanak saðlýyor.
Bunun yaný sýra; Çin'in oluþturmaya çalýþtýðý yeni ticaret aðýnda en güvenli yol olan Türk Kuþaðý'nýn üzerindeki bu devletler birlikte hareket ettikleri takdirde masada daha güçlü olacaklardýr. Bu da, eski adýyla Türk Konseyi olan Türk Devletleri Teþkilatý üyeleri arasýnda iliþkilerin geliþmesini ve derinleþmesini gerekli kýlmaktadýr.
Bu durum Rusya'ya olan ekonomi, güvenlik ve altyapý alanlarýndaki baðýmlýlýklarýný azaltacak ve yeni bir baðýmlýlýðýn (Çin) oluþmasýný da engelleyecektir.
Zengezur Koridoru'nun açýlmasý da bu baðlamda Türk dünyasýnýn birbiriyle baðlantýsýndaki en kritik engelin ortadan kalkmasýný saðlayacaktýr.
Evet...
Asya merkezli yeni bir jeopolitik denklem oluþuyor ve bu denklemin merkezinde de Türk dünyasý/Türk Kuþaðý var.
Batý'nýn kapitalist sömürgeciliðinin kirli stratejilerine göre tanýmlanmýþ jeopolitik düzlem tarih karþýsýnda yenilgiye uðrarken, Türkiye, ideolojik ve yapay tartýþmalarý bir kenara býrakýp, bütün enerjisini bu uyanan dünyanýn entegrasyonu için harcamalý.
Temel mesele þu:
Tamamen bizim izlerimizi taþýyan bu kocaman coðrafyayý biz Türkler mi yöneteceðiz, yoksa geçen yüzyýlda olduðu gibi konsorsiyum, yani birlikte yönetelim vaadiyle sözde düzen tesis ettiklerini söyleyen emperyalistler mi?