Gördüðüm andan beri o fotoðrafý unutamýyorum ve bir zeytin aðacýnýn altýnda, iki kolu yanýnda yüzüstü yatan Erva’yý tutup kaldýrmak istiyorum.
Sanýyorum ki soðuktan kaskatý olmuþ vücudunu baðrýma basarsam ýsýnýr.
Güzel yüzünü öpüp koklarsam uyanýr.
Ama Erva’yý oradan alýp mezara koydular.
Altýnda öldüðü zeytin aðaçlarýnýn gümüþi gölgesi vuracak muhtemelen bundan böyle topraðýna.
Vebali cinayette eli olanlarýn boynuna. Allah affetmesin.
Erva’nýn varlýðýndan ancak ölümüyle haberdar olan, ona yetiþemeyen, kýyamayan, ardýndan gözünün yaþý dinmeyen bizlere de merhamet etsin.
***
Aylan bebeðe aðladýðýmýz gibi aðladýk Erva’ya.
Aylan da týpký Erva gibi, dünyaya arkasýný dönerek ölmüþtü.
Sanki hemen þöyle elimizi uzatsak, tutup kaldýrsak, ölümün kucaðýndan alabilirmiþiz gibi.
Sanki daha çok çabalasak, biraz acele etsek ölmezdi gibi.
Böyle böyle ellerimizin arasýndan kayýp gidiyor çocuklar.
Kurtarabilecekken kurtaramýyoruz. Yetiþebilecekken yetiþemiyoruz, yaþatamýyoruz.
Ve unutamýyoruz.
Bu kadar çok ölü çocuðu sevmeye ve onlar için yanmaya devam etmek ne aðýr bir yük Allah’ým.
***
Ölünce öðreniyoruz savaþ çocuklarýnýn isimlerini.
Bazýlarýnýn isimleri bile anýlmýyor haberlerde.
Rakamlarla ifade ediliyor, ayrý bir kategori olarak.
“Dünkü bombardýmanda üçü çocuk beþ kiþinin öldüðü bildirildi.”
Sanki üç çocuk demek bir avlu dolusu kahkahanýn gönlümüzü þenlendirmesi deðilmiþ gibi.
Sanki yerden göðe neþe, iyilik ve güzellik deðilmiþ gibi. Tatlý diller, gülen gözler, dünyaya dair meleksi bir merak deðilmiþ gibi.
Üç çocuk... Yaþarken dünya dar gelir. Ölünce bedenleri bir tabutu doldurmaz.
***
Hâlâ anasýnýn kucaðýnda olan, acýdan ya da açlýktan kývranan Erva’larýmýz var bizim.
Emanetlerimiz; imtihanýmýz.
Kýþýn ayazýnda, çamur deryasý içinde, bulabildilerse naylondan bir çadýr altýnda, ýslanmýþ kýyafetleri buz gibi tenlerine deðerken, sýcak bir çorba, kuru bir kýyafet bekleyen yavrularýmýz var.
Onlarý yaþatmak ve yeþertmek bizim görevimiz.
Yaralarýnýn izi silinmeyecek muhtemelen, kaybettikleri geri gelmeyecek.
Bombardýmanda kaybettikleri yakýnlarýný, yýkýlan evlerini her hatýrladýklarýnda kalplerine býçak sokulacak.
Kýrýlan kalplerini tamir etmek de mümkün olmayacak muhtemelen.
Ama biz ellerini býrakmazsak, yaþayacaklar. Büsbütün küsmeyecekler dünyaya.
Ýnsanýn mayasýnýn iyi olduðunu, dünyanýn yaþanmaya deðer olduðunu bilecekler.
Ýyi olurlarsa, iyilerden olurlar.
***
Ýdlib’e yardým için seferberlik ilan eden sivil toplum örgütleri ve devlet kurumlarý zaten bölgede. Herkese yetiþmeye çalýþýyorlar.
Ýçiþleri Bakaný Süleyman Soylu “Biradayýz, Ýdlib'in Yanýndayýz" Ýnsanlýktan çýkanlarýn seviyesine düþmemek gerek o yüzden. O yüzden Soylu’nun sözlerine aynen katýlýyorum:
“Bu kampanyanýn ne anlama geldiðini, niçin yapýldýðýný, uzun uzun anlatmamýz gerekebilirdi. Eðer cumartesi günü, 8 çocuðun cansýz bedenini Ege'nin soðuk sularýndan çýkarmak zorunda kalmýþ olmasaydýk ve bunun gibi onlarca hadiseyi, ne yazýk ki yaþamamýþ olsaydýk. 2011'den beri bu acýyla temas eden biziz. Vicdanlarý örselenen de biziz. Çocuk cesetlerini denizden toplayan bizim evlatlarýmýz. Sýnýr duvarlarýnýn dibinde karlar eriyince ortaya çýkan donmuþ cesetleri toplayan yine bizim evlatlarýmýz. O insanlarla komþu olan, akrabalýðý olan, ortak tarihi ve inançlarý olan biziz. Sýðýndýklarý kapý da haliyle elbette ki bizim kapýmýz."
***
Kampanyaya katýlým için:
AFAD için 'ÝDLÝB' yazýp 1866'ya,
Kýzýlay için 'HÝLAL' yazýp 2868'e,
Türkiye Diyanet Vakfý için 'YARDIM' yazýp 5601'e,
HÜDAYÝ Vakfý için 'SURÝYE' yazýp 4832'ye,
BEÞÝR Derneði için 'ACIL' yazýp 4032'ye,
Deniz Feneri Derneði için 'BAGIS' yazýp 5560'a,
Hayrat Vakfý için 'ACÝL' yazýp 3674'e,
ÝHH için 'SURÝYE' yazýp 4072'ye,
Sadakataþý için 'ÝDLÝB' yazýp 6780'e mesaj atabilirsiniz.