Dünyayý ne kadar anlýyoruz?

Geçtiðimiz Kurban bayramýnýn üçüncü gününde bazý haber sitelerine girip bir göz attýðýmda þu gibi manþetlerle karþýlaþtým:

 

“New York Times’ýn baþörtüsü rahatsýzlýðý”

“New York Times’tan baþörtüsü düþmanlýðý!

“New York Times’tan baþörtüsü için çirkin yazý

Bu manþetlerin altýnda da þuna benzer spotlar vardý:

NYT, ‘Baþörtüsü yasaðýnýn kaldýrýlmasý, demokrasinin bir iþareti olarak görülmemeli, laik cumhuriyete karþý sinsi adým’ þeklinde çirkin bir yazý kaleme aldý.”

Allah, Allah, neymiþ bu yazý” diye meraklanýp internete girince buldum aradýðýmý. Evet, gerçekten de, Canan Arýtman kaleminden çýkmýþ gibi duran koyu laikçi bir metin yayýnlanmýþtý ABD’nin en büyük gazetesinde. Ama bu, gazete tarafýndan “kaleme alýnan” bir “yazý” deðil, bir “okuyucu mektubu” idi!.. NYT’nin baþörtüsü reformu konusunda yayýnladýðý asýl “yazý” (yani haber) ise makul, dengeli, özgürlükçü idi.

Bunun üzerine Twitter’da bir mesaj atýp belirttim: “Bizde ‘yazý’ diye anlaþýlan þey ‘okuyucu mektubu’” diye.

Ama beklediðim “kül yutmaz” tepki de hiç gecikmeden geldi. Þöyle dedi bir okur:

NYT’ýn o mektuba yer vermesi de bir irade göstergesidir, tercihtir. Nötr bir tavýr olarak düþünülemez.”

 

Oysaki NYT, sadece “o mektubu” deðil, ona zýt bir mektubu da yayýnlamýþtý. Merve Kavakçý’nýn uðradýðý zulme dair bir kitap yazmýþ olan Amerikalý akademisyen Richard Peres’e ait bu mektup, diðerinin tam aksine, baþörtüsü özgürlüðünü kutluyor, AK Parti’nin reformlarýndan da övgüyle söz ediyordu.

Kýsacasý, NYT, önce objektif bir haber, sonra da iki zýt görüþ yayýnlamýþtý. Ama bizim medya, bu iki zýt görüþten sadece olumsuz olaný görmüþ, onu gazetenin görüþü sanmýþ, baþka da bir þey görmemiþti. Niçin acaba?

Kemalistler’den ibret almak

Bu bahsi açmaktaki derdim, New York Times gazetesinin veya genel olarak Batý medyasýnýn imajýný kurtarmak deðil. Derdim, dýþ dünyayý bazen nasýl yanlýþ anladýðýmýz konusunda bir örnek sunmak.

Çünkü dýþ dünyayý gerçekte olduðundan daha düþmanca algýlamaya çok teþne bir toplumuz. (Hepimiz “Sevr” ile büyüdük sonuçta.) Bu dünya hakkýnda elde ettiðimiz bilgi kýrýntýlarýný, kafamýzdaki önyargýlara oturtup yorumlamayý çok seviyoruz. Bu da bizi abartýlý komplo teorilerine, siyasi paranoyalara gark ediyor.

Bu, öte tarafta bize karþý hiç bir önyargý, husumet veya manipülasyon yok demek deðil. Batý basýnýnda, AK Parti’ye ve genel olarak “Ýslamcýlar”a alerjili bir damar olduðuna kuþku yok. (Örneðin son günlerdeki Hakan Fidan karþýtý tezvirat ardýnda siyasi bir hesap yatýyor olmasý çok muhtemel.)

Ama bunun yanýnda objektif habercilik gayreti ve bazen haklý eleþtiriler de var. Bunlarýn hepsini “saldýrý” olarak algýlamanýn kaçýnýlmaz sonucu ise, dört bir tarafýn “düþmanlarla çevrili” olduðuna inanarak içe kapanmak.

Þimdi, açýk konuþmak gerekirse, biz bu filmi Türkiye’de daha önce gördük: Eski siyasi elitlerde, yani Kemalistlerde gördük.

Çoðu Kemalist’in, ideolojilerinin özündeki Batý hayranlýðýna raðmen, 2000’li yýllarda hýzla ulusalcýlaþmasýnýn sebebi, söz konusu paranoyak zihniyet idi. Batý’dan Kemalizme gelen her eleþtiri “saldýrý” olarak algýlanýyor, yarým-yamalak anlaþýlan bilgi kýrýntýlarý dev komplo teorilerine malzeme oluyordu. “Emperyalizmin önündeki en büyük engeltam baðýmsýz’ Türkiye” idi, her þey ona “boyun eðdirmek” için tezgahlanýyordu, falan filan.

Türkiye’nin yeni siyasi elitlerinin de ayný çýkmaz yola girmemek için dikkat etmesinde fayda var. Çünkü, hepimiz ayný topraðýn, ayný eðitim sisteminin, ayný siyasi kültürün çocuklarýyýz. Ve “eskiler” tarafýndan yapýlan bazý siyasi hatalarýn “yeniler” tarafýndan tekrar edilmeyeceðinin garantisi yok.