1968 Yýlý, tarihe dünyayý sarsan yýl olarak geçti.
Küreselleþmenin henüz s’sinden bile bahsetmek mümkün deðildi. Dünya birbirinden farklý iki sisteme, iki bloða ayrýlmýþtý. Berlin Duvarý, kültürler ve uluslar arasýndaki bölünmenin heybetli bir simgesi olarak duruyordu.
Ve derken 1968 yýlýnda, Polonya’da, Meksika’da, Fransa’da, ABD’de birden bire sokaklara döküldüler.
Aralarýnda önceden hazýrlýðý yapýlmýþ enternasyonal bir iliþki ve dayanýþma söz konusu deðildi.
1968’i dünyayý daha önce sarsan olaylardan farklý kýlan taraf, ‘insanlarýn birbirinden çok ayrý meseleler için ayaklanmasý ve ortak olarak bir baþkaldýrý arzularý, bunu nasýl yapacaklarýna dair fikirleri olmasý, kurulu düzene karþý yabancýlaþmalarý ve her türlü iktidara karþý derin bir nefret duymalarýydý. Ayaklananlar komünizme ve kapitalizme, siyasi partilere, hükümetlere ve liderlere karþýydýlar.
Ne ulusal ne uluslararasý örgütleri yoktu. Bütün kararlar ani olarak ve eylem içinde alýnýyordu.
Þikago’daki gösterilerde yer aldýðý için tutuklanan ve ifadesi alýnan eylemcilerden Abbie Hoffman, ‘Biz öðle yemeði konusunda bile anlaþamazdýk’ diyordu.
Vietnam’daki Amerikan iþgali bütün dünyada nefretle karþýlanýyordu.
Vietnam savaþý, kendisine yeni bir ideal arayan dünyanýn bütün özgürlükçü ve baðýmsýzlýkçý hareketleri için bir ideal, bir amaç sunuyor ve bu haksýz savaþý sürdüren Amerika, bütün dünyada rakipsiz bir askeri güç kabul ediliyordu.
Ýþte bu güç sömürgeciliðe karþý mücadelenin yükseldiði bir dönemde, küçük bir ulusun baðýmsýzlýk savaþýný bastýrmak için þehirleri ve daðlarý bombalýyor, katliamlar yapýyordu.
Vietnam’a, 2. Dünya Savaþý’nda Avrupa ve Asya’da atýlan bombalardan daha fazla bomba atýldýðý söyleniyordu. Özgürlük ideali Vietnam halkýnýn haklý mücadelesiyle özdeþ hale gelmiþ bir idealdi. Dünyanýn neresinde olursa olsun muhalif hareketler, ancak savaþa karþý bir idealle kurulabiliyordu.
Demokratik haklar için mücadele etmek ve savaþa karþý olmak, 1968 direniþlerini baþlatan muhaliflerin yegane ortak noktasýydý.
1968 olaylarý baþladý ve baþladýðý gibi de bitti.
Kesin olan bir þey var ki, dünya 1968’den sonra daha iyi ve daha umutlu bir dünya deðildi.
Eylemciler Roma’da, Newyork’ta, Paris’te ve Prag’da benzer taktikleri kullanmýþ, ama benzer yöntemlerle de tutuklanmýþlardý.
Fransa’da ayaklanan öðrenciler, iþçi sýnýfýnýn desteðini saðlayamadýlar ve eylem bu yönüyle amacýna ulaþamadý.
Çekoslovakya yýlýn sonunda Sovyetler Birliði’ne meydan okumaya devam ediyordu. Ýþçiler, yüz bin öðrencinin üç gün süren oturma eylemini desteklediler. Dubçek, hükümetin reformlar için gerekeni yapacaðýný, ama halkýn eylemlerini durdurmasý gerektiðini söyleyerek, tersi davranýþýn daha fazla özgürlük deðil, daha fazla baský getireceðini söyledi. ‘Evinize gidin ve ailenizle biraz vakit geçirin’ diyordu Dubçek.
Aðustos’ta Çekoslovakya’nýn iþgali gerçekleþti. Bu Sovyetler için sonun baþlangýcýydý, ama yirmi yýl sürecek ve ancak yirmi yol sonra gelecek olan bir sonun baþlangýcý..
Prag Baharý yeni ve güler yüzlü sosyalizme varmayý hedefliyordu. Ama Sovyetler bunu engelledi. Dubçek þöyle demiþti:
‘Bütün demokratik ilkelerin tam anlamýyla iþlemesine ve insanlarýn görüþlerini özgürce ifade etme haklarýna dayanan bir sosyalizmin neden daha zayýf olmasý gerektiðini anlamýyorum. ‘
1968 yýlýnda bütün dünya karýþýrken, Vietnam’da kan akmaya devam etti. Bu yýl boyunca Vietnam’da 14.589 Amerikan askeri öldü. ABD 1973 yýlýnda Vietnam’dan çekildiðinde 1968 yýlý en fazla zayiatýn verildiði yýl olarak kaldý.
Bütün bunlara raðmen, 1968 yýlý post-modern dünyanýn baþladýðý yýl olarak kabul edildi. Ve o dönemin bütün kültürel kodlarý, sinemasý, þiiri, daha on yýllar boyunca dünya gençliðini etkilemeye devam etti.
1968 Vietnam’daki katliamlara, Biefra’da açlýktan ölen bir milyon insana, güler yüzlü sosyalizmin bastýrýlmasýna raðmen, bugün de nostaljiyle anýlan bir yýldýr.
Dünyayý sarsan yýl bittiðinde, Apollo 8, 21 Aralýk 1968’de uzaya fýrlatýldý. 1968 ilk küresel yýl olmaya aday bir yýl oldu ve bu ilk küresel yýlýn son ayýnda uzay boþluðuna fýrlatýlan Apollo 8’i bütün dünya merakla izledi. Mekik aya yaklaþtý ve dünyanýn ilk fotoðraflarýný gönderdi. Fotoðraflar, bütün dünya medyasýnda siyah-beyaz olarak yer aldý.
Noel günü üç astronot, yüzeyinden sadece yetmiþ mil yukardan, ayýn çevresinde uçtu. Astronotlar ayýn gri, ýssýz ve dalgalý bir yüzeye sahip olduðunu söylüyorlardý. Sonra roketlerini ateþleyerek, mavi denizler ve sonu gelmez çatýþmalarla dolu bir gezegene doðru dönüþ yolculuðuna baþladýlar. 1968 yýlý sona ermeden, büyük bir heyecan aný yaþanmýþtý. Bu anda ýrkçýlýk, yoksulluk, Vietnam, Ortadoðu ve Biefra’daki savaþlar bunlarýn hepsi bir kenara itilmiþti. Ve insanlar, astronot Michel Collins’in, ertesi yaz takým arkadaþlarý aya indiði zaman kendisi ayýn yörüngesinde dolaþýrken, hissettiklerini hissetti:
‘Dünyanýn siyasi liderleri gezegenimizi, örneðin yüz bin mil mesafeden görebilse, bakýþlarýnýn çok deðiþeceðine gerçekten inanýyorum. O çok önemli sýnýrlar görünmez olur, bu küçük dünya dönmeye devam ederek, kendi içindeki bölünmeleri sükunetle, görmezden gelecek ve ortak bir anlayýþ, özdeþ muamele için haykýran yekpare bir görüntü sunacaktýr. Dünya göründüðü gibi olmalýdýr:
Mavi ve beyaz, kapitalist ve komünist deðil.
Mavi ve beyaz, zengin ya da yoksul deðil.
Mavi ve beyaz, imrenen veya imrenilen deðil.’