2015-2016 dönemi BM Güvenlik Konseyi geçici üyeliði için Perþembe günü yapýlan oylamanýn üçüncü turunda Türkiye sadece 60 oy alabildi. Oysa 2008 yýlýnda yapýlan oylamada 151 oy almýþtý. Altý yýl öncesi için yapýlan kampanyanýn bu kez yapýlmadýðý kesin. Ama görünen o ki Türkiye’nin popülaritesi de zaman içinde önemli oranda erozyona uðramýþ.
Bu erozyonun nedenlerini bilimsel kesinlikle ortaya koymak ciddi bir araþtýrma yapmadan mümkün deðil. “Tahminler” IÞÝD’e karþý operasyonda çekimser davranýlmasýnýn, çeþitli lobilerin faaliyetlerinin, Mýsýr ve Suudi Arabistan’ýn çabalarýnýn etkili olduðu yönünde. Türkiye’nin kendi içindeki sorunlarýn da tercihler üstünde etkili olmuþ olmasý olasýlýðý güçlü.
***
Türkiye’nin herkesin beklentisini karþýlayabilmesi, bütün çýkarlarýný dünyanýn geriye kalan ülkeleriyle uyumlaþtýrabilmesi doðal olarak imkansýz. Suudiler Sisi rejimini destekliyor diye biz de ayný rejimi destekleyemeyiz. Ya da Batý basýnýný mutlu etmek için tek baþýmýza maceraya atýlýp Suriye’de sonu gelmeyecek bir savaþýn içine sürüklenemeyiz.
Ancak daha dikkatli ve karþýmýzdakilerin hassasiyetlerini göz önünde bulunduran bir üslup benimseyebiliriz. Eskiden olduðu gibi sorunlar üstü pozisyon alýp, taraf yerine hakem olabiliriz. Din-demokrasi dengesiyle yarattýðýmýz emsali yeniden canlandýrýp, dünyaya özenilecek bir model sunabiliriz. Ülkenin hayati çýkarlarýný doðrudan ilgilendirmeyen konulardaki ýsrarýmýzdan vazgeçebiliriz.
Diyebilirsiniz ki BM Güvenlik Konseyi üyeliði artýk geride kaldý, zaten bu kadar kýsa bir aradan sonra baþvurmak hataydý. Olabilir, ama oylama bize Türkiye’ye duyulan sempatinin erozyona uðradýðýný, yumuþak gücümüzün, ikna kabiliyetimizin azaldýðýný gösterdi. Hep birlikte bu oylamadan ders çýkartmamýz, süreç, söylem ve siyaseti yeniden düþünmemiz gerekiyor.
Çünkü belli ki 2008’den bu yana uygulanan politikalar ve pek çok sorun için benimsenen sert üslup etkimizin artmasýna, Türkiye’nin gücünün pekiþmesine yol açmamýþ. Dünyanýn beþten büyük olduðunu söylememiz, Mýsýr’da darbeyle iþbaþýna gelen rejimi en sert þekilde eleþtirmemiz, Gazze konusunda tavizsiz tutum takýnmamýz BM üyeleri üstünde fazla etki yaratmamýþ.
Unutmayalým ki deðiþen koþullar devletlere kendi siyasetini de dikte eder. 2011 yýlýndaki üslubunuzu, 2014 yýlýnda koruyamazsýnýz. Arap Baharý’nýn seyri sizi farklý konuþmaya, farklý tutum almaya sevk eder. 2009 yýlýnda Ýsrail’e karþý sert durmanýz Ortadoðu’da ve hatta dünyada prim yapabilir. 2014 yýlýndaysa Ýsrail ile barýþmanýz gerekebilir.
Hepsinden önemlisi de sorunlar envanterinizi eritmeniz, özellikle sorun üretme potansiyeli son derece yüksek olan bu coðrafyada þarttýr. Eskilerini biriktirirseniz, çözümleri ertelerseniz, hem sorunlarýn kangren olmasýna yol açarsýnýz, hem de sorunlar sinerjisi yaratýrsýnýz.
Ermeni sorunu, Ýsrail sorununuzu tetikler, Amerika ile zaten gergin olan iliþkileriniz bu sorunlardan etkilenir. Bir de üstüne Mýsýr binince, Mýsýr’ý destekleyen Körfez ülkeleri de karþýnýza geçince, Kýbrýs sorunu Ýsrail’le birleþince, içine bir kez daha Mýsýr eklenince pek çok konu yönetilebilir olmaktan çýkar, güvenliðinizi tehdit etmeye baþlar.
***
Güvenliðiniz tehdit edilince de krizler derinleþir, yumaðý çözmek, sorunlarýn özüne inmek zorlaþýr. Demokrasinizin ayýplarý abartýlmaya, aldýðýnýz siyasi pozisyonlar haksýz olarak eleþtirilmeye baþlanýr. Her þey, herkes üstünüze geliyormuþ gibi olur. Ýçinize kapanýr, dünyadan kendinizi izole etmeye baþlarsýnýz. Kapýldýðýnýz sorunlar girdabýnda kendi kendinize zarar verirsiniz.
Türkiye’nin þansý böylesi bir girdaba kapýlamama potansiyeline sahip olmasý. En büyük badirelerden bile hiç beklenmedik manevralarla çýkmayý bilmesi. Bu denli kaygan bir zeminde, bir yandan savaþa girmemeye çalýþýrken, diðer yanda da IÞÝD’in Kobani baskýsý sürerken Kürt sorununun çözümü yolunda adým atmasý, atabilmesi bunun ispatý deðil mi?