Son birkaç gün boyunca haberlerin akýþýnda kendine yer bulan, ama sebebleri üzerinde durulmayan bir husûsa deðinmek istiyorum.
Yunanistan ve Güney Kýbrýs'da bütün þiddetiyle, hattâ gitgide þiddetlenerek süren ekonomik ve mâlî çöküntü.
Bizim dýþ politika muhâbirlerimiz ve yazýiþleri editörlerinden önemlice bir bölümü dünyâdaki olaylar "Türk Gözü" ile bakmaða maalesef pek alýþkýn deðildir. Bu sözüm onlarý kýrsa bile dost acý söyler fehvâsýnca bu tesbîtimi geri alacak deðilim.
Onlar olaylara genellikle, haberlerini makasladýklarý yabancý ajanslarýn gözüyle bakarlar. Oysa oralardan bakýnca gördüklerinizle "bizim balkon"dan seyrederseniz görecekleriniz arasýnda çoðu kez mâhiyet farký vardýr.
Bu baðlamda Güney Kýbrýs ve Yunanistan ekonomik krizlerine, hattâ felâketlerine dâir bizim gazetelerde yayýnlanan haber ve yorumlardan hiç birinde bunun en önemli sebeblerinden birine tesâdüf edemezsiniz. Oysa o sebeb direkt olarak Türkiye'yi ilgilendiriyor!
Evet, Yunanistan ve Güney Kýbrýs'ýn bu yýl baþlarýndan îtibâren böyle tepetaklak gitmesinin en önemli sebeblerinden biri ASKERÎ HARCAMALARIDIR!!!
Biri ufak öbürü bücür bu iki ülke, onyýllardýr Türkiye'ye karþý kullanýlmak üzere Batýlý ülkelerden satýn aldýklarý milyarlarca dolarlýk silah yüzünden bir an gelmiþ, âdetâ yüreðine inerek yere yýðýlan iki adam gibi gümbür gümbür aþaðý gitmiþlerdir.
Buna hem ekonomide hem tabâbetde "kollaps" denir!
Týpký Lafontaine'in o ünlü "Öküze Özenen Kurbaða" masalýndaki gibi bizim iki kurbaðamýz da þiþine þiþine bir an gelip çatlamýþlardýr.
Elbet baþka sebebler de vardýr ve bunlar da önemsiz sayýlmaz ama asýl sebeb budur.
Üstelik "sevgili dost ve hâmîleri" Almanya ve Fransa bunu fevkalâde iyi görmelerine raðmen ne Yunanistan'ý uyarmýþlardýr ne de onun "Beberûhisi" Güney Kýbrýs'ý!
Þimdi benim buna üzülüp üzülmediðimi soracak olursanýz, doðrusu üzüldüm diyemem.
Aslýnda kimsenin bu hallere düþmesini istememek, düþene de sevinmemek gerekir ama ne yapayým ben o kadar "iyi ahlâklý bir çocuk" deðilim.
Rahmetli Annem çok üzülürdü ama ömrüm boyunca bir türlü olamadým.
Onun için "Beter olsunlar!" gibi kaba-saba bir ifâde kullanmakdan kaçýnarak sâdece kemâl-i nezâketle "Meheldir!" deyip geçiyorum.
Türkiye'de ise durum çok farklý:
Onbir milyonluk Yunanistan ve yediyüzbin nüfuslu Rum Cumhûriyeti'ne mukaabil Türkiye bir kere 75 milyonluk nüfûsu ve çok istikrarlý giden ekonomik durumuyla bambaþka bir ülke. Üstelik bütçesindeki eðitim ve saðlýk harcamalarýný, Cumhûriyet târihinde ilk defâ olarak savunma harcamalarýnýn üzerine çýkardý.
Bunu yapabilen ülkeler iktisâdî durumlarýný da sür'atle düzeltme yoluna girerler. Çünki askerî harcamalar, zarûrî de olsalar "kör" harcamalardýr. Sýrf masrafdýr, mâlî getirisi yokdur.
Bu tabii savunma sanâyîi için geçerli, deðildir, o baþka bir kalem. Silah, cebhâne, askerî araç ve gereç gibi ürünleri bizzat üreterek hem para tasarruf edebilir hem de üstelik bunlarý baþka ülkelere satarak muazzam paralar da kazanabilirsiniz.
Ýþte Türkiye tam da bunu yapýyor.
Artýk askerî malzemelerimizin %55'lik bölümünü bizzat üretiyoruz ve sâdece bu yýl muhtelif ülkelere birbuçuk milyar dolarlýk ihrâcat da yapabileceðiz.
Bu oraný yüzde doksanlara, ihrâcâtý ise çift hâneli rakamlara ulaþtýrmak çok da zor deðil artýk Türkiye için.
Yunanistan ve G. Kýbrýs'ýn ise ne genel olarak bir sanâyî üretimleri var ne de özel olarak askerî malzeme üretimleri...
Ve onlar þiþinmekden helâk oldu!
Pekiii, Türkiye'nin askerî harcamalara bu kadar öncelik tanýmasý kötü deðil mi?
Eðitim ve saðlýk harcamalarý daha ileride olduðu sürece kat'iyyen deðil!
Hattâ bâzen daha ileri olmasa dahî gerekli olabilir ki hâlihazýrdaki durum öyle hiç deðil.
Zâten ne demiþ elin Romalý gâvuru:
"Si vis pacem para bellum!"
Sonra bizim dünyâlar durdukça nâmý yürüyesi Ziyâ Paþamýz almýþ bunu Müslümanýn da anlayacaðý þekle sokmuþ:
"Hazýr ol cenge eðer ister isen sulh ü salâh!"
Bu kadar basit!