Bu günlerde 2013 yýlýnýn nasýl bir seyir izleyeceði de belli olmaya baþladý. Öyle anlaþýlýyor ki durgunluk korkusu, diðer bütün ‘korkulardan’ daha aðýr geliyor. Bu durum, en çok Avrupa ve ABD’de kendini gösterse de, Ýngiltere’de yüksek borçluluk seviyesine raðmen, buraya eklemlenmiþ gözüküyor. Fed Baþkaný Ben Bernanke, beklenen konuþmalarýný yaptý ve daha önce belirledikleri çýkýþ stratejisinde niteliksel bir deðiþiklik olmayacaðýný anlattý. Yani iþsizliði düþürmeye çalýþacaklar þu anda ana hedef bu. Ama merkez bankalarýnýn taþýdýklarý bu durgunluk kaygýsýný 2013’le birlikte þirketler de aþmaya çalýþýyor. Avrupa’daki siyasi olumsuzluklara raðmen, yýlbaþýndan itibaren veriler yukarý yönü iþaret ediyor. Örneðin Ýngiltere merkezli Market Economics tarafýndan yayýnlanan küresel Ýmalat Sanayi Satýnalma Yöneticileri Endeksi (Manufacturing PMI), 51.5 ile ocak ayýnda eþiðin üzerinde yer aldý. (PMI verisinin 50 puan eþiðinin üzerinde yer almasý imalat sanayinde geniþlemeye, 50 eþiðinin altýnda kalmasý ise daralmaya iþaret ediyor.)
PMI endeksi gbi önemli öncü göstergenin son aylarda yukarý yönlü olmasý Çin ve ABD kaynaklý ama buna çok yakýnda Ýngiltere’de ve Japonya’daki geniþleme eðilimleri de eklenecek. Avrupa’da ise Almanya yerinde sayýyor ama Ýrlanda, Hollanda gibi ülkeler durgunluðu aþma yolunda. Fransa ve Ýtalya ise çok sorunlu. Ýþte bundan dolayý, Fransa Euro’nun deðerini yüksek buluyor. Bir zamanlar -yani Sarkozy zamanlarýnda- yedikleri içtikleri ayrý düþmeyen Almanya ve Fransa þimdilerde atýþmaya bile baþladý. O zaman sonuç: Krizden çýkýþý -yine- ABD batý adýna yönetecek, Almanya merkezli daralan -hem coðrafi hem de ekonomik olarak- bir AB senaryosu yavaþ yavaþ devre dýþý kalýyor. Ýtalya’da seçim sonuçlarýnýn netleþmesinden ve hükümetin ortaya çýkmasýndan sonra Fransa-Ýtalya ve Ýspanya, Almanya’ya raðmen çok farklý bir AB yolu tutturabilirler. Özellikle Ýrlanda’nýn dönem baþkanlýðýnda Kýbrýs sorununun çözümüne paralel olarak Türkiye-AB iliþkileri, hiç de Almanya’nýn istemediði bir yöne doðru dümen kýrabilir.
Bu dönemde çok önemli bir kurum:TSE
Þunu hemen belirtmek lazým ki, AB’nin bu yol deðiþimi, Türkiye’nin barýþ sürecini de destekleyecektir. Çünkü bu durumda AB, hem ekonomik geliþmesini hem de enerji tedarik stratejisini Türkiye üzerinden doðuya dönerek gerçekleþtirmeye çalýþacaktýr ve burada da acele edecektir. Ancak tam burada bütün bu dönemin ‘yeni döneme’ hazýrlýðý içeren bir ara dönem olduðunu belirtelim. Böyle olunca hem IMF, BM, NATO gibi küresel kurumlarýn yeni biçimleri için çok þiddetli bir mücadele olacak hem de kriz sonrasýnýn yürütücüsü olan ülkeler bu dönemde müthiþ bir öne çýkma mücadelesi verecekler.
Þimdi bu anlamda biliyorsunuz uzunca süredir bir kur savaþlarý söylemi var. Bu aslýnda bir pazar paylaþýmý savaþý. Ama ben size kur savaþýndan da önemli bir alan söyleyeyim: Standartlar savaþý. Bu hafta baþý bir grup ekonomi yazarý ve akademisyen olarak yalnýz bir adamý, Türkiye Standardlarý Enstitüsü Baþkaný Hulusi Þentürk’ü dinledik. Þentürk’ün verdiði bilgiler ve yakýnmasý çok þeyi anlatýyor. Þentürk, þu anda pazar paylaþýmýnýn tam anlamýyla bir standartlar savaþýyla yürütüldüðünü söylüyor. De Jure olarak yani ülkelerin resmi standart kuruluþlarý tarafýndan hazýrlanan standartlar ve bunlarýn denetimi hem bir koruma hem de müthiþ bir denetim, gözetim pazarý oluþturuyor. Bu denetimi ve gözetimi alan ülkeler ayný zamanda, denetim yaptýklarý firmalarýn, ülkelerin teknolojisine, sýrlarýna ulaþýyor. Yaklaþýk 200 milyar dolarlýk bir denetim pazarý var karþýmýzda ve bu pazarý Almanya, ABD, Ýsviçre, Fransa ve Ýngiltere paylaþýyorlar. Dünya standartlarýnýn belirlendiði Uluslararasý Standartlar Teþkilatý (ISO) Komiteleri’ne katýlýmda ABD birinci, Almanya ikinci, tabii ki Türkiye üç komite baþkanlýðý ile sonlarda yer alýyor. Geliþmiþ ülkeler hem standart belirlemeye hem de kendi standartlarýný dayatmaya çalýþýyorlar. Örneðin Almanya, Afganistan’ýn standardizasyon altyapýsý için Almanya Standartlar Enstitüsü (DIN) aracýlýlýðýyla 8 milyon Euro ayýrmýþ. Tabii bu Afganistan’a yapýlan rutin yardýmdan kesilmiþ. Öte yandan Irak için dýþ ticaret gözetimi yapan Fransýz firmasý Bureau Veritas’ýn gözetim hizmet bedeli yüzde 03,2 ve araç baþýna 65 dolar. Yani Türkiye’den gelen günde ortalama 500 týr, yýlda 30 milyon dolar Fransa’ya ödüyor. Üstelik Fransýzlar istediklerini geri çeviriyorlar. Türkiye’nin 2023 vizyonu çerçevesinde yapacaðý nitelikli yatýrýmlarýn gözetim pazarý þu an 6 milyar dolar civarýnda. Bu rakam sizce kime gider? TSE Baþkaný buna benzer bir olayýn Akkuyu Nükleer Santrali için yaþandýðýný söylüyor. Beþyüz milyon dolarý aþan denetim maliyeti TSE yerine dýþarýya gidecek. TSE ihaleye bile çaðrýlmamýþ. Oysa TSE bu denetimleri yapacak yeterliliðe sahip.
Þimdiye deðin Türkiye’nin gözleri kapatýlmýþ, hem de savaþla, kanla kapatýlmýþ niye, iþte bu milyarlarca dolarlýk pazarlara dönüp bakmasýn, evlatlarýnýn kanýnda boðulsun diye. Üstelik savaþýn sürmesini isteyenler bunu bu ülkeyi sevdiklerini söyleyerek yapýyorlar. Ýþte Türkiye’ye savaþýn ekonomik maliyetinin belki milyonda birini yukarýda anlattým.