Siyasete, herkesin kulaðýnda güzel bir melodi yaratan bir cümle yerleþtiði anda, alarma geçerim!.. Hele bu cümle, arkasý doldurulmadan söylenmeye baþlanmýþ, giderek slogan kimliðine ulaþma eðilimine girmiþse, vahimdir. Gördüðüm, “düþmanlarý azaltýp, dostlarý çoðaltalým” böyle bir cümle. Ya, arkasýný doldurup, belli bir “ideolojik zemine” oturtacaðýz, ya da arkasýna bakýp ne olduðunu anlayacaðýz.
Düþmaný yaratmadýk, aksine, ihanet gördük...
Önce anlaþmamýz gereken þudur. Türkiye, “komþularla sýfýr sorun” stratejisi ile yola çýkmýþ bir yönetim anlayýþýna sahip. Karþýlaþtýðýmýz olaylar ise, bizim için geleceðin yol haritasýný belirlemekte önemli.
1. Türkiye, Ýran ve Suriye ile ikili iliþkilerini emperyalist odaklardan gelen “eksen kaymasý” propagandasýna karþýn dostluk zemininde yürüttü. Bugün, “Türkiye Suriye’de yanlýþ yaptý, Sünnici politika izledi, oysa Beþar’la iliþkiyi kesmemeliydi” diyenlerin tamamý, o süreç yaþanýrken emperyalizmin “eksen kaymasý” iddiasýný sütunlarýna taþýyorlardý!.. “Reel politik” Türkiye’nin Beþar’a karþý politikasýndan bu zevatýn memnun olmasýný gerektirir, hayýr, onlar, kendilerine söyleneni tekrarlayan papaðanlar olduklarý için, Türkiye’nin Suriye politikasýnýn yanlýþ olduðunu, hatta ülkelerinin DAEÞ’le iþbirliði yaptýðýný savunuyorlar.
2. Türkiye, Suriye’nin bu hale gelmesini önlemeye çalýþan tek küresel ve bölgesel güçtür. 2011 Aðustos ayý. Davutoðlu Þam’da Beþar’a tam 6 saat demokratikleþmenin önünün açmasýný, aksi halde Suriye gibi bir ülkenin kalmayacaðýný anlattý. O, Ýran ve Rusya’nýn sözünü dinlemeyi tercih etti, sonuç ortada.
3. Oysa Beþar, Türkiye’nin bölge barýþýna dönük kararlý duruþunu çok iyi biliyordu. Türkiye 2004-2007 arasýnda gizli arabulucukla Suriye-Ýsrail arasýnda bir barýþ metnini imzaya hazýr hale getirmiþti. Lübnan Savaþý önledi. Devamýnda yine yaptýk, tam imzalanacaðý gün, Ýsrail ordusu Gazze’ye saldýrdý!.. Erdoðan’ýn Davos’taki “one minute” çýkýþýnýn bir perde arkasý var, bugün, “Ýsrail ile iliþkileri düzeltmek lazým” fikrini sanki dünya diplomasisini yeniden keþfediyormuþ gibi söyleyen kelaynaklar, bunu bilmiyor mu?
4. Türkiye, empeyalist kuþatma altýnda kalmýþ iki büyük komþusuna, bütün riskleri göze alarak yardým elini uzatmýþ bir ülkedir. Ýran. Erdoðan’ýn, Brezilyalý Lula’yý ikna ederek üç ülkenin dýþiþleri bakanlarýna imzalattýðý 17 Mayýs 2010 tarihli Tahran Deklarasyonu. Lafý uzatmaya gerek var mý? Var. Ýran’ýn bize karþý sergilediði ihanetten kütüphaneleri dolduran kitap çýkar.
5. Ukrayna Savaþý ve Kýrým’ýn ilhakýndan sonra nefes alamayan Putin’in, 1 Aralýk 2014 Ankara ziyareti, AB’ye, Erdoðan’ýn yanýnda “Türk Akýmý” projesi ile bilinen resti. O ne yaptý? Suriye’ye girdiði gün, 1.300 yýllýk Türk topraðý Bayýrbucak ve Türkmendaðý’nda katliam!..
6. Avrupa ile iliþkilere hiç girmiyorum. AB üyeliðini “ulusal stratejisinin merkezine oturtmuþ” Türkiye’yi, nasýl Ýslamofobi hareketlerinin içine çektiklerini, Almanya örneðinde olduðu gibi nasýl hýrpalamaya can attýklarýný birlikte izliyoruz.
Samimi dostluk eli uzatmanýn karþýlýðýnýn ne olduðunu gördük. Eðer “dostlarý çoðaltma” kavramýnýn arkasýnda bu yaþanýlanlarý unutma ve “yalancýlýklarý denenmiþ” insan ve yönetimlerle yeniden el sýkýþma eðilimi varsa, orada durun.
ABD ile iliþkinin yeniden tarifi gerekli...
Býrakýn, Diyojen gibi elimize feneri alýp yeni dostluklar aramayý, önümüzdeki en önemli görev, ABD ile iliþkilerin yeniden tarifidir. “Türk-Amerikan stratejik ittifaký” cümlesi artýk tarihin çöp tenekesindedir. Çünkü öyle bir ittifak yok, bunu bi’tek biz açýklamalarýmýzda zikrediyoruz. Amerika öyle bir ittifakýn olmadýðýný bildiði için Suriye’de Türk ulusal güvenliðine aykýrý hareketleri kolay yapýyor.
Hedef: Erdoðan’ý vesayet politikacýsýna çevirmek...
Salladýlar, yýkamadýlar, hedefi anladýk, Erdoðan’ý çevreleyip -ne bileyim- “Mesut Yýlmazlaþtýrmak” gayreti ufukta görülüyor. Paralel Yapý’ya FETÖ dememize ABD ve AB’den gelen seslere hemen kulak kabartýp ortalýða dökülmeye hazýr bir kesim olduðu belli. Terörle mücadelenin orta yerine “çözüm süreci” laflarýný katmaya hazýrlananlar da...Hayýr!..
Bence dünyanýn ve yerli iþbirlikçilerinin ve yakýnda görünüp de devreye girmeye hazýr olanlarýn ýskaladýklarý bir ana nokta var: Erdoðan “yalan”dan nefret eden, “hesabi” deðil “hasbi” insanlarla yürüyen bir karakter.
TÝM konuþmasýndan þu cümlesi beni rahatlattý: Doðduðum büyüdüðüm yer Kasýmpaþa’da dedikleri gibi; delikanlý olun, ciðerimi yiyin. Bizim anlayýþýmýz budur.
Destekliyorum. Düþmanýmýz olanlar öyle kalabilirler, biz, “delikanlý dostlara” yönelelim...