Düşmanımın düşmanı Esed’se...

Obama, zengin petrol yataklarına sahip Latin Amerika ülkesi Venezuela’yı “Amerikan çıkarları açısından ulusal güvenlik riski” ilan etti. Nedeni, “Bolivarist” eski başkan Chavez’in devamcısı yönetimin izlediği “bağımsızlık” politikaları. Yeni cumhurbaşkanı Maduro bunu yaparken izlediği rotanın tamamına katılıyor muyum? Hayır. ABD gibi büyük bir gücün baskısı altında ülkedeki muhalif seslerin tamamını “emperyalist işbirlikçisi” ilan etmesini ve muhalif liderlerle gazetecileri sudan gerekçelerle hapse atmasını kim destekler? Fakat, Latin Amerika’yı tarihsel olarak “arka bahçesi” olarak görmüş, darbeler yaptırmış, başkentlerin yüksek makamlarına ordusunun silahlarını halkına çeviren kukla yöneticiler yerleştirmeye alışmış bir emperyalistin tehditli varlığının bu işleri tetiklediğini de izliyorum. 

Amerika petrol gelirleriyle ayakta duran Venezuela’yı ekonomik ambargo ile sıkıştırıyor, halkın yaşam kalitesi hızla düşüyor. Amaç; önce sokakta kaosu yaratmak, devamında da bir darbeyle “Bolivarist”lerden kurtulup ülke petrolünün icabına bakmak...

Washington, Venezuela’da halkın sandık tercihini hiçe saydığını ve elindeki gücü bu ülkede bir “rejim değişikliği” için kullanacağını Obama’nın ağzından açıkça söylüyor... Amerikan medyasında Maduro hakkında müthiş bir algı operasyonu var, yani, yarın cumhurbaşkanının başına bir şey geldiğinde “hak etmişti” diyecek ama Venezuela’nın yerini haritada gösteremeyecek bir kamuoyu da hazır!..

Bir yönüyle baktığınızda Obama’nın bu yaptığının Putin’in Kırım politikasından bir farkı yok. Putin oyunu daha açık oynadı, gitti Kırım’ı ilhak etti, ABD yakında Venezuela’yı işgal eder mi, bilmem...

Pis bir dönem...

Çifte standartların ve adaletsizliğin hakim olduğu berbat bir dönem yaşıyoruz. Halkın tercihleri doğrultusunda ülkelerini daha bağımsız kılmaya çalışan ve karşılaştıkları “süper güç müdahalesi” nedeniyle savunmaya geçen bir siyasi kadro ABD’nin “güvenlik tehditi” ama 200 bin masum insanı öldürmüş, Ortadoğu’da Şii milis/Sünni radikal DAEŞ ikileminde korkunç bir savaşa neden olmuşBeşar Esed değil!..

Bunu nereden anlıyoruz? ABD Ulusal İstihbarat Direktörü James R. Clapper’ın 26 Şubat’ta Amerikan Senatosu Silahlı Kuvvetler Komitesi’ne sunduğu rapordan... O raporda Esed, Ortadoğu’da etnik/dini çatışmaları derinleştiren ve bölgedeki “Amerikan müttefikleri” için sorun çıkartan bir adam olarak tanıtılıyor, o kadar.

Hizbullah artık terörist değil

Bir de önemli gelişme var: Söz konusu yıllık raporun terörizm bölümünün geleneksel isimleri İran ve Hizbullah artık o listede yok, yalnız DAEŞ var ve İran ilk kez ABD’nin hedef aldığı bir terör grubuyla savaşan “iyi çocuklar” bölümünde yer alıyor. Raporun kamuya açıklanan özetinden haberdarız, ama, PYD’nin de Hizbullah gibi liste dışı olduğunu tahmin etmek pek zor değil. Rapor, Amerikan istihbarat servislerinin, İran’ın Suriye-Irak coğrafyasında sergilediği askeri tutumdan rahatsız olmadığını, yalnız, bu politikanın bölgede Sünni unsurların daha sert tepkisine yol açabileceğinden “endişe ettiğini” de gösteriyor.

“Bolivarist” Maduro için üzgünüm. O, anti-Amerikancı çizgisini sergilemek için Tahran ve Şam’a yakın bir politikayı tercih etmişti ama, Amerika’nın Ortadoğu stratejisinde “işbirliği yaptığı” iki başkente artık dikkat etmek zorunda!..

‘Hitler’le işbirliği...

Türkiye’de hükümet muhalifi unsurların, Erdoğan-Davutoğlu ikilisinin Ortadoğu politikasında “batağa saplandığını” ispatlamak için Esed’in ABD tarafından muhatap alınması karşısında “sevinç gösterisi” yapmaları tarihe not edilmeli...

“Düşmanımın düşmanı Esed’se, Esed’in yanındayım” mantığı devreye girmiş görünüyor. 2. Dünya Savaşı’nın iki Batı’lı demokrasi gücünün liderleri Roosevelt ve Churchill bunu Stalin’e karşı bile yapmadılar, “önce şu Hitler’i bir halledelim, sonrasına bakarız” deyip, Sovyetler ile omuz omuza savaşmayı tercih ettiler.

Biliyorum, Obama, Roosevelt’in yanında -belki- orta düzeyli bir Beyazsaray memuru olabilirdi, İngiltere Başbakanı Cameron’un ise bu kapasitesiyle Churchill’in purosunu yakmakta atik davranan bir görevli olmaktan başka çaresi yok.

İyi de, size ne oluyor?

Bir toplantıya katıldığınız Irak kentinden Ankara politikalarına “saydırırken” Süleymaniye’nin Bağdat’tan sonra İran’ın hakim olduğu ikinci önemli Irak kenti olduğunu okurunuzla paylaşmıyorsunuz...

Kerry, Esed’i muhatap aldı diye sevinç manşetleri... Yıllarca Türkiye’yi Ortadoğu’da “Sünnici” politika izlemekle suçladınız, tutmadı ama İran’ın yaptıklarına sesiniz çıkmıyor. Anti-emperyalist olduğunuzu söyleyip Esed’in yanında yer alıyorsunuz, adam, Obama’nın korumasında çıkıyor. Venezuela halkının ensesinde pişirilen bozadan ise haberiniz bile yok.