“Düþman”ýmýzý tanýyor muyuz?

Dýþiþleri Bakaný Hakan Fidan geçenlerde, "Suriye'de 2,5 devletle mücadele ediyoruz" dedi.

Suriye'deki baþ düþmanýmýzýn Amerika olduðunu biliyorduk. "Buçuk"un da Fransa olduðunu öðrendik. "Diðer baþ belamýz Ýran mý; Rusya mý" diye düþünürken, "Ýngiltere..." cevabýyla irkildik!

Zira Ýngiltere'yi hiç düþünmemiþtik. Çünkü Suriye'de hiç görmemiþtik! Hatta, "BREXIT"ten sonra iliþkilerimiz daha da geliþti diye biliyorduk!

Ayrýca Suriye-Filistin cephesinden kendiliðimizden çekildiðimize bakmayýn; Çanakkale ve Kut'ül Amare'de Ýngilizlere kök söktürmüþtük...

ÝNGÝLÝZLER "SÝNSÝ" DÜÞMANDIR!

Problem de burada baþlýyor. Mertçe savaþmaya alýþýk olan Türk milleti, sinsi saldýrýlarý anlayamýyor. Asýrlýk tecrübe, "Düþmaný iyi incelemeden yenemezsin" diyor ama milletimiz düþmanýný bile tanýmýyor!

Çünkü en tehlikeli düþman olan Ýngilizler, çok sinsi çalýþtýðý için anlaþýlmýyor.

Peki Ýngilizler bize neden bu kadar büyük öfke duyuyor?

Efendim, Ýngilizlerin Türk düþmanlýðý aslýnda Ýslâm düþmanlýðýndan kaynaklanýyor!

Bu öyle bir düþmanlýk ki, yaklaþýk iki asýr devam eden "Haçlý Seferleri", Ýslâmiyet'e Ýngilizlerin sinsi saldýrýlarý kadar zarar verememiþti. Daha doðrusu bütün dünyayý Britanya'ya taþýmak için çalýþan Ýngilizlerin "hýrsý" ile Ýslâmiyet'i yok etmek için yýrtýnan Yahudilerin "sinsiliði", Müslümanlara karþý en tehlikeli "düþman" olan "Haçlý- Siyonist Ýttifak"ý doðurmuþtur.

"Yeni Tip Haçlý Seferleri" diyebileceðimiz bu "sinsi savaþ", 17. yüzyýldan bu yana Ýngiltere'nin öncülüðünde yürümektedir ki, artýk bunlarý iki "taraf" olarak düþünmek doðru deðildir. Ýsrail devletini daha o yýllarda kurmaya çalýþan Benjamin Disraeli gibi baþbakanlar ve Osmanlý'nýn celladý olan George Curzon gibi bakanlar hep Yahudi'dir.

BU SAVAÞI NASIL YAPIYORLAR?

Ýslâm'a yönelik saldýrýlarý koordine etmek için kurulan "Sömürgeler Bakanlýðý", ortaokullardan devþirilen en zeki çocuklarý, gideceði memleketin inanç ve geleneklerine göre eðitmekte ve diplomat; tüccar; seyyah; arkeolog olarak göndermektedir. Bunlar vasýtasýyla "Ýslâmî fraksiyonlar" üreten Ýngilizler, Müslümanlarýn; hakiki Ýslam'a ulaþmasýný zorlaþtýrmýþlardýr!

Merhum Mehmet Oruç, 2003 yýlýnda yayýnlanan "Dinlerarasý Diyalog Tuzaðý ve Dinde Reform" kitabýnda þöyle demektedir:

"Müslümanlarý parçalayýp; birbirine düþürerek kaleyi içeriden fethetmek isteyen Ýngilizler, 'Bir þeyi yapmak için de yýkmak için de o þeyi iyi bilmelidir' prensibi gereði, Ýslâmiyet'i öðretip Ýslâm âlemine gönderdikleri 'âlim' kýlýklý ajanlarla, Müslümanlarý birbirine düþürdü." [1]

Gerçekten Ýngilizler (Yahudilerin 650 yýlýnda kurduðu Þiîliðe ilaveten), bu sinsi yöntemle kurduklarý ve "Ýslâm" diye yutturduklarý Vehhabîlik ve Kadýyanîlik gibi sapýklýklarla Müslümanlarý kýrýk vazoya çevirmiþlerdir.

Bunu baþarmalarýný saðlayan, "düþmaný iyi tanýmak" sýrrýný iyi bilmek gerekir!

LONDRA'DA "ÝSLÂM DÜNYASI" KURMUÞLAR!

1710 yýlýnda "13 yaþýnda bir Müslüman" olarak geldiði Ýstanbul'da 3 yýl daha piþtikten sonra Basra'ya giderek Muhammed bin Abdülvehhab üzerinden 14 yýlda Vehhabiliði kuran Ýngiliz misyoner Mr Hempher, Sömürgeler Bakaný'nýn "ödül" olarak verdiði sýrrý þöyle anlatmaktadýr:

"Beni yeraltýndaki bir salona götürdüler. Büyük bir masada Osmanlý Padiþahý, Þeyhülislâm, Ýran Þahý ve Þiî Ýmamý kýyafetli kiþiler oturuyor, hepsi; kýyafetinin dilini konuþuyordu. Görevli, 'Bunlarý aynen asýllarý gibi yetiþtirdik. Düþmanlarýmýzýn ne düþündüðünü anlamak için plânlarýmýzý önce bunlara söylüyor; verdikleri tepkiye göre güncelliyoruz. Bu stratejiyle yüzde 70 isabet saðlýyoruz. Deneyebilirsin. Nasýl olsa Necef âlimi ile görüþtün' dedi. Necef'te, Þia Ýmamýna sorduðum sorularý buradaki benzerine sordum, cevaplarý aynýydý. Þeyh-ül Ýslâm giyimli kiþi ise, Ýstanbul'daki hocam Ahmed Efendi gibi konuþuyordu!"[2]

Þimdi de, 150 yýl sonraki Londra'dan bir kesit aktaralým.

Sultan Abdülmecid Han'ýn Bahriyesinden Kaptan Mustafa Bey, 1858 yýlýnda gittiði Londra'da, Ýstanbul'dan tanýþtýðý "emekli misyoner"lerin gezdirdiði "Londra Misyoner Cemiyeti"ni þöyle anlatmaktadýr:

"Haþmetli bir binada her dine mahsus daireler vardý ve o dinde yetiþtirilmiþ Ýngiliz misyonerler görevliydi. Ýslâm bölümünde, Sünnî kýsmýnda 4; Þiî kýsmýnda ise 25 bölüm vardý. Bir Müslüman olarak ismini hiç duymadýðým mezhepler varmýþ! Sadece Zerdüþt adýndaki bir adamýn kurduðu Mazdekizm mezhebi aklýmda kalmýþ!"

Mustafa Bey, "Ýslâm Bölümü"nü þöyle anlatýyor:

"Duvarlar, meþhur Ýslâm eserleriyle; el yazmasý kitaplarla doluydu. Özel çekmeceden büyük bir Arabî kitap çýkardýlar. Sahib-ü Saadet Efendimizin Mekke ve Medine günlerini anlatýyormuþ. Bir büyük kitap daha çýkardýlar ki, eshâb-ý kiram efendilerimizin esma-i þerifleri (isimleri) ile evsaf (vasýf) ve derecelerini anlatýyormuþ. Hiç duymadýðým kitaplarý akýcý þekilde okuyup Türkçeye tercüme ediyorlardý! Büyük bir salona girdik. Yere diz çökerek halka oluþturan 40 kadar Ýngiliz öðrenci, Arapça ve Türkçe diliyle Ýslâm'ýn ince bilgilerini mütalaa ediyordu! Bana da bir mesele sual ederlerse diye ödüm koptu!" [3]

Bu merkez, Mr. Hempher'in bahsettiði yeraltýndaki "Minyatür Ýslam Dünyasý"nýn yeni versiyonlarýndan sadece biridir.

Aktaracaðýmýz birkaç örnek, Ýslâm'ýn en azýlý düþmaný olan Ýngilizlerin Ýslâmiyet'i çok iyi tanýdýðýný ama Müslümanlarýn, "en büyük düþmanýný" hiç tanýmadýðýný göstermektedir:

MÝSYONERÝ, ALÝ AÐANIN EVÝNDE YETÝÞTÝRDÝLER!

Londra Misyonerler Cemiyeti'nin baþkanlarýndan olan Mr. John, daha 10 yaþýnda bir çocukken, 1832 yýlýnda arkadaþý Herbert ile birlikte Ýstanbul'a gönderilerek Ýngiliz Sefiri John Ponsonby'ye zimmetlenmiþti. "Muhammed Ali" adýný verdiði Herbert'ý, Bektaþî Tarikatý'na sýzmak üzere Konya'ya gönderen Ponsonby, adaþý John'u da, çocuk hasreti çeken büyükelçilik hizmetlisi Ali Aða'ya evlatlýk vermiþ, "Ali Aða, bu çocuk senin oðlundur, adý Ýbrahim'dir. Herkese böyle söyleyeceksin. Para sýkýntýsý çekmeyeceksin. Mahalle mektebinde okutacak, geleneklerinizi öðreteceksin. Ama her ay mutlaka elçiliðe getireceksin" demiþti.

Cihangir'de oturan Ali Aða ve eþi Gülsüm Hanýmýn, üzerine titrediði Ýbrahim mektepte de çok baþarýlýydý; hocasý "Zeki"yi eklemiþti.

Ýbrahim Zeki otuz yaþýnda eðitimini tamamladýðýnda, Türkçe ve Arapçayý ana dili gibi konuþan bir "müderris" olmuþ ve Hariciye Nezareti'nde iþe baþlamýþtý. Hatta Ýngiliz Sefir, Hariciye Nâzýrý Reþit Paþa'yý ziyaret etmiþ, sefaret çalýþaný Ali Aða'nýn oðlu Ýbrahim Efendi'ye görev verdikleri için teþekkür etmiþti!

En kritik bilgileri yýllarca Londra'ya aktardýktan sonra Ýngiltere'ye çaðrýlan Ýbrahim Zeki, "Sakal ve býyýðýmý kestim, fesi çýkarýp silindir þapka giydim ve 'Ýbrahim'i burada býrakýp; 'John' olarak döndüm" demiþti.

MR. WHÝTE: KUR'AN'I 20 DEFA HATMETTÝM!

Mr. White ise, Ýstanbul macerasýný þöyle anlatmýþtý:

"16 yaþýnda bir Oxford öðrencisi olduðum 1817'de, Misyoner Cemiyeti'nin seçtiði 13 zeki talebeden biri de bendim. Cemiyet merkezindeki bir yýllýk eðitimden sonra beþimiz Ýstanbul'a gönderildik. Sefirimiz William Adolf, bizi Türk çocuklarý gibi giydirdi, Arabî, Farisî hocasý temin etti. Kur'an'ý 20 kere hatmettik. Abdest ve namazý o kadar iyi öðrendik ki, mollalarý mat ederdik!

Eðitimden sonra sefirimiz bizi toplayarak, 'Birer derviþ olarak farklý tarikatlara süluk edeceksiniz. Vereceðimiz kâðýtlarda tarikatýnýz ve oradaki adýnýz yazýlýdýr' dedi."[4]

REDHOUSE ASLINDA BÝR MÝSYONERDÝR!

Meþhur "kýrmýzý" sözlüðün yazarý James Redhouse ise 1826'da; 13 yaþýndaki bir çocukken Ýstanbul'a gelmiþ ve Sefaretin Türkçe Kâtibi Ferhad Efendi'ye; "Hayri" adýyla teslim edilmiþti. Ferhad Efendi'nin oðlu ile birlikte mektebe giden Hayri, 5-6 ayda Müslüman çocuklardan ayýrt edilemez hale gelmiþti! Ayasofya hocasý Hacý Zihni Efendi'den ders alan Hayri Efendi, Sadarette iþe baþlamýþtý. Arapça, Farsça, Rusça, Grekçe, Almanca ve Fransýzcanýn yaný sýra, Türkçe'nin lehçelerini de öðrenen Mr. Redhouse, yabancý heyetlerle görüþmelerde "Osmanlý mütercimi" olarak yer almýþtý.

1842 yýlýnda yayýnlanan iki ciltlik "Müntehabât-ý Lugat-ý Osmâniyye" adýndaki Türkçe sözlüðü çok beðenilmiþ ve defalarca basýlmýþtý.

1853'te "merkez"e çekilen Redhouse, 27 yýllýk tecrübesini yeni ajanlar yetiþtirmek için kullanmýþtý!

NEREDEYSE ÞEYH-ÜL ÝSLÂM OLACAKTI!

Þark Dilleri Uzmaný Prof. Harley'in oðlu olan 13 yaþýndaki Mr. Nebit ise, 1834 yýlýnda Sefaret hizmetlisi Hüseyin Aða'ya, "Tahsin Efendi" olarak teslim edilmiþti. Tophane'de baþlayan eðitimini, Fatih Medresesi'nde tamamlamýþtý.

Londra'nýn, Ýngiliz Sefârati'nde görevlendirmesi üzerine hocasý Ömer Efendi, "Evladým sen mümtaz bir ulemâsýn. Kadýasker veya Fetva Emini olabilirsin. Hatta Þeyhülislâmlýða kadar gidebilirsin. Niçin gavura hizmet edeceksin" bile demiþti.

Mr. Nebit, sefaretteki görevinden sonra gittiði Hindistan'da, Sömürge Valiliði Divan Üyeliði de bitince "merkez"e dönmüþtü.

VAMBERY'NÝN MÜRÝDLERÝ VARDI!

1832 doðumlu Arminius Vambery ise, manastýrda Müslüman gibi yetiþtirildikten sonra gönderildiði Baðdat ve Þam'da medrese eðitimi almýþ bir Ýngiliz idi. Kýsa zamanda "þeyh" olarak "Þamlý Reþid Hoca" diye anýlan Vambery'nin namý, Sultan Abdülhamid Han'a kadar uzanmýþ ve Saray'a davet edilmiþti. Neyse ki Abdülhamid Han, ajan olduðunu fark etmiþ ve Ýngilizlere karþý kullanmýþtý. Londra'ya döndükten sonra hatýralarýný yayýnlayan Vambery, Müslümanlarý nasýl kandýrdýðýný zevkle anlatmýþtý!

Dünyanýn her yerinde bu yöntemlerle yýllarca Ýngiltere'ye hizmet eden misyonerler, sonra Londra'ya dönerek daha tehlikeli misyoner yetiþtirmektedir. Bugün "Ýslâm düþmanlýðý" Amerika liderliðinde yürüyor gibi görünse de, "ana strateji"yi yine Ýngilizler belirlemektedir.

TEL AVÝV'DEKÝ ÝSLÂM ÜNÝVERSÝTESÝ!

Haçlý-Siyonist Ýttifakýn güney cephesi de boþ durmamaktadýr! MOSSAD'ýn 1956 yýlýnda kurduðu "Tel Aviv Ýslâm Üniversitesi" de, seçme Yahudi çocuklarýnýn "Düþmanýný iyi tanýmazsan yenemezsin" mottosuyla yetiþtirildiði bir "üs"tür! Müslüman ismi verilerek Ýslam ülkelerinde kritik görevlere gelmesi saðlanan bu "âlim" görünümlü Yahudi ajanlar arasýnda tarikat kurarak Müslümanlara hükmedenler vardýr!

Bu sinsi saldýrýlar bugün daha da yoðun olarak devam etmektedir. Ancak Müslümanlarý kandýrma görevini artýk Fetullah Gülen gibi "Yerli Hempher"ler yürütmektedir. Ýçimizdeki devþirmelerle; daha da sinsileþen bu saldýrýlardan kurtulmanýn tek yolu, "düþman"ý iyi tanýmak ve hîlelerine "doðru" bilgilerle karþý koymaktýr.

Oysa bugünkü Müslümanlar, maalesef düþmanýný bile tanýmamaktadýr!

[1] Mehmet Oruç, Dinlerarasý Diyalog Tuzaðý ve Dinde Reform, Arý Sanat Yayýnlarý, Ýstanbul 2017, s. 5.

[2] Vahim ayrýntýlar için: M. Sýddýk Gümüþ, Ýngilizlerin Ýslam Düþmanlýðý, Hakikat Kitabevi, Ýstanbul 2017.

[3] Ýhsan Süreyya Sýrma, Sömürü Ajaný Ýngiliz Misyonerleri, Beyan Yayýnlarý, Ýstanbul 2018, s. 36-57.

[4] Murat Bardakçý, Þahbaba, Pan Yayýncýlýk, Ýstanbul 1999, s. 41-44.