‘Düþünmek için düþünmenin vakti geldiði' söylenmeye baþlamýþsa

(Önce bir rahmet niyazý...

Râsim Özdenören aðabey de fâni dünya hayatýna vedâ ile ebedî hayat yolculuðuna çýktý. Uzun zamandan beri nefes almakta zorlandýðý bir rahatsýzlýk geçiriyordu. Birkaç cümlelik telefon konuþmasýndan bile çok yoruluyordu. Bu yüzden son Kurban Bayramý'nda yormamak için, telefon etmemiþtim.

Râsim Aðabey'e, çýktýðý bu ebedîyet yolculuðunda 'rahmet-i ilâhî'nin yoldaþ olmasýný niyaz ediyorum.)

*

Bu satýrlarýn sahibi, 27 Mayýs 1960 Ýhtilâli olduðunda 15 yaþlarýnda ve Ankara'da öðrenciydi. Ýhtilâlden 5 gün kadar sonra, yaz tatili dolayýsýyla gittiði Samsun köylerinde duyduklarý, gazetelerde baþlayan karalama ve suçlama furyasýndan da, fersah-fersah ilerdeydi. 'Eðer, o gün ordu müdahale etmeseymiþ, ülke çapýnda bütün CHP'liler toptan öldürülecekmiþ. Allah ordudan razý olsun' deniliyor ve kimse, 'Nereden çýkarýyorsunuz bu iddialarý?' diyemiyordu. Çünkü, az-biraz karþý çýkanlar, 'Haa. Demek ki, sen de 'sâkýt'larýn (yani, düþük'lerin, darbeyle devrilen Adnan Menderes'in) tarafdarýsýn.' suçlamasýna mâruz kalacaklarý korkusunu yaþýyorlardý.

Halkýn ihtilâli kabullenmesi için, yalanlarýn uydurulmasý gerekiyordu.. Öldürülen öðrencilerin cesedlerinin, kýyma makinelerinde doðranýp asfaltlara karýþtýrýldýðý gibi korkunç iddialar yazýlýp çiziliyordu.. Ülkede, 1930'lardaki gibi bir faþist baský havasý hâkimdi.

Yassýada'da, 'Yüksek Adâlet Divâný' adýyla kurulan düzmece bir mahkemede ilk dosyalarýn 'Köpek Dâvâsý, Bebek Dâvâsý.' gibi þahsî müptezellik suçlamalarý oluþu, 'sâkýt iktidar' liderlerini halk nazarýnda küçük düþürmek için tuhaf karalamalardan medet umulduðunu gösteriyordu.

27 Mayýs'tan sonra yapýlan o sözde yargýlamalara raðmen, Adnan Menderes, Dýþiþleri Bakaný Fatin Rüþdî Zorlu ve Maliye Bakaný Hasan Polatkan'ýn idâmlarýndan sonra, diðer bütün siyasî suçlular, -hattâ hakkýndaki idâm cezasý, müebbed /ömür boyu hapis cezasý'na dönüþtürülmüþ olan Celâl Bayar bile- 1964'de serbest býrakýlarak, o ihtilâlin yargý faslý tamamen kapatýlmýþtý.

*

12 Mart 1971 Askerî Darbesi'nden sonra yapýlan yargýlamalar da, marksist silâhlý eylemlere elebaþýlýk yaptýklarý gerekçesiyle, önde gelen 3 eylemcinin idâmýndan sonra, 1974 Affý ile kapanmýþtý.

*

12 Eylûl 1980 Askerî Darbesi ise, 15 yaþýnda çocuklar da dahil, 45 kadar idâm ve eski siyasî siyasî liderlere getirilen siyasî hak mahrumiyeti cezalarýnýn 1987'de kaldýrýlmasýndan sonra, yargýlamalar kapanmýþtý.

*

28 Þubat 1997 Askerî Darbesi, belki ideolojik açýdan en derin müdahale olduðu halde, baþta iktidardan düþürülen Baþbakan Erbakan olmak üzere hiçbir siyasî kiþi tutuklanmamýþtý.

Sosyal hayatta gerilim noktalarýnýn tahrik edilmemesini darbeciler de akletmeye baþlamýþtý.

*

Ve '3 Kasým 2002 Seçimleri'nden sonra ise.

Türkiye'de, 20 yýldýr, giriþilen nice hýyanet ve entrikalara raðmen, ülke yönetimine darbecilik yöntemiyle el konulamadý.. Böylesine bir sürekli istikrarlýlýk, halkýmýzýn iradesiyle iktidara gelmiþ bir hareketin lideri olarak sadece Erdoðan'a nasib olunmuþ bulunuyor.

*

Ancaak, '15 Temmuz 20016 Darbe Hýyaneti'nin sanýklarý ve iltisaklýlarý etrafýndaki yargýlamalar devam ediyor. Üzerinden 6 yýl geçmiþ olmasýna raðmen; o hýyanetin içinde yer aldýklarý gerekçesiyle, on binlerce insan, ordudan, emniyetten, kamu yönetim kadrolarýndan uzaklaþtýrýldý; on binlercesi mahkûm oldu. Binlerce kiþi, girdikleri imtihanlarda, sorularýn sýzdýrýlmasý vs. yöntemlerle kazanmýþ gibi gösterilip elde ettikleri diploma veya akademik unvanlarýný yitirdiler.

Ve bunlarýn çoðunu dinlediðinizde, hemen her birisi de kendilerinin mâsûm olduklarýna muhatablarýný inandýrmakta bayaðý baþarýlý taktikler kullanýyorlar. Hatalý olduklarýný söyleyenler çok az..

*

15 Temmuz Darbe Hýyaneti'nin üzerinden 6 yýl geçmesine raðmen, hemen her gün yakalanan birçok insanýn mahkemelere gönderilmeleri sürüyor. Bu duruma, o darbe hýyanetinin arkasýndaki cemaat lideri olan F. G'nin, onyýllarca önceden beri, 'kýlcal damarlarýna kadar gireceðiz.' gibi yönlendirmelerinin etkili olduðu, sosyal bünyenin her tarafýna sýzmalarýnýn gerçekleþtiði ve bunlarýn, aradan geçen bunca zamana raðmen kolay kolay tükenmeyecekleri de anlaþýlýyor.

Yoksa gönül isterdi ki, geçmiþteki darbelerin hemen her birisinde görülen 'dosyalarýn kapanmasý' durumu ile karþýlaþýlsýn ve sosyal bünye rahata kavuþsundu.

Hattâ, o darbe hýyanetinden sonraki ilk aylarda, kanunî takiplerden duyduðu rahatsýzlýðý, Tayyib Bey de, söz konusu cemaati, 'tabaný ibadet, ortasý ticaret, tavaný ise ihanet' þeklinde niteliyordu. Ama, görülüyordu ki, o ihanetin gizlenmesi için, o geniþ 'taban' kullanýlmýþtý.. Bir türlü sonunun gelmemesi de bu yüzdendi.

*

Bunlarý þunun için hatýrlatýyorum:

Özellikle, 'CoronaVirus Salgýný'ndan sonra ortaya yaygýn olarak çýkan 'Zoom Buluþmalarý'nda çeþitli gruplar gibi, F.G.'ye baðlý olanlardan bazýlarý da, dijital teknolojinin imkânlarýyla bu yeni tarz toplantýlara yöneldiler.

Bunlardan birisinin yarým saatlik videosunu izledim evvelki gün. Bu toplantýya katýlanlar kendi aralarýnda, '15 Temmuz 2016 Darbe Hýyaneti' sonrasý durumu deðerlendiriyorlar ve bu iþin içinde olduklarýný; hattâ 'Âdil Öksüz'ün 'Kara Kuvvetleri'nin Ýmamý' olduðunu çok önceden beri bildiklerini, kendileri için kullanýlan 'paralel devlet' nitelemesinin çok yerinde olduðunu; 'Her þeyi bildiði söylenen h. efendilerinin, bu iþin sonunu niye göremediðini', -yarým aðýzla da olsa- eleþtirme noktasýna geldiklerini hissettiriyorlar ve 'önden giden atlýlar'ýn, gittikleri uzak diyarlardan ahkâm kesmeleriyle geçiþtirilemeyecek bir durumda olduklarýný ve artýk, 'düþünmek için düþünmek vaktinin geldiðini'belirtiyorlardý.

*

Sosyal bünyemizi derinden zehirleyen bu durumdan kurtulmanýn ülke için hayýrlý olacaðý açýk olduðundan; o 'fitne ve terör' hareketine hele de 'ibadet' niyetiyle katýlanlarýn, kendilerini 'düþünmek için düþünmek' süzgecinden geçirmek noktasýna gelmeleri ümidiyle.

*