Düşünmek ve inanmak

İlkokul çağındaki bir anımdan söz edeceğim. Öğretmen dünyanın döndüğünü ve gece ile gündüzün böyle oluştuğunu söyledi. Ben bir soru yönelttim. Eğer dünya dönüyorsa ben zıplarım ve durduğum yer altımdan kayar. Çünkü dünya çok hızlı dönüyor ve ben duvara çarparım dedim ve denemek için zıpladım. Aynı yerdeydim ve öğretmene dünyanın dönmediğini söyledim. Tartışma orada bitti. Çünkü ben açıklayabilirse bunu anlamayacaktım ve bu düşünce birçokları gibi tartışmasız kabul edilmiş oldu. Bu anı çocuklukla sınırlandırılmamalıdır. Bildiğimiz, daha doğrusu tartışamadığımız şeyler tartıştığımızın çok gerisindedir. Mesela tarih geçmişi anlatmak için değil geleceğe yön verecek biçimde anlatılır. Mesela cumhuriyetimizin kuruluşu bir yenilginin değil kazanılan birçok zaferin ürünüdür ve onun anlatımı bir efsaneyi andırır. Burada kuruluşumuzu basitleştirmek istemiyorum ve onun büyük bir başarı olduğuna inanıyorum. Ancak bizim inancımız başarının akla değil kahramanlığa bağlı olduğunu söyler.

Siyasete yön veren olaylar dar bir çerçevede anlatılamaz. Dünyanın çok önemli bir yerinde, değerli bir halk tarafından kurulacak devlet herkesi ilgilendirir ve herkes onu bu açıdan değerlendirir ve biz de böyle bakarız. Kurduğumuz devlet, biz dahil, herkes için başarılı bir olaydı. Bugün biz olmasaydık  bölgede daha büyük sorunlar çıkardı ve biz geleceğin de önemli bir garantisi olacakmış gibi görünüyoruz.

İnsanların düşünmekten daha çok inandığı şeyler tarafından yönetilmesi ve bu inançlara karşı olmanın çok geniş bir çerçevede tanımlanması her zaman faydalı olmaz. Dış güçler bu kutsal saydığımız düşünceleri örtü yapar ve kendi amaçlarına ulaşmak isteyebilirler. Çoğu zaman başarılı da olurlar, çünkü o düşünceye karşı çıkmanın yanlış olduğu yılların inancıdır. Bu nedenle siyasi bir olayın hangi örtü içinde yürütüldüğüne değil, hedefinin ne olduğuna karar verilmelidir. Bu şu anlama gelir: Siyasette taraflar artık bir inanç haline gelmiş olan düşünceleri savunup, karşı tarafı ihanetle suçlarsa ve o taraf olaylara günün şartlarına göre bakıyor ve akılla bir yol çiziyorsa hata yapılmış olur. Olaylar günün şartları içinde değerlendirilmeli, kutsal saydığımız oluşumlara saygı gösterilmeli ama onun başka koşullarda geçerli olduğu düşünülmelidir. Aklımız eğer bu düşünceleri bugün için de değerli buluyorsa onu desteklemek gerekir ama sonuç aklın eseri olmalıdır. 

***

Bugün sağcılık, solculuk da başka bir inanç etrafında toplanıp siyaset yapmak bir hesaba alet olmak demektir. Eğer bu hesabı siz yapıyor ve siyasi hedeflerinize ulaşmak için yapıyorsanız güzel değil ama anlaşılır bir tavırdır. Buna göre siyaset yapmak yani eski bir düşünceye dayanarak genelde karşı tarafın hedefidir. Mesela dünyayı etkileyen komünizmin Rusların değil, Almanya’nın yaptığı bir operasyon olduğunu görmek gerekir. Ancak Stalin bunun Almanlar’a hizmet etmesini engellemiş  ve Rusya’nın dünya çapında bir güç olması için kullanmış ve başarılı olmuştur. Putin bir törende Çar’a ve Stalin’e övgü dolu sözler söylerken Komünizmin kurucusu sayılan Lenin’den hiç söz etmemiştir. Yani önemli olan hedefe ulaşmaktır.