24 Haziran akþamý sandýklar açýldýðýnda halet-i ruhiyemiz siyasi bir yarýþý kazanmasýnýn mutluluðunu ve zor bir kampanya sürecini baþarýyla atlatmanýn huzurunu yansýtýyordu. Evet, zor olan yüzde 50 artý 1’i bulmaktý ve zor olan baþarýlmýþ, Cumhurbaþkanýmýz Erdoðan yeni sistemin ilk Baþkaný seçilmiþti.
Siyasetçi için seçim kazanmak, zorlu maratonlarda ipi göðüslemek hep sürur verir. Sevinirsin, rahatlarsýn, derin bir oh çekersin.
Ama asýl duygu seli, seçim gecesi deðil, Baþkanýmýz Erdoðan yemin etmek için meclis genel kuruluna girdiðinde yaþandý. O an hissettiklerimiz bambaþkaydý.
Ýnsanýn sadece siyasi hayatýnda deðil tüm hayatýnda hissedebileceði farklý bir duygu... Siyaseti aþan bir aný yaþama hissi...
Öyle bir an ki, sadece bir kiþinin siyasi serüveni açýsýndan deðil, bir milletin mukadderatý açýsýndan kritik eþiðin aþýldýðýný gösteren bir an...
Cumhurbaþkanýmýz yemin ederken duygularým galeyana geldi, büyük bir sürur ve iç huzurla ‘iþte oldu, baþardýk’ dedim.
Erdoðan’ýn siyaset yolculuðu yüzde 26 ile belediye baþkaný seçildiðinde bir aþama kaydetmiþti. Kazanýlan onlarca seçimden sonra þimdi ise yüzde 53’e yakýn bir oy oranýyla yeni sistemin ilk cumhurbaþkaný oluyordu.
Muhafazakâr demokrat siyasi kimlik, Türk siyasetinde devrim niteliðinde bir dönüþüme imza atýyordu.
Deðiþtirilemez denen sistem deðiþiyor, yapýlamaz denilen reformlar yapýlýyor, kaldýrýlamaz denilen vesayet düzeni kaldýrýlýyordu.
Bu bir liderin baþarý hikâyesi kadar bir milletin baþarý hikâyesiydi.
Galip gelen bir milletin siyasete taþýdýðý büyük bir davaydý.
Duygu seline sebep olan ikinci an, Cumhurbaþkanýmýzýn eþiyle birlikte Külliye bahçesine girdiði andý.
Mehter takýmý o anda hücum marþý çalmadan önce okuduðu Saff suresinin 13’üncü ayetini tilavet ediyordu: “Ve kendisini sevdiðiniz bir baþka (nîmet de) vardýr ki, o da Allah'tan bir nusrettir ve yakýn bir fetihtir ve müminleri müjdele.”
Allah’ýn yardýmýyla gelen büyük bir zafer...
Yeni sistemin ilk baþkaný milleti ve davayý temsil duygusuyla gururlu ama çilekeþ bir yolun yolucusu olarak vakur ve mütevazý bir þekilde kürsüye yürüdü.
Büyük bir siyasi zafer ve büyük bir tevazu...
Ýlk baþkanýn ilk cümleleri tam da bu tevazuyu ifade ediyor, Rabbine yakarýþla baþlýyordu:
“Rabbime yalvarýyorum, bizleri bugünlere eriþtiren rabbime sonsuz hamdüsenalar olsun. Rabbim çýktýðýmýz bu kutlu yolculukta ayaklarýmýzý doðruluk yolunda sabit kýl. Bugün rabbimize ve onun yarattýklarýna, yani halka hizmet için bir güzel yolculuða hazýrlanýyoruz. Ya rab bizi kibirden muhafaza eyle. Ya rab bizi haksýzlýktan, adaletsizlikten, zulümden beri eyle.
Allah'ým bizi ailemizi, bütün yol arkadaþlarýmýzý, yollarýn tuzaklarýndan koru, sen ki her þeye gücü yetensin, bu mübarek günde dileðimiz odur ki bu milleti bir kez daha zaferle müjdele ya rabbi. Çýktýðýmýz kutlu yolculuðu, milletimiz için, insanlýk için hayýrlara vesile eyle ya rab. Allah'ým yalnýz senden yardým dileriz, bizi kendilerinin nimet verdiklerinin yolundan eyle. Dört yýl sonra bir kez daha ayný duygularla bir kez daha amin diyorum. Rabbim nasip etti bir kez daha bu göreve geldik”.
Davalar büyük iddialarla ve büyük dava adamlarýyla hedeflerine ulaþýr. Bir hedefe ulaþan dava adamý ise asýl yolculuðun ve mücadelenin devam ettiði bilinciyle yeni hedeflere yelken açar. Bilir ki, asýl menzil dünya ötesindedir ve asýl amaç Allah’ýn hoþnutluðudur.