Duygusal kopuşa sürüklenmeden...

Bartın, Karabük, Kastamonu, Sinop ve Ordu'da aşırı yağıştan ve selden dolayı yaşanan afet, hepimizi can evinden yaraladı. Allah memleketimizi korusun, böyle bir felaketi bir daha göstermesin, üst üste yaşadığımız zorluklar tam anlamıyla bir hayata memat sınavına dönüştü. Özellikle Kastamonu Bozkurt ilçesinde tümüyle iptal olan hayati sistemler, insanları en temel ihtiyaçlara bile muhtaç hale getirdi. Büyük bir seferberlik başladı yurdun dört köşesinde... Ama pek çok kişinin dikkatini çekense, Ege ve Akdeniz'deki orman yangınlarında kopartılan sosyal medya fırtınasının sel felaketlerinde asla çıkartılmadığıydı...

Ben bunu toplumsal açıdan tehlikeli buluyorum. Üzüntüde, kederde, taziyede, hicranda birleşemeyeceksek ne zaman birleşeceğiz? His dünyalarımızda bile birbirimizle empati kuramıyorsak buzul, çorak bir vadiye gelip dayanmışız demektir. Bu durum artık ne yazık ki 'duygusal kopuş'a sürüklenme tehlikesini de bize hatırlatmaktadır. Yaralarımızı birlikte saramayacaksak, yarınlara nasıl güvenle bakabileceğiz ki?

Özellikle sosyal medyada ama giderek genelleşen hatta toplumsallaşan bir bölünmeyle karşı karşıyayız. Çok sert bir bölünme kamplaşma var. 80 öncesinin sağ/sol çatışmasının benzeri bir gerilime doğru gidiyormuşuz izlenimine kapılıyorum hatta bazen...

O günleri hatırlasanıza! Nasıl da sevmiyorduk birbirimizi, nasıl da mahalleler, sokaklar, marketler, kahvehaneler, okunan gazeteler ve kitaplar bile yarılıp düşman olmuştu birbirine... İşi adam öldürmeye kadar götürmüştü taraflar... Bunun sebepleri üzerinde yeterince zihin yorulduğunu sanmıyorum. Dış güçlerin oyunu var deyip kesip atmanın hem kolaycılık hem baştan savmacılık olduğunu biliyoruz artık. Peki neydi, nelerdi bizleri ölümüne düşman eden? Yüzlerce genç niçin vuruldu? Yüzlercesi hapis yattı, bazılarıysa idam edildi...

Niçin yaşanmıştı bu karanlık tablolar? Eğer toplumu bir buz kıracağı gibi paramparça edebilecek boyuttaki bu ayrışmaların kimyasını çözemezsek, o karanlık günler bir bumerang gibi döne döne geri gelebilir pekala...

Ölümüne sert kamplaşmaların önüne nasıl geçebiliriz?

Siyaset hayatımızı bu şekilde kaplaşmışken, siyasi partilerin patronajlığı bu şekilde artmış, çoğaltılmışken, siyasetin dili bu kadar sert ve öfke doluyken, bizleri ortak paydada birleştirecek, devlet olma bilincinde, millet olma şuurunda toparlayacak, aynı toplumun mensubu olmayı hatırlatacak, bizi bizleştirecek sinerjiyi nereden alacağız?

Sistemle ilgili, sistemden kaynaklanan ciddi sorunlarımız var...