Düz ovada terör

Kürtleri katletmek için yapıldığı söylenen otoyollarda PKK pusu kuruyor, Türk ya da Kürt, belki Laz, belki Çerkez, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı “silahsız, üniformasız” askerleri taşıyan konvoya bombalı saldırı düzenliyor. Askerler üniformalı olsa, silahlı olsa PKK’nın saldırısı mazur görülebilirmiş gibi altını çiziyoruz, “silahsız, üniformasız” diyoruz. Neden? “Ülkenin Güneydoğu’sunda bir savaş var, bunu kabul edin” demenin satır arası ifadesi bu. Kürt sorunu ile PKK’yı aynı kaba koyup, Kürt sorununun çözüm merciinin PKK olduğunu ifade etmenin ve PKK terörü yokmuş illüzyonu yaratmanın meşru yolu. 

“Kürt sorununu çözmezseniz PKK’dan kurtulamazsınız.” Kürt açılımı başladığından bu yana en çok tekrarlanan koca bir yalan bu. PKK terörünün Kürt açılımıyla birlikte aktive olması başkaca bir kanıta lüzum bırakmıyor zaten. PKK Kürt sorununun kronik unsurlarının çözüme kavuşturulması ihtimaline karşı yürütüyor bu terörü ve istiyor ki adına “savaş” diyelim; “Türkiye devleti ile PKK’nın savaşı” hatta “Kürtlerle Türklerin savaşı”. 

“Hiçbir duygudaşlık kalmamış 

bu ülkede, gittikçe ‘bölünüyoruz’ aslında” diyor, Kürt siyasi hareketinin feminist ablası, bir duaya amin der gibi. Dışarıda hiç elemanı olmayan, A ve B kümesinden bahsediyor sanki ve bu iki kümenin hiç kesişim kümesi yokmuş gibi: Kürtler ve Türkler. Kürtler PKK’dan ibaret, Türkler o kadar homojen değil fakat. AK Parti’den ibaret değil mesela, aralarında “Kürt sorununu PKK sorunundan ayrı tutamayız” diyen Türkler de var, neyse ki! AK Partili Kürtler ya da partisiz ama PKK’yı kıyasıya eleştiren Kürtlere ne demeli: Onlar Kürtler kümesine girmiyor bile, onlara kısaca HAİN diyor PKK! 

‘Bir yudum mutluluk’

Düz ovada siyaset yapan temsilcilerine lojistik destek olarak düz ovada terör yapıyor PKK. Şafak sayan askerleri hasretle bekleyen kollara tabutla gönderiyor. PKK’yı telin eden, kınayan, yazılar yazanları ise “Kürt siyasetinin” eli kalem tutan, ağzı laf yapan neferleri Kürt düşmanlığı yapmakla suçluyor. Bir kez daha PKK ve Kürtleri, bir ve aynı şey yapıyor. PKK’yı kınamak Kürt düşmanlığıdır, diyor. 

“Kürtler yine isyan ederler bu kadere. Onur ve özgürlük aşkına, 29 kez...” PKK onur ve özgürlük mücadelesi için mi masum kanı akıtıyor. Bu “onur ve özgürlük mücadelesinin” kaç yolu var? “Meclis’te siyaset”, “düz ovada terör”, “dağda hain infaz etmek”. Bu mudur “onur ve özgürlük” için yapılan “29. isyanın” geldiği düzlük. 

Bir de “Kürtlere sevinmeyi, mutlu olmayı çok gören Türkler” nakaratı var ki, işitilmeye değer. Açık yazalım, Kürtçesi de Türkçesi şöyle: Bir yudum mutluluğu çok gördünüz PKK’ye. Üstelik bu “mutlu kucaklaşma anını ölümsüzleştiren” karelerle Habur dönüşünü aynı kefeye koymak tavrı bir aptal yerine koyma uyanıklığı, başka bir şey değil. Berikiler dağdan iniyor, ötekiler dağa çıkıyor, berikiler silah bırakıyor, diğerleri silah kuşanmış, berikiler hayata dönüyor, ötekiler belki dün bir asker öldürdü, yarın bir karakol bombalayacak, ertesi gün yola mayın döşeyip 10 askerin canına kıyacak.

Kürtlere bir yudum mutluluğu çok gören kim acaba? 

Bu haftaki editör yazısı da böyle oldu. Açık Görüş’ün değerli yazarlarının çok değerli yazılarını takdim edemeden yazının sonuna geldim. Onlar da mazur görsün sizler de. 

Nefretle ve provakatif bir niyetle çekilmiş bir film üzerinden İslamofobi ve ifade özgürlüğünün sınırlarını tartışıyor bu hafta Açık Görüş. Ve “İslami Bisiklet” diye dolaşıma giren aslında çok kapsamlı ve derin bir tartışmanın medyadaki iz düşümünün ne kadar sığ kaldığını okuyacaksınız yine bu sayıda. Haftaya, Açık Görüş’ün 5. yaşında görüşmek üzere. 

[email protected]