Demokrasi için rejimlerin en iyisi denir. Daha realist olmak isteyen bâzý kimselerin “eniyisi” yerine “en az kötüsü” dedikleri de olur.
Ýster öyle ister böyle, benim kesin þahsî kanaatim de beþeriyetin bugüne kadar demokrasiden daha kaliteli bir yönetim tarzý bulamadýðý yolundadýr.
Onun için deðiþik çaðlarda ve ülkelerde demokrasi uðruna verilen mücâdelelere ve katlanýlan fedâkârlýklara öteden beri saygý duyarým.
Demokrasiyi kaliteli ve genel olarak bütün insanlara yararlý kýlan özelliklerden biri, herhangi bir ülkeyi yönetme iþini çoðunluða býrakmasýdýr ama devâmýnda azýnlýða da o çoðunluðu denetleme görevini yüklemesidir.
Eðer iyi iþliyorsa bu sistemin bir faydasý, doðrudan doðruya hükûmet edemeyenlere de mes’ûliyet yüklemesi ve ayrýca iktidarda bulunan çoðunluða bir tür kendini kontrol mekanizmasý saðlamasýdýr.
Peki, bu sistemin iyi iþlemesi ne demek?
Burada zannýmca en önemli þart muhâlefetin bu görevi ciddîye almasýdýr.
Ciddîye almaksa, diðer þartlar meyânýnda, dürüst olmakla kaabildir.
Yâni eðer muhâlefet, her ne olursa olsun her þeye “kötü” demeyi þiâr edindiyse o sistemin iyi iþlemesi sözkonusu olamaz. Zâten böyle bir muhâlefeti bir süre sonra pek ciddîye alan da kalmaz.
Bir iktidar partisi, aðzýyla kuþ tutsa muhâlefete yaranamayacaðýný bilirse bir süre sonra artýk faaliyetlerinde o muhâlefeti hesâba katmakdan da vazgeçer.
Bu ise hem muhâlefet hem de iktidar açýsýndan þâyân-ý teessüf bir durumdur. Çünki anlamý, muhâlefetin -tâbir mâzur görülsün- adam yerine konulmamasý, iktidârýn ise, zaman zaman altýn deðerindeki bir kontrol mekanizmasýný elinden kaçýrmasýdýr.
Ben Türkiye’de politik hayâtýmýzýn maalesef bu tehlikeli çýðýra doðru sürüklendiði kaygýsýný taþýyorum.
Þimdi insâf ile hâfýzalarýmýzý yoklayalým; siz son on yýl boyunca Anamuhâlefet CHP’nin AK Parti iktidârýný tek bir konuda övdüðünü, övmekden vazgeçdim, hiç deðilse “Eh, þuyapdýklarý iþ de fenâ sayýlmaz!” dediðini hatýrlýyor musunuz?
Hâfýzamýn çok zayýf olduðunu sanmýyorum ama ben hatýrlamýyorum!
Þâyet ez-kazâ olmuþ olsaydý takvimin o yapraðýna koskoca bir, hayýr, üç ünlem iþâreti koymuþ bulunurdum!
On birinci senesinde bu tadsýz tuzsuz oyun artýk o raddeye vardý ki CHP’nin sâdýk seçmenleri dahî sýkýlmaya baþladýlar.
Lütfen yanlýþ anlaþýlmasýn!
AK Parti on bir senedir hiç hatâ iþlemedi diyecek kadar ayaklarý yerden kesilmiþ biri deðilim. Hiç þübhesiz pek çok hatâlarý olmuþdur.
Olmuþdur ama bir parti ardarda üç seçimi, üstelik oy oranlarýný her seferinde arttýrarak kazanmýþsa bir muhâlefet partisinin de oturup fesini (Pardon! “Ata”yâdigârý Fötr þapkasýný) önüne koyarak bu baþarýnýn sebebleri üzerinde biraz kafa yormasý, bir mikdar îmâl-i fikreylemesi gerekmez mi?
Ýstediðiniz Batý ülkesinin târihini inceleyiniz, göreceksiniz ki ikinci seçimlerde oy oranýný daha da arttýrarak iktidarda kalan partiler vardýr ama üçüncü seçimlerde, kazansalar bile oy oranlarý bir mikdar düþer.
Bizdeki bu durum bir istisnâ ve bir rekordur!
Fakat CHP merdce bunun adýný telaffuz etmek yerine âdetâ Türk Halký’nýn yüzde 50’sini ahmak yerine koyan bir tavýr içine giriyor.
Evet, Hanýmlar ve Beyler, ay, dilim dolandý; Bayanlar ve Baylar, halkýn yüzde 25’i akýllý, yüzde 25’i yarým akýllý ve yüzde 50’si de sývama salak!
Neden?
AK Parti’ye oy verdikleri ve anlaþýlan vermeye devâm edecekleri için!
Yâhû, Allah rýzâsý için bir meselede, ama sâdece tek bir meselede; ekonomik, kültürel, iç politik, dýþ politik tek bir meselede AK Parti’den farklý bir þey yapacaðýnýzý ve o farkýn ne olacaðýný anlatýn da âbâd olalým!
Sonra oyumuzu da gidip huzûr-u kalb ile size verelim!
Yapar mýyýz yaparýz!
Biz halkýz, bizden herþey beklenir!