Eðitimde hal ve gidiþ

ÜLKEMÝZÝN gün yüzüne çýkmýþ sorunlarý çok, ama biraz geri planda kalmýþ olanlarý da var. Geri planda kalmýþ derken ihmal edilmiþ demek istemediðimi belirteyim. Yine de bir çaresizlikten mi desem yoksa ne yapýlacaðýný bilememekten mi desem, eðitimde bilinçli adýmlar atýldýðýný söylemekte zorlandýðýmý yazmam lazým.

Eðitim, geri planda kalmýþ sorunlarýn baþýnda geliyor. TEPAV Ýstihdam Ýzleme Bülteni’ndeki bir habere takýldý gözüm. Þöyle diyor: “Eðitim sektöründeki istihdam bir yýlda yüzde 25 arttý ve Ekim ayýnda 648 bine ulaþtý.” AK Parti Hükümetleri’nin eðitim alt yapýsýna ve kadrolarýna yaptýðý yatýrým gerçekten övgüye deðer. Bütün öðrencilere tablet bilgisayar daðýtýlmasý fikri bile hükümetlerin eðitim iþini nasýl önemsediklerinin iyi bir göstergesi.

Atama bekleyen öðretmenlerin gözü de Milli Eðitim Bakaný da. Daha birkaç gün evvel Þubat ayýndaki atama haberiyle çalkalanýyordu eðitim dünyasý.

Ancak ortada birkaç soru duruyor. Eðitimin niteliðine ne kadar önem verdik? Müfredat üzerinde ne kadar kafa yorduk? 4+4+4 deðiþimiyle sadece mecburi eðitimi 12 yýla mý çýkarmýþ olduk, yoksa beraberinde muhtevaya da el attýk mý? Öðretmen yetiþtirmek gibi devasa bir meseleyle ne kadar uðraþtýk? Hatýrlarsanýz bu konulara 17 Ocak tarihli “Akademisyenler, bildiriler ve Marksist Matematik eðitimi” baþlýklý yazýda þöyle bir dokunmuþtuk.

Ele alýnmasý gereken konularýn baþýnda her aþamadaki eðitimin müfredatý geliyor. Eðer bu konuda bir sorun yoksa sözümü geri alayým, ama sorun deðil sorunlar var bu alanda. Tek parti döneminin baskýcý ve korku salýcý anlayýþýyla ne özgür düþünceli çocuklar yetiþtirebiliriz ne de giriþimcilik ruhu olan çocuklar. O günden bugüne müfredat ve müfredatýn hangi temeller üzerine oturtulmasý gerektiðine dair ciddi bir çalýþma yürütülemedi maalesef. Yine de hiç yok diyemeyiz. SETA’dan Bekir Gür ve Zafer Çelik’in hazýrladýðý “Türkiye’de Milli Eðitim Sistemi-Yapýsal Sorunlar ve Öneriler” baþlýklý rapor pek çok sorunu ve çözüm önerisini gözler önüne seriyor.

Mustafa Kutlu, 3 Þubat tarihli yazýsýnda iþin esasýna temas ediyor. “Þu kültür meselesi” baþlýklý Yeni Þafak’taki yazýnýn en çarpýcý cümlesi bakýn ne diyor: “Eskiyi attýk yerine yeni bir þey koyamadýk. Ýki arada bir derede kaldýk. Maarif çöktü.” Peki, sonra ne oldu?

OECD’nin deðerlendirmelerinde her konuda ülkeler ortalamasýnýn altýnda çýkýyor eðitime iliþkin rakamlarýmýz. OECD’nin 2014 Türkiye Raporu da eðitimde sýnýrlý birkaç adýmdan bahsediyor sadece.Bu konularda baþvurulabilecek bir kaynak daha var: OECD’nin “Bir Bakýþta Eðitim” adlý Ýngilizce yayýný. OECD’nin her kriteri gözü kapalý kabul edilebilir deðil, bu notu da düþmüþ olalým.

Eðer geleceðin Türkiye’sinde insan sermayesi önemli olacak diyorsak el atmamýz gereken öncelikli sorundur eðitim. Okul öncesinden baþlayarak yükseköðretimin her aþamasýnda yapýlmasý gereken çok iþ var. Mesleki eðitim de o iþlerden biri. Meslek kuruluþlarýný ve iþ yerlerini bu eðitimin bir parçasý yapmak da olmalý planlarda.

Öðretmen yetiþtirme iþini ciddiye almýyoruz diyemeyeceðim ama bir þey de yapmýyoruz. Bunun önemini sürekli konuþuyoruz fakat orada kalýyor. SETA’dan Murat Özoðlu’nun hazýrladýðý “Türkiye’de Öðretmen Yetiþtirme Sisteminin Sorunlarý” baþlýklý analizi zikretmemek olmaz yine de.

Eðitimde radikal deðiþiklikler yapýlacakmýþ. Milli Eðitim Bakaný Nabi Avcý söylüyor bunu 29 Aralýk’taki medya haberlerine göre. Ýyi haber, öyle deðil mi? Keþke bu radikal deðiþikliklerin neler olduðunu ve nasýl bir hazýrlýk yapýldýðýný, ne gibi toplantýlar icra edildiðini ve kimlerin görüþlerine baþvurulduðunu da bilseydik. Eh, herkes bilmese de olur, yeter ki iyi þeyler çýksýn ortaya... Umarým bu deðiþiklikler,’ödev verdin vermedin, bilgisayar kullandýn kullanmadýn’ gibi tâlî meselelere iliþkin deðildir.

Artýk hiç zikretmek istemiyorum’orta gelir tuzaðý’ kavramýný. Sakýz oldu aðýzlarda. Ama bu tuzaktan kurtulmak için ileri teknoloji ürünlerine sahip olmamýz gerektiði de herkesin dile getirdiði bir husus. Ýki yolu var bunun: Teknoloji transferi ve teknoloji üretimi. Üretimin yolu da Ar-Ge’den geçiyor. Eðitimle olan iliþkisi de açýk: Lisansüstü öðretimi yeniden düzenlemek. Lisans öðretimini daha çabuk, mesela 3 yýlda bitirip lisansüstü eðitime odaklanmak. Hükümetler Ar-Ge’ye ayrýlan bütçeleri artýrýyor ama verimli kullanma yolunda neler yapýlýyor, üstünde duran yok. YÖK, lisansüstü eðitimi tartýþmaya açmak ve tartýþmak türünden bir role sahip olup olmadýðýnýn bile farkýnda deðil gibi. Madem ki YÖK el atmýyor bu iþe, Ýzmir Üniversiteler Platformu ne güne duruyor?