Türkiye’nin en büyük sorunu hâlâ eðitim, eðitim ve yine eðitim. Her meselenin çözümü eðitimden geçiyor...
Türkiye’nin eðitimde bugüne kadar aldýðý mesafe elbette azýmsanamaz. Eðer bugün dünyanýn en büyük 20 ekonomisinden biriysek, yükseliþe geçmiþ bir ülke ile karþý karþýyaysak bunu eðitime verdiðimiz öneme borçluyuz.
Toplumun her kesimi dikey yükseliþin ancak eðitimden geçtiðini biliyor. En fakir aileler bile diþinden týrnaðýndan arttýrdýðý paralar ile çocuklarýný okutmaya çalýþýyor. Herkesin derdi kendisinden daha iyi koþullarda yaþayacak bir nesil yetiþtirebilmek..
Þimdiki Hükümet de bunun farkýnda ve 2002’den bu yana eðitime ayrýlan kaynak ciddi miktarda arttý. Buna karþýn sorunlarýmýz istediðimiz oranda azalmadý. Devlet daha çok okul yapýyor, daha çok öðretmen alýyor. Hatta pek çok alanda yatýrýmlar Cumhuriyet tarihinin toplam rakamlarýndan bile daha yüksek, ama sorunlar yýðýlmaya devam ediyor... Bunun bir nedeni yýllarýn ihmali, diðer bir neden ise yatýrýmlardan hýzlý büyüyen eðitim talebi...
***
Yeni Milli Eðitim Bakanýmýz da çok heyecanlý, çok istekli... Sayýn Nabi Avcý yeni sistemler ve yeni yatýrýmlar üzerinde çalýþýyor. Sayýn Avcý takdir ettiðim, örnek aldýðým bir isim. Ancak Milli Eðitim’de yola kendisinden önceki bakanlarýn yaptýðý bir hata ile devam ettiðini düþünüyorum. O hata ise sorunu devlet kaynaklarýyla ve bir devlet sorunu olarak görerek çözmeye çalýþmak. Oysa ki devletin hantallýðý ve bürokratik mentalitesi ile hangi sistemi getirirseniz getirin eðitimde baþarýlý olamazsýnýz.
Geliþmiþ ülkelerde özel okullarýn eðitimdeki oraný % 25 civarýnda. OECD ortalamasý % 16’yý aþýyor. ABD’de oran % 12’ye yaklaþýyor. Rusya’da ise okullarýn % 10’u özel statüde. Türkiye’de ise özel okullarýn oraný % 2’nin birazcýk üzerinde. Yani eðitimin neredeyse % 100’ünü devletin sýrtýna yüklemiþ durumdayýz. Geleceðimizin teminatý olan bir sektör bürokrasinin hantal ve tutucu zihniyetine emanet.
***
Milli eðitim bakanlarýmýzýn en önemli misyonu eðitimi devletten alýp millete vermek olmalýdýr. Bu hem maddi anlamda bir gerekliliktir, hem de eðitim sistemimizin büyümesi, esneklik kazanmasý ve güçlenmesi için þarttýr. Eðer Sayýn Avcý eðitimde özel kurumlarýn payýný büyütemez ise o da günün sonunda daha önceki bakanlarýmýz gibi pek çok eleþtiri ile baþbaþa kalacaktýr.
Örneðin atama bekleyen öðretmenler sorunu. Devlet bu hýzla her yýl ne kadar öðretmen atamasý yaparsa yapsýn, sorun dað gibi büyüyüp gidecektir. Oysa ki özel okullarýn oranýný % 2’den % 4’e çýkarabilsek 50 binden fazla yeni öðretmene ihtiyaç olacaktýr. Oraný Rusya’nýn seviyesine, yani % 10’a çýkardýðýmýzda ise iþ bulacaðýmýz yeni öðretmen sayýmýz bir anda 1,5 milyonu aþacaktýr. Baþka bir deyiþle atama bekleyen her mezun, öðretmen olacaðý gibi, yeni mezunlara da ihtiyaç duyulacaktýr.
Ayný þekilde devletin imkânlarý ile yapýlan okullarda sýnýf mevcutlarý bir türlü 30’un altýna inememektedir. Özellerde ise bir öðretmene 8,2 öðrenci düþmektedir.
Bir hususu çok iyi anlamamýz gerekiyor, ‘özel okul’ dediðimiz yerler milletin kurumlarýdýr ve özel okullar da kamu hizmeti veren yerlerdir. Devletin bu okullara sahip çýkmasý hem kendi yükünü maddi ve manevi yönden azaltacaktýr, hem de eðitim kalitemizde kaydadeðer bir artýþ meydana gelecektir.
Þu an devletimizin özel eðitim kurumlarýna desteði son derece sýnýrlýdýr ve diðer sektörlere teþvik mantýðý ile ayný mantýktadýr. Bu anlayýþýn deðiþmesi ve desteklerin radikal bir þekilde artmasý þarttýr.