Bugün yazacaðým konu aslýnda daha çok su kaldýracak bir konu, bu konuya her vesileyle geri döneceðim, dönmem de lazým.
Eðitim meseleleriyle ilgilenecek herkesin bu üç amacý ve birbirleriyle iliþkisini çok iyi görmesi, bilmesi, üzerinde düþünmesi þart.
Eðitim fakültelerimizde matematik, fizik dersleri nasýl verilmeli konusu kadar eðitim felsefesi meselesinin de tartýþýlmasý lazým ama bu konunun biraz eksik kaldýðý izlenimi bendenizde her geçen gün biraz daha güçleniyor.
Dünyanýn her ülkesinde, her eðitim sisteminde eðitim-öðretim süreçlerinin dayandýðý üç temel payanda mevcuttur.
Bunlardan birincisi eðitim-öðretim süreçlerinin beþeri sermaye yatýrýmý yapma fonksiyonudur; baþka bir ifadeyle de bireyi ekonomik süreçlerde daha üretken, daha rekabetçi yapma fonksiyonu.
Eðitim-öðretim süreçlerinin ikinci temel fonksiyonu bireylerde mevcut olabilecek her yeteneði ortaya çýkartmak, her konuda bireyin kendi tavanýný bulmasýna uygun bir ortam saðlamaktýr.
Bu fonksiyon, baþka bir ifadeyle de, özgürlük ortamý içinde öðrencinin kendi tavanýný yakalamasýna yardýmcý olmak diye de tanýmlanabilir, anahtar kelime burada özgürlüktür.
Eðitim-öðretim süreçlerinin üçüncü bir fonksiyonu da bazý toplumsal deðerlerin nesillerarasý aktarýmýnda aktif köprü rolüdür.
Bu fonksiyon bariz bir biçimde, özellikle yükseköðretimde, eðitim-öðretim süreçlerinin tarafsýzlýðý ilkesini zedeleyici bir fonksiyon ama yaklaþýk tüm ülkelerin sistemlerinde bir ölçüde de var.
Burada önemli olan sistemin, siyasal erkin bu üç fonksiyon arasýnda bir denge yakalamasý, birinin bariz bir biçimde diðerinin önüne geçmesine engel olabilmesidir.
Bizim eðitim sistemimizin temel baþarýsýzlýk nedeni bu üçüncü fonksiyonu öne çýkarmasýndan kaynaklanýyor.
Þunu da kabul etmek lazým, zaman ya da þimdilerin popüler tabiriyle zamanýn ruhu üçüncü fonksiyonun lehine pek çalýþmýyor.
Okul denen kurum artýk insanlara bilgi aktaran bir kurum deðil, bilgiye özgürce ulaþmayý öðretmesi gereken bir kurum.
Böyle bir kurumsal yapý ve zamanýn ruhu söz konusu ikinci fonksiyonu yani bir süre insanlarýn belirli mekanlarda özgürce kendi tavanlarýný gerçekleþtirebilecekleri bir ortamýn yaratýlmasý fonksiyonunu öne çýkarýrken, deðerlerin kuþaklararasý aktarýmý fonksiyonunu geriletiyor.
Sayýn Baþbakan’ýn açýkladýðý son demokratikleþme paketi ile birlikte raf ömrünün bittiði anlaþýlan “andýmýz” da kuþaklararasý deðer aktarým fonksiyonunun, kemalist, ulusalcý deðerlerin aktarýmýnýn en belirgin ama biraz da “kör göze parmak” bir örneði idi, kaldýrýldý, kimsenin, ülkenin böyle bir düzenlemeden zararlý çýkacaðýný düþünmüyorum.
Peki, eðitim sistemi kuþaklararasý deðer aktarýmý iþlevini artýk bir kenara mý býrakacak?
Zannetmiyorum; ama artýk aktarýlmasý gereken blok arkaik deðerler yerine birey deðerleri, demokrasi, insan haklarý, özgürlük, inançlara saygý gibi deðerler andlar içirilerek deðil, daha çaðdaþ yöntemlerle, okunarak, tartýþýlarak aktarýlacak.
21. yüzyýl yepyeni bir eðitim-öðretim süreçleri yüzyýlý olacak, bunu erken gören, erken adýmlar atan ülkeler, kurumlar kazançlý çýkacaklar, diðerleri geride kalacak.
Unutmayalým, yukarýda ana hatlarýný hatýrlattýðým üç iþlevden birincisi de yani bilgi aktarma, beþeri sermaye üretme fonksiyonu da geriliyor zira eskiden kýt bir kaynak olan bilgi, hocalar öðrencilere bu kýt kaynaðý aktarýrlar idi, þimdilerde bedava bir mal, standart bir ingilizceniz ve internetiniz varsa dünyanýn tüm bilgileri bedava olarak ve zahmetsiz elinizde ama bizim sistem henüz bu dev dönüþümü algýlayabilmiþ deðil, hala, her aþamada, üniversitede bile, zaten serbest/bedava bir mal olan bilgiyi aktarmak gibi bir anlamsýzlýðýn içindeyiz, üstelik bedava bilgiyi aktarmak için öðrenciden bir de para istiyoruz.
Bu konuyu iyi düþünmek, iyi deðerlendirmek gerekecek.