Prof. Dr. Erdem YEŞİLADA
Prof. Dr. Erdem YEŞİLADA
Tüm Yazıları

Eklem hastalarında doğal ilaç tedavisinin püf noktaları

Tedavi, basit bir şekilde verilen ilacın yutulmasından öte ustalık isteyen bir sanat. Her safhasının mevcut bilimsel bulgulara göre akılcı bir şekilde planlanması gerekiyor.

Farklı şekillerde gelişen ve seyreden 200 kadar eklem hastalığı tipi bulunuyor. Bunlar arasında romatoid artrit, osteoartrit en çok bilinenleri. Ancak Kaschin-Beck hastalığı, ankilozan spondilit, gut artriti, psöriyatik artrit, sistemik lupus eritematoz, fibromiyalji, bel/boyun ağrısı gibi daha birçok çeşidi de var. Kesin bir çözüm henüz bilinmediğinden, genel yaklaşım hastalığın daha fazla ilerlemesini önlemek, hastaların şikayetlerinin hafifletilmesi, yaşam kalitesinin artırılmasına yönelik ilaç uygulamaları. Bu amaçla hastalıkların ortak özelliklerinin yangı olması nedeniyle yangı-giderici ve ağrı kesici ilaçlar yaygın bir şekilde kullanılıyor. Ancak mevcut yangı-giderici ve ağrı kesici ilaçların ülser, karaciğer harabiyeti gibi ciddi yan etkileri nedeniyle, bunların sıklıkla kullanılması neticesi, halk arasındaki tabiriyle “Bir tarafı düzelteyim derken, diğer bir taraf bozuluyor.” 

ETKİSİ ALTI AY SONRA ÇIKIYOR

Doğal tedavi seçenekleri arasında ‘glukozamin’ ve ‘kondroitin’, aynı zamanda vücudumuzda kıkırdak ve eklem sıvısının temel bileşenleri olması bakımından daha güvenilir bir seçenek olarak son yıllarda giderek artan bir şekilde tercih ediliyor. Ancak etkinliği üzerinde yürütülen klinik çalışmaların sonuçlarında görülen tutarsızlar nedeniyle bu ürünlerin gerçekten etkili ya da etkisiz olduğuna karar verebilmek zorlaşıyor. Bu konuyu aydınlığa kavuşturmak için yapılan meta analiz çalışmaları ve ilgili yorumların sonuçları kanımca son derece önemli bazı püf noktalarını ortaya koyuyor:

- ABD’de piyasada satılan glukozamin ürünlerinin hiçbirinin içinde ambalaj üzerinde yazılan miktarda etkili madde bulunamamış. Yani satın alınan ürünün kalitesi, firma güvenilirliği son derece önemli. Aklıma ABD’den dönerken büyük kutularda satılan bu ürünleri satın alıp da getirenler geliyor!

- Etkisi ancak altı ay kullanıldıktan sonra ortaya çıkıyor. Yani kısa sürede beklentilerin yüksek olmaması gerekiyor.

- Kıkırdak oluşumunda temel bileşenler olan proteoglikanların oluşumu için kükürt (sülfür) önemli. Bu nedenle olumlu sonuç alınan klinik çalışmalarda glukozamin sülfat (1500 miligram) kullanıldığı görülüyor. 

- Klinik çalışmalarda glukozamin sülfat ve kondroitin sülfat karışımı uygulanan hastalarda, etik bir kural olarak, gerektiğinde  hastaların ağrı kesici kullanmalarına izin verilir. Tedavinin başarısı glukozamin/kondroitin uygulanmadan önce ve sonrasında kullandığı ağrı kesici miktarındaki azalmayla değerlendirilir. Bu uygulamalarda ağrı kesici olarak parasetamol kullanılmışsa kandaki sülfat derişimi düştüğü için tedavinin başarısız olduğu görülüyor. Bunun muhtemel nedeninin oluşan ‘sülfat-parasetamol’ metabolitinin idrar ve safrayla vücuttan hızla atılması olabileceği ileri sürülüyor.

ZEYTİN YAPRAĞI ÇAYI İÇİN

Glukozamin sülfat/kondroitin sülfat formülünün içinde ‘doğal yangı-giderici’ bileşenlerin bulunması eklemlerdeki yangıya bağlı hasarın ilerlemesinin önlenmesi bakımından yararlı olacağı bildiriliyor. Bu amaçla ananas meyvelerinden elde edilen ‘bromelin’ yangı-giderici özelliğinin yanı sıra glukozamin ve kondroitinin emilimini artırıcı etki de yapıyor. Yangı-giderici özelliğinin yanı sıra ağrı kesici etkisiyle Güney Afrika bitkisi olan şeytan pençesi (Latince adı ile Harpagophytum procumbens) hastaların ağrı şikayetlerinin giderilmesi bakımından önemli bir katkı sağlıyor. 

Bu önerilen besin desteği uygulamalarının yanı sıra eklem hastalıklarında Omega-3 ya da resveratrol gibi antioksidan desteklerin kullanılmasının kıkırdak hasarının ilerleyişinin önlenmesi ve eklem yapısının onarımı, eklemlerde ağrı ve hastanın hareketliliğinin sağlanması bakımından yararlı olabileceği bildiriliyor. Bir başka seçenek ise günde 2-3 bardak zeytin yaprağı çayı içilmesi. Bu suretle eklemlerdeki hasarın onarılmasına yardımcı olunabilir. Olabilir diyorum, çünkü her reçetenin herkese mutlaka iyi geleceği şeklinde genel bir kural da yoktur.