Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde son düzlüğe girilmiştik ki Pensilvanya “Beddua Part-2” etiketiyle adrese teslim bir “Ekmel’e oy ver” mesajı yetiştirdi imdada.
“Her hâlimizde, her davranışımızda, iman-ı ekmel, ihsân-ı ekmel, ihlas-ı ekmel, rızayı ekmel, yakin-i ekmel demeli, (...) Düşsek, sürçsek bile kalktığımızda ‘el ihsan ve’l ihlas’ demeliyiz.”
Devlet içine örgüt elemanı yerleştirir gibi konuşmalarının içine örtülü mesaj yerleştirmekte, cümlelerine dahi takiye yaptırmakta pek becerikli olan Gülen’in, ‘ekmel’ ve ‘ihsan’ kelimelerini son sürüm bedduasında geçirmesi tesadüf olabilir mi?
Hayır elbette. Gülen’i bilen, bunun olmayacağını da bilir.
30 Mart seçimlerine tüm teşkilatını seferber ettiği algı operasyonlarıyla ve torbada turp ahlaksız tapeler ve yatak odası kasetleriyle girip ağır hezimete uğrayan suç örgütü, cumhurbaşkanı seçim sürecine de Tayyip Erdoğan’ı sandığa gömme, AK Parti’yi ufalayamıyorsa da Erdoğan’dan özerkleştirme stratejisiyle girdi.
Bu minvalde tercihi -çatılmasında katkısı ortaya çıkarsa da kimsenin şaşırmayacağı- ortak aday Ekmeleddin İhsanoğlu oldu.
Her tür destek zaten vardı, beklenen işaret de nihayet geldi: Beddualar Tayyip’e, oylar Ekmel’e!
Şaşı bak şaşır!
Cemaat, camia, dershane, kimse yok mu, diye diye hedef şaşırtan yapının, insanı dehşete düşürecek denli hesaplı kitaplı ve sinsi bir yapı olduğu bugün artık iyot gibi açığa çıkmış durumda.
Dünkü icraatlarının suç amaçlı olduğunu; çaldıkları ÖSYS, KPSS soruları sayesinde bulundukları yerleri hak değil gasp ettiklerini; kendilerine teslim edilmiş makam ve yetkileri suistimal ettiklerini bugün dünden iyi biliyoruz.
Ergenekon, Balyoz, KCK gibi dava süreçlerinde hukukun nasıl araçsallaştırıldığını; baskılanmış toplum kesimlerinin tüm çeşitliliğiyle devlet kademelerinde yer alabilmesini temin süreçlerini nasıl istismar ettiklerini; bu meşru makul ve iyi niyetli yaklaşımın sinsi bir sızma hareketine nasıl çevrildiğini çok daha iyi anlıyoruz.
Bütün bir Türkiye, hatta bu yapıyı dini bir cemaat zannedip dahil olan mensupları dahi, başka bir desene baktığını düşünürken o desenin içine fark edilmeyecek şekilde yerleştirilmiş gizli resmin anlamı ve işleviyle şaşkın bugün.
Lakin o gizli resmi, niyeti ve hedefiyle birlikte görenler de onun oradan kazınması konusunda son derece kararlı. Pazar günü yapılacak seçim bunun oylanması bir anlamda.
Paralel yapı Cemaat’i yuttu
Tüm ahlaksız düzeneklerine rağmen devleti ve siyaseti rehin alamayan paralel örgüt, suçüstü yapıldığında ise takiyeyi bir yana bırakıp meydan okuyor, tabanını rehin almaya kalkıyor.
Dinini diyanetini bilsin diye çocuğunu cemaat dershanelerine teslim eden, Risale okunuyor diye ev toplantılarına katılıp hayrını hasenatını cemaat ablalarına ağabeylerine veren ve daha ötesine de bakmayan Anadolu insanı için sarsıcı geçti tabi son on ay.
Duyduklarını önce cemaate konduramayan, ama suçlar açığa çıktıkça da içi kalkan bir taban bu. Eşi çocuğu yakını, yakasını kaptırmış bir şekilde. Dönen dolabı görse bilse de ya zihinsel konforunu yahut gündelik hayat pratiğini bozmak istemediği, ya da işi şantaja bağlayan örgüte güç yetiremediği için çekip alamıyor sevdiklerini.
30-40 yıl boyunca biriktirilmiş her tür sermayeyi, duayı çabayı parayı itibarı tecrübeyi... içine sızmış yabancı ve tekinsiz bir yapının kirli hesaplarına, suç planlarına heba etti nihayetinde cemaat.
Cemaat içindeki akıl ve feraset sahipleri de izin verdi ne yazık ki bu yutulmaya.
Şimdi bunun bir son ayağı olarak devreye giriyor beddua soslu işaret.
Gazze’de beş yüze yakın çocuğun minik bedeni kahkaha eşliğinde deşilirken, 1900 Gazzeli dünyanın gözü önünde katledilirken tek satır da olsa İsrail’e edilmeyen beddua, “Filistin asla yalnız değilsin” diyebilen bir siyasi lidere, Tayip Erdoğan’a, üstelik sadece Siyonizm kokan suç örgütünün kökünü kazıyacağının sözünü verdiği için kolayca ediliveriyor.
Bedduanın kime tutacağı pazara mı belli olur acaba mezara mı?