Ekmeleddin Bey mi gerçekleştirecek büyük uzlaşıyı?

Ekmeleddin İhsanoğlu, esasında Aydın Doğan’ın adamıymış... 

Bunun ne önemi var? 

Efendim, Aydın Bey’le sürekli görüşme ve temas halindeymiş... Hatta bir tarihte Aydın Bey’den, “Lütfen siyasete giriniz” diye bir teklif almış.

Bunun da bir önemi yok.

İyi söylüyorsun da sayın yazar, Ekmeleddin Bey tek parti zulmünden kaçan İhsan Efendi’nin oğlu... Bu nedenle Mısır’da doğdu. İlk gençliğini bu ülkede geçirdi. Bugün CHP tarafından “çatı adayı” gösterilmesi bir paradoks değil mi?

Bilemem kardeşim...

Ekmeleddin Bey’i itibarsızlaştırma üzerinden yürütülecek bir kampanya, hem “çatı aday” olarak öne sürülen bu isme, hem de rakip olarak çıkacak adaya haksızlık olacaktır... Ayıp da olacaktır.

Belki meselenin şu boyutunu tartışabiliriz:

Ekmeleddin Bey, hem Arap aleminden, hem Batı dünyasından güçlü referanslara sahip bir isim. Bir bilim adamı, bir saygın okur-yazar. Ayrıca muhafazakâr bir kimliğe sahip... İslamcı sayılmasa bile, “gelenekçi...”

Mesele, Ekmeleddin bey’i ortaya çıkaran değer tercihleriyle, kendisini aday olarak öne sürenlerin kavgalı olması.

Ekmeleddin Bey de o cenahla kavgalıdır.

Hadi yumuşatarak söyleyelim: Niza halindedir.

Dolayısıyla, Ekmeleddin Bey’in aday gösterilmesi, CHP’nin o değerlerle barıştığı anlamına gelmez. O değerlere bundan sonra toleransla yaklaşacağı anlamına hiç gelmez.

Mesele, çünkü, birilerini seçtirmek değil.

Mesele birilerini, yani Erdoğan’ı “seçtirmemek...”

Bugün Ekmeleddin Bey’i aday gösteren genel başkan, dün fütursuzca bozkurt işareti yapıyordu. Bir ara Silivri Cezaevi önüne çadır kurmuştu. 

Sonra döndü, kendisine çadır kurduran adamların (paralel yapının) tapesiyle dolaşmaya başladı. “Yeter ki Erdoğan gitsin” mottosuna dayalı bir siyaset, ilkeli bir siyaset olabilir mi? Saygın bir siyaset olabilir mi? Ve yapılanlar siyasi ahlaka sığar mı?

Peki, Ekmeleddin İhsanoğlu uygun bir aday mıdır?

İleri sürüldüğü gibi, Türkiye’yi derleyip toparlayacak, “büyük uzlaşıyı” gerçekleştirecek bir isim midir?

Samimi fikrimi söyleyeyim:

Değildir...

Müthiş bir bilimadamı olabilir, güçlü referanslarla gelebilir, bir “nezaket anıtı” olarak insanlığın huzuruna çıkabilir ama siyasetin rasyonalitesi içinde Ekmeleddin Bey hiçbir şeydir.

Seçilirse, ki hiç ihtimal vermiyorum, ikinci bir Ahmet Necdet Sezer dönemi (“faciası” dememek için kendimi güç tutuyorum) yaşatacak ve Türkiye’ye zaman kaybettirecektir.

Sezer’i, çok güzel “hukuk devleti” diyor diye Cumhurbaşkanı seçmiştik.

Hakikaten de çok güzel telaffuz ediyordu bu tamlamayı.

Hem “hukuk devleti” diyordu, hem de “evrensel hukuk”tan örnekler getiriyordu.

Çankaya’daki halini gördük.

Siyasilerle kavgası ve parlamentodan çıkan yasalara karşı takındığı uzlaşmaz ve aşırı mesafeli tavır, Türkiye’ye görüp göreceği en büyük ekonomik krizi yaşattı. Üç kuruşluk IMF’ye muhtaç hale geldik İslam Konferansı Örgütü’nde “başarısız” bir görev dönemini geride bırakan ve “İKÖ esasında yan gelip yatma yeridir” sözünü doğrulayan Ekmeleddin Bey’de de ufaktan bir “Sezer tadı” var gibi...

HAMİŞ:

Kılıçdaroğlu “büyük uzlaşının adayı” diyor, Ekmeleddin Bey’e iddialı bir misyon yüklüyor...

Bence “büyük uzlaşı” gibi büyük laflar etmeyi bıraksın da, önce kendi ideolojiyle (kendi siyasal doğrularıyla) uzlaşsın.

Partisinden çatlak sesler yükselmeye başladı bile.

En mutemet adamı şunu söylüyor; “CHP’li bir Cumhurbaşkanı adayı bile çıkaramıyoruz, Suudi Arabistan’dan aday ithal ediyoruz.”