Mýsýr ve Suriye’deki geliþmelere Batý dünyasýnýn duyarsýzlýðýnýn nedenlerinden birisi Ýslam korkusu...
Ýslamofobi, uluslar arasý kurumlara da sirayet etmiþ ciddi bir virüs olduðu için, uluslar arasý politikada yaþamsal sonuçlara neden oluyor.
Hal böyle olunca, Basýn Yayýn Enfomasyon Genel Müdürlüðü ve Ýslam Ýþbirliði Teþkilatý tarafýndan haftaiçinde Ýstanbul’dan düzenlenen “Hukuk ve Medya Baðlamýnda Ýslamofobi” konferansýný ilgiyle izledim.
Konferansýn öncesinde Çarþamba günü medya, hukuk ve siyaset alt baþlýklý çalýþtaylar düzenlendi. Ardýndan, Baþbakan Yardýmcýsý Bülent Arýnç ile Ýslam Ýþbirliði Teþkilatý Genel Sekreteri Ekmelettin Ýhsanoðlu’nun açýlýþýnda konuþtuklarý iki günlük konferans gerçekleþtirildi.
Konferansýn öncesindeki çalýþtaylardan, konferans sýrasýndaki panellere kadar derinlemesine bu son derece önemli konu ele alýnýrken, fonda bir “Ekmelettin Ýhsanoðlu” baþlýðý hep yerini korudu. Zira, Mýsýr’da yaþanan darbe ve katliamlarda ÝÝT ve onun genel sekreteri Ekmelettin Ýhsanoðlu’nun sessizliði sadece Türk kamuoyunu çileden çýkarmakla kalmamýþ, ayný zamanda siyasilerin eleþtiri oklarýnýn da hedefi olmuþtu.
Ýlk günkü medya çalýþtayýna baþta Fransa olmak üzere, Avrupa’nýn deðiþik ülkelerindeki siyasi geliþmeleri 11 yýl boyunca yerinde izlerken biriktirdiðim izlenimler ile Mýsýr ve Tunus’ta geçirdiðim kýsa zaman dilimlerinin naçizane gözlemlerini harmanladýðým kýsa notlarýmla katýldým.
Darbe bülteni kýlýklý Mýsýr gazeteleriyle, Fransa’nýn farklý tandanslý gazetelerini göstererek söze girdim. Darbeye ve katliamlara bakýþta, darbeci Mýsýr yönetiminin sözcüsü gibi görev yapan gazetelerle ayný çizgide yayýn yapan Fransýz gazeteleri, Ýslamofobik bakýþ açýsýnýn medyadaki yansýmasýnýn en somut örneðini teþkil ediyordu.
Ýslamýn görünülürlüðüne tahammülsüzlüðün aþýlabilmesi için batýlý medya kuruluþlarý ve dernekleriyle temas ve diyalog kanallarýnýn arttýrýlmasýný ve bir dizi konferans düzenlenmesini önerdim. Raportör Fatih Öke tarafýndan kaleme alýnan çalýþtay raporunda son derece önemli çözüm baþlýklarý yeraldý.
Çalýþtayda gazetecilik yapmamaya içimden yemin ettiðim için konuyu açmamýþtým ama Ýslam Ýþbirliði Teþkilatý Enformasyon Departmaný Direktörü olan Ýsam Salim Shanti, lafý oraya getirince de mevzuya girmeden edemedim. Ýsam Shanti, Ekmelettin Ýhsanoðlu’na getirilen eleþtirilerden bahsedip, ÝÝT genel sekreterinin yetkisinin sýnýrlarýný hatýrlatýnca þu soru aðzýmdan döküldü: “Ekmelettin bey, ÝÝT adýna darbe ve katliamlarý kýnayan bir açýklama yapamadý, toplantý çaðrýsýnda bulunamadý ama tweet de mi atamazdý?”
Konferansta yaptýðý konuþmanýn ardýndan sorularýmý yöneltme imkaný bulduðum zaman ise kendisine yöneltilen eleþtirileri hatýrlattýðým zaman, “polemiðe girmek istemiyorum,” diyen bir Ýhsanoðlu vardý karþýmda.
Üç ay sonra görev süresi doluyor. Kamuoyu önünde Ankara’dan kendisine yöneltilen eleþtirilere yanýt vermiyor ancak kulislerde yetki sýnýrlarýný hatýrlatmadan edemiyor.
Ekmelettin Ýhsanoðlu’nun içinde bulunduðu durum tam bir paradoks aslýnda. Ancak kiþisel deðil de, uluslarararasý kurumlarýn içinden geçtiði paradoks sirayet ediyor Ýhsanoðlu’na. Birleþmiþ Milletler nasýl felç geçirmekte olduðu etiketini her düzeyde görmekte ise, ÝÝT de daha derin bir felçle boðuþtuðunu göstermiþ oldu son geliþmelerde.
Ýslamofobi sadece Batýlý ülkelerde deðil, Ýslam ülkelerinde de dikkat çekici.
Ýslamofobinin sadece batýlý ülkelerde deðil bizzat Müslüman ülkelerde de dikkat çekici boyuta ulaþtýðý konferansta ön plana çýkan tespitlerden birisi oldu.
Baþbakanlýk Müsteþar Yardýmcýsý Ýbrahim Kalýn’ýn konuþmasýndaki bu vurgu ilk günkü tartýþmalarda ön plana çýktý.